Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
GLP hakkında sayısal bazı algı eksikleri var:

1. En dikkate değer galat-ı meşhur: "GLP ile sonsuz para veriliyor." veya "GLP olayı başlayınca bankalar paraya boğuldu" anlamında yazılanlar. İşin aslı: GLP ortada fiilen yokken de TCMB aynı miktarda para veriyordu. hem de çok daha ucuzdan = politika faizinden haftalık veya gecelik repo ile... verdiği para artmadı, ama fiyatı 3 küsur puan zamlandı. TL likiditesi artmadığı için ve olan para da zamlandığı için dolar kuru 3.95'den 3.60'lara düştü zaten. Sadece imaj olarak faiz kavramı dallı budaklı yapıya evrildi. Özünde faiz arttı, kur düştü. Klişe durum tekrarlandı.

2. "GLP sınırsız bir kaynaktır." Değil. Hiçbir banka teminatı olmadan TCMB'den borç alamaz. Teminat dediğiniz de arsa ipoteği veya araç filosuna rehin değil elbette: Devlet Tahvilleridir. Yani bir banka sonsuza kadar para borçlanamaz. Ne gecelik repodan, ne politika faizinden ne de GLP'den.

3. "GLP çok ucuz para, bankalar kredi kartından 2.2 aylık kazanıyor zaten". Pek öyle sayılmaz. Bankalar GLP'yi kredi kartı satmak için almıyor ki? Bankacılık portföy yönetimidir. Herbir birim bulunan kaynak direkt bir aktife dönüşmüş gibi düşünülemez. öyle birebir al-sat işlemi yapacak "trader" değil bankalar. Banka mevduatla para toplar, sonra kredi verir. Asıl işi budur ve bunun dışında sattığı her para, bulduğu her borç alt kalemdir ve portföy yöneticisi tarafından (ALM) "havuza" atılır ve unutulur. O havuzdan 2.2 ile de aylık para satılır, 8.00 ile yıllık para da satılır. Sıfır ile (bedavadan) borç para da bulunur, 11.75 ile de...

4. "GLP bankalara artık daha çok para kazandırıyor?" Hayır. zaten var olan bir fonlamanın etiketinin değiştirildiği ve 3 puan zamlandığını yazdım. Artı, bir önceki maddede de "birebir eşleştirme" olmadığını anlattım. Hepsini birleştirince akla şu soru gelir: portföy yönetimi nasıl yapılır? GLP almak istemeyen banka ne yapar? GLP'yi azaltsa para kazanır mı kaybeder mi? bu soruların cevabı hep "marjinalite" kavramı ile cevap bulur. yani, banka hep "son sattığı para" ile "son bulduğu para" arasında tercihe zorlanır. Her kuruş GLP için elinde tahvili olmak zorunda; yani boşta yatan para için GLP ile para alması saçmalık olur çünkü tahvili GLP ile fonlarsa zarar eder. Yani, düzgün kredi satan banka ancak GLP fiyatından rahatsız olmaz. Bulduğu kaynakları tamamen satamayan banka zaten GLP'ye ihtiyaç duymaz, fazla parayı gecelik repo ile sisteme geri verir.

5. GLP'nin dolar kuruna olan etkisi de bazen yanlış anlaşılıyor. Yerel bankaların bu parayla dolar alıp satması diye bir şey yok. Olay tamamen yabancıların fonlanmasında. Yabancı bankalar piyasadan TL'yi artık 11'den yüksek fiyat ile bulabiliyor. Carry trade'in gecelik taşıma maliyeti buna geliyor. Dolar short taşıyarak TL kur riski alanların kazandığı TL faizi bu. Çok kısa sürelerde TL alıp satanlar ve bu faizden etkilenip kararlarını değiştirenler de onlar. Türk bankaları değil. Türk bankalarının döviz pozisyonları oldukça az ve çoğu zaman da dolar short değil long'lar.

Son olarak, forumda pek çok kez tekrarladığım "likidite" kavramını yazacağım. Maalesef en çok bu konuda yanlış algı mevcut. Likidite, yani TL ihtiyacı bir "sonuç"tur. Tekil olarak bankalar piyasa likiditesine karar veremez. Ancak sonucuna katlanır. "Ben bugün likidite açığı vermeyeyim" diye bir şey olmaz. Bir banka ancak bir başka bankanın likiditesini elinden kapabilir. Ama sistemik olarak kümülatif para arzı yerinden oynatılamaz. Bunun miktarına karar veren, azaltıp arttırabilen tek bir kurum vardır. Adı da Merkez Bankasıdır. Yani, TCMB öyle istediği için piyasa 80 milyar TL açık. öyle istediği için bu parayı geçmişte 8.00'den borç veriyordu. öyle istediği için bugün 11.30'dan veriyor... bankalar bu satırlardaki hiçbir şeyi etkileyemez. "ben bugün TCMB'den almayayım da GLP azalsın" diyemez. Sistemde 80 milyar TL açık varsa, bu parayı sadece TCMB verir ve verecektir. Bunun alternatifi olmaz. A bankası borçlu da, B değil? fark etmez. Tekil bankalar değil, sistem önemlidir. Sadece toplama bakılır.

not: yazdıklarım sadece işin aritmetik boyutu... GLP'nin prestij arttırdığını veya "doğru karar" olduğunu hiç savunmadım ancak matematiksel algısı yanlış olunca yazmak istedim.

Matematiksel olarak şunu söylemek istedim aslında. Türkiye hak ettiğinden yani elindeki kaynaktan fazla kredi veriyor. Bankalar 100 lira topluyor, 120 lira kredi veriyor. Devlet , bankaların kar hırsıyla yaptığı bu hamleyi kendi çıkarlarına uyduğu için görmezden geliyor veya dolaylı olarak ta olsa destekliyor. İşte GLP (veya eski formatta repo) bu noktada devreye giren dolaylı bir enstruman halini almış durumda. Çünkü bu enstrumanlar ile verilen miktarlar çok yükseldi.

Bankalar ne sağlıklı kredi satabiliyor ne de ayaklarını yorganına göre uzatıyor. TCMB nin GLP veya (eskiden repo) ihaleleriyle *yüksek miktarlar sağlayarak* buna cevap vermesi aslında bankaları bu dengesizlikleri konusunda desteklemiş oluyor. Kendilerine çeki düzen vermelerini öteliyor.

Piyasa yapıcı bankaların zaten taşımakla zorunlu oldukları devlet tahvilleri var, bu hacimdeki bankalar için GLP ye ulaşım çok zor değil.

Buradaki eleştirim piyasaya verilen miktarlar *meblağ* olarak çok yükseldiği için, bu sistem artık bir likidite kontrol mekanizmasının ötesinde bir kredi fonlama aracına evrilmiş gibi gözüküyor. Sonuçta bankalar kapitalizmin kurallarına göre işleyen kurumlar. Kendilerine çeki düzen vermeleri için onlara ek imkan değil ek sıkılaşma gerekir. Zira bankalar kural gereği kendilerine sunulan her ek imkanı sonuna kadar kara (krediye) dönüştürmek için çalışacaklardır.