Sayfa 329/1013 İlkİlk ... 229279319327328329330331339379429829 ... SonSon
Arama sonucu : 8100 madde; 2,625 - 2,632 arası.

Konu: Dolarda Yükseliş Kaçınılmaz

  1. GLP hakkında sayısal bazı algı eksikleri var:

    1. En dikkate değer galat-ı meşhur: "GLP ile sonsuz para veriliyor." veya "GLP olayı başlayınca bankalar paraya boğuldu" anlamında yazılanlar. İşin aslı: GLP ortada fiilen yokken de TCMB aynı miktarda para veriyordu. hem de çok daha ucuzdan = politika faizinden haftalık veya gecelik repo ile... verdiği para artmadı, ama fiyatı 3 küsur puan zamlandı. TL likiditesi artmadığı için ve olan para da zamlandığı için dolar kuru 3.95'den 3.60'lara düştü zaten. Sadece imaj olarak faiz kavramı dallı budaklı yapıya evrildi. Özünde faiz arttı, kur düştü. Klişe durum tekrarlandı.

    2. "GLP sınırsız bir kaynaktır." Değil. Hiçbir banka teminatı olmadan TCMB'den borç alamaz. Teminat dediğiniz de arsa ipoteği veya araç filosuna rehin değil elbette: Devlet Tahvilleridir. Yani bir banka sonsuza kadar para borçlanamaz. Ne gecelik repodan, ne politika faizinden ne de GLP'den.

    3. "GLP çok ucuz para, bankalar kredi kartından 2.2 aylık kazanıyor zaten". Pek öyle sayılmaz. Bankalar GLP'yi kredi kartı satmak için almıyor ki? Bankacılık portföy yönetimidir. Herbir birim bulunan kaynak direkt bir aktife dönüşmüş gibi düşünülemez. öyle birebir al-sat işlemi yapacak "trader" değil bankalar. Banka mevduatla para toplar, sonra kredi verir. Asıl işi budur ve bunun dışında sattığı her para, bulduğu her borç alt kalemdir ve portföy yöneticisi tarafından (ALM) "havuza" atılır ve unutulur. O havuzdan 2.2 ile de aylık para satılır, 8.00 ile yıllık para da satılır. Sıfır ile (bedavadan) borç para da bulunur, 11.75 ile de...

    4. "GLP bankalara artık daha çok para kazandırıyor?" Hayır. zaten var olan bir fonlamanın etiketinin değiştirildiği ve 3 puan zamlandığını yazdım. Artı, bir önceki maddede de "birebir eşleştirme" olmadığını anlattım. Hepsini birleştirince akla şu soru gelir: portföy yönetimi nasıl yapılır? GLP almak istemeyen banka ne yapar? GLP'yi azaltsa para kazanır mı kaybeder mi? bu soruların cevabı hep "marjinalite" kavramı ile cevap bulur. yani, banka hep "son sattığı para" ile "son bulduğu para" arasında tercihe zorlanır. Her kuruş GLP için elinde tahvili olmak zorunda; yani boşta yatan para için GLP ile para alması saçmalık olur çünkü tahvili GLP ile fonlarsa zarar eder. Yani, düzgün kredi satan banka ancak GLP fiyatından rahatsız olmaz. Bulduğu kaynakları tamamen satamayan banka zaten GLP'ye ihtiyaç duymaz, fazla parayı gecelik repo ile sisteme geri verir.

    5. GLP'nin dolar kuruna olan etkisi de bazen yanlış anlaşılıyor. Yerel bankaların bu parayla dolar alıp satması diye bir şey yok. Olay tamamen yabancıların fonlanmasında. Yabancı bankalar piyasadan TL'yi artık 11'den yüksek fiyat ile bulabiliyor. Carry trade'in gecelik taşıma maliyeti buna geliyor. Dolar short taşıyarak TL kur riski alanların kazandığı TL faizi bu. Çok kısa sürelerde TL alıp satanlar ve bu faizden etkilenip kararlarını değiştirenler de onlar. Türk bankaları değil. Türk bankalarının döviz pozisyonları oldukça az ve çoğu zaman da dolar short değil long'lar.

    Son olarak, forumda pek çok kez tekrarladığım "likidite" kavramını yazacağım. Maalesef en çok bu konuda yanlış algı mevcut. Likidite, yani TL ihtiyacı bir "sonuç"tur. Tekil olarak bankalar piyasa likiditesine karar veremez. Ancak sonucuna katlanır. "Ben bugün likidite açığı vermeyeyim" diye bir şey olmaz. Bir banka ancak bir başka bankanın likiditesini elinden kapabilir. Ama sistemik olarak kümülatif para arzı yerinden oynatılamaz. Bunun miktarına karar veren, azaltıp arttırabilen tek bir kurum vardır. Adı da Merkez Bankasıdır. Yani, TCMB öyle istediği için piyasa 80 milyar TL açık. öyle istediği için bu parayı geçmişte 8.00'den borç veriyordu. öyle istediği için bugün 11.30'dan veriyor... bankalar bu satırlardaki hiçbir şeyi etkileyemez. "ben bugün TCMB'den almayayım da GLP azalsın" diyemez. Sistemde 80 milyar TL açık varsa, bu parayı sadece TCMB verir ve verecektir. Bunun alternatifi olmaz. A bankası borçlu da, B değil? fark etmez. Tekil bankalar değil, sistem önemlidir. Sadece toplama bakılır.

    not: yazdıklarım sadece işin aritmetik boyutu... GLP'nin prestij arttırdığını veya "doğru karar" olduğunu hiç savunmadım ancak matematiksel algısı yanlış olunca yazmak istedim.
    Son düzenleme : JonDowes; 24-03-2017 saat: 23:20.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  2.  Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
    GLP hakkında sayısal bazı algı eksikleri var:

    1. En dikkate değer galat-ı meşhur: "GLP ile sonsuz para veriliyor." veya "GLP olayı başlayınca bankalar paraya boğuldu" anlamında yazılanlar. İşin aslı: GLP ortada fiilen yokken de TCMB aynı miktarda para veriyordu. hem de çok daha ucuzdan = politika faizinden haftalık veya gecelik repo ile... verdiği para artmadı, ama fiyatı 3 küsur puan zamlandı. TL likiditesi artmadığı için ve olan para da zamlandığı için dolar kuru 3.95'den 3.60'lara düştü zaten. Sadece imaj olarak faiz kavramı dallı budaklı yapıya evrildi. Özünde faiz arttı, kur düştü. Klişe durum tekrarlandı.

    2. "GLP sınırsız bir kaynaktır." Değil. Hiçbir banka teminatı olmadan TCMB'den borç alamaz. Teminat dediğiniz de arsa ipoteği veya araç filosuna rehin değil elbette: Devlet Tahvilleridir. Yani bir banka sonsuza kadar para borçlanamaz. Ne gecelik repodan, ne politika faizinden ne de GLP'den.

    3. "GLP çok ucuz para, bankalar kredi kartından 2.2 aylık kazanıyor zaten". Pek öyle sayılmaz. Bankalar GLP'yi kredi kartı satmak için almıyor ki? Bankacılık portföy yönetimidir. Herbir birim bulunan kaynak direkt bir aktife dönüşmüş gibi düşünülemez. öyle birebir al-sat işlemi yapacak "trader" değil bankalar. Banka mevduatla para toplar, sonra kredi verir. Asıl işi budur ve bunun dışında sattığı her para, bulduğu her borç alt kalemdir ve portföy yöneticisi tarafından (ALM) "havuza" atılır ve unutulur. O havuzdan 2.2 ile de aylık para satılır, 8.00 ile yıllık para da satılır. Sıfır ile (bedavadan) borç para da bulunur, 11.75 ile de...

    4. "GLP bankalara artık daha çok para kazandırıyor?" Hayır. zaten var olan bir fonlamanın etiketinin değiştirildiği ve 3 puan zamlandığını yazdım. Artı, bir önceki maddede de "birebir eşleştirme" olmadığını anlattım. Hepsini birleştirince akla şu soru gelir: portföy yönetimi nasıl yapılır? GLP almak istemeyen banka ne yapar? GLP'yi azaltsa para kazanır mı kaybeder mi? bu soruların cevabı hep "marjinalite" kavramı ile cevap bulur. yani, banka hep "son sattığı para" ile "son bulduğu para" arasında tercihe zorlanır. Her kuruş GLP için elinde tahvili olmak zorunda; yani boşta yatan para için GLP ile para alması saçmalık olur çünkü tahvili GLP ile fonlarsa zarar eder. Yani, düzgün kredi satan banka ancak GLP fiyatından rahatsız olmaz. Bulduğu kaynakları tamamen satamayan banka zaten GLP'ye ihtiyaç duymaz, fazla parayı gecelik repo ile sisteme geri verir.

    5. GLP'nin dolar kuruna olan etkisi de bazen yanlış anlaşılıyor. Yerel bankaların bu parayla dolar alıp satması diye bir şey yok. Olay tamamen yabancıların fonlanmasında. Yabancı bankalar piyasadan TL'yi artık 11'den yüksek fiyat ile bulabiliyor. Carry trade'in gecelik taşıma maliyeti buna geliyor. Dolar short taşıyarak TL kur riski alanların kazandığı TL faizi bu. Çok kısa sürelerde TL alıp satanlar ve bu faizden etkilenip kararlarını değiştirenler de onlar. Türk bankaları değil. Türk bankalarının döviz pozisyonları oldukça az ve çoğu zaman da dolar short değil long'lar.

    Son olarak, forumda pek çok kez tekrarladığım "likidite" kavramını yazacağım. Maalesef en çok bu konuda yanlış algı mevcut. Likidite, yani TL ihtiyacı bir "sonuç"tur. Tekil olarak bankalar piyasa likiditesine karar veremez. Ancak sonucuna katlanır. "Ben bugün likidite açığı vermeyeyim" diye bir şey olmaz. Bir banka ancak bir başka bankanın likiditesini elinden kapabilir. Ama sistemik olarak kümülatif para arzı yerinden oynatılamaz. Bunun miktarına karar veren, azaltıp arttırabilen tek bir kurum vardır. Adı da Merkez Bankasıdır. Yani, TCMB öyle istediği için piyasa 80 milyar TL açık. öyle istediği için bu parayı geçmişte 8.00'den borç veriyordu. öyle istediği için bugün 11.30'dan veriyor... bankalar bu satırlardaki hiçbir şeyi etkileyemez. "ben bugün TCMB'den almayayım da GLP azalsın" diyemez. Sistemde 80 milyar TL açık varsa, bu parayı sadece TCMB verir ve verecektir. Bunun alternatifi olmaz. A bankası borçlu da, B değil? fark etmez. Tekil bankalar değil, sistem önemlidir. Sadece toplama bakılır.

    not: yazdıklarım sadece işin aritmetik boyutu... GLP'nin prestij arttırdığını veya "doğru karar" olduğunu hiç savunmadım ancak matematiksel algısı yanlış olunca yazmak istedim.

    Matematiksel olarak şunu söylemek istedim aslında. Türkiye hak ettiğinden yani elindeki kaynaktan fazla kredi veriyor. Bankalar 100 lira topluyor, 120 lira kredi veriyor. Devlet , bankaların kar hırsıyla yaptığı bu hamleyi kendi çıkarlarına uyduğu için görmezden geliyor veya dolaylı olarak ta olsa destekliyor. İşte GLP (veya eski formatta repo) bu noktada devreye giren dolaylı bir enstruman halini almış durumda. Çünkü bu enstrumanlar ile verilen miktarlar çok yükseldi.

    Bankalar ne sağlıklı kredi satabiliyor ne de ayaklarını yorganına göre uzatıyor. TCMB nin GLP veya (eskiden repo) ihaleleriyle *yüksek miktarlar sağlayarak* buna cevap vermesi aslında bankaları bu dengesizlikleri konusunda desteklemiş oluyor. Kendilerine çeki düzen vermelerini öteliyor.

    Piyasa yapıcı bankaların zaten taşımakla zorunlu oldukları devlet tahvilleri var, bu hacimdeki bankalar için GLP ye ulaşım çok zor değil.

    Buradaki eleştirim piyasaya verilen miktarlar *meblağ* olarak çok yükseldiği için, bu sistem artık bir likidite kontrol mekanizmasının ötesinde bir kredi fonlama aracına evrilmiş gibi gözüküyor. Sonuçta bankalar kapitalizmin kurallarına göre işleyen kurumlar. Kendilerine çeki düzen vermeleri için onlara ek imkan değil ek sıkılaşma gerekir. Zira bankalar kural gereği kendilerine sunulan her ek imkanı sonuna kadar kara (krediye) dönüştürmek için çalışacaklardır.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  3. #2627
    Bunu hic cozemedim zaten, kk yi gene o kisi odemiyor mu, maasi ile birsey almak zor ama kk ile yada kredi ile almak bu kadar mi mumkun..

     Alıntı Originally Posted by ikare Yazıyı Oku
    İnsanlar bişeylere sahip oluyorsa ancak kredi kartı veya kredi ile oluyor bu.
    Şöyle özet geçeyim: bankacı olduğum için tüm akrabalar faiz vs. konusunda bana danışır ordan biliyorum. Sülalede- yakın çevremde maaşı olup da kredi borcu olmayan bir tek 80 yaşındaki dedem vardır.

  4.  Alıntı Originally Posted by rxpu Yazıyı Oku
    Matematiksel olarak şunu söylemek istedim aslında. Türkiye hak ettiğinden yani elindeki kaynaktan fazla kredi veriyor. Bankalar 100 lira topluyor, 120 lira kredi veriyor. Devlet , bankaların kar hırsıyla yaptığı bu hamleyi kendi çıkarlarına uyduğu için görmezden geliyor veya dolaylı olarak ta olsa destekliyor. İşte GLP (veya eski formatta repo) bu noktada devreye giren dolaylı bir enstruman halini almış durumda. Çünkü bu enstrumanlar ile verilen miktarlar çok yükseldi.
    Bu tamam. Bankalar kaynak çeşitlendirmesini arttırmak zorunda; bono ihracı artmalı, menkulleştirme artmalı. Sadece mevduatla büyünemeyeceği açık o yüzden TCMB'nin payının artacağı öngörülmeli.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  5.  Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
    Bu tamam. Bankalar kaynak çeşitlendirmesini arttırmak zorunda; bono ihracı artmalı, menkulleştirme artmalı. Sadece mevduatla büyünemeyeceği açık o yüzden TCMB'nin payının artacağı öngörülmeli.
    Bence sorunda tam olarak tcmb nin payının artmasında zaten. Eğer kronik olarak cari açık veriyorsak . İşte tcmb nin piyasaya verdiği bu ek kaynak iki şekilde bizi vuruyor.
    Birincisi iç piyasada dolar almak isteyen ithalatciya imkan oluşturuyor.
    İkincisi ise aslında dış borcu cevrilemeyecek sınırlara kadar zorlayacak bir sistematik oluşturuyor .
    Ek olarak belki bir üçüncüsüde bu sistematik ile ülkenin uluslararasi alandaki gücü zayıflıyor. Borca mahkum bir ülkeye herkes istediği gibi davranabilir.
    Ben büyümeden feragat edilerek hak ettiğimiz para cevrimiyle uzun vadede aslında daha güçlü veya daha iyi bir tanımlama ile gerçek güçlü olacağımızı düşünüyorum. Su anda esip gülüyoruz Ama kana kan dişe diş dendiğinde de susmak zorunda kalacağımızı biliyoruz. O zaman bu nasıl güç. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu .
    Son düzenleme : rxpu; 25-03-2017 saat: 11:53. Sebep: Ko
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  6. #2630
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Adana
    Yaş
    51
    Gönderi
    11,113
     Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
    GLP hakkında sayısal bazı algı eksikleri var:

    1. En dikkate değer galat-ı meşhur: "GLP ile sonsuz para veriliyor." veya "GLP olayı başlayınca bankalar paraya boğuldu" anlamında yazılanlar. İşin aslı: GLP ortada fiilen yokken de TCMB aynı miktarda para veriyordu. hem de çok daha ucuzdan = politika faizinden haftalık veya gecelik repo ile... verdiği para artmadı, ama fiyatı 3 küsur puan zamlandı. TL likiditesi artmadığı için ve olan para da zamlandığı için dolar kuru 3.95'den 3.60'lara düştü zaten. Sadece imaj olarak faiz kavramı dallı budaklı yapıya evrildi. Özünde faiz arttı, kur düştü. Klişe durum tekrarlandı.

    2. "GLP sınırsız bir kaynaktır." Değil. Hiçbir banka teminatı olmadan TCMB'den borç alamaz. Teminat dediğiniz de arsa ipoteği veya araç filosuna rehin değil elbette: Devlet Tahvilleridir. Yani bir banka sonsuza kadar para borçlanamaz. Ne gecelik repodan, ne politika faizinden ne de GLP'den.

    3. "GLP çok ucuz para, bankalar kredi kartından 2.2 aylık kazanıyor zaten". Pek öyle sayılmaz. Bankalar GLP'yi kredi kartı satmak için almıyor ki? Bankacılık portföy yönetimidir. Herbir birim bulunan kaynak direkt bir aktife dönüşmüş gibi düşünülemez. öyle birebir al-sat işlemi yapacak "trader" değil bankalar. Banka mevduatla para toplar, sonra kredi verir. Asıl işi budur ve bunun dışında sattığı her para, bulduğu her borç alt kalemdir ve portföy yöneticisi tarafından (ALM) "havuza" atılır ve unutulur. O havuzdan 2.2 ile de aylık para satılır, 8.00 ile yıllık para da satılır. Sıfır ile (bedavadan) borç para da bulunur, 11.75 ile de...

    4. "GLP bankalara artık daha çok para kazandırıyor?" Hayır. zaten var olan bir fonlamanın etiketinin değiştirildiği ve 3 puan zamlandığını yazdım. Artı, bir önceki maddede de "birebir eşleştirme" olmadığını anlattım. Hepsini birleştirince akla şu soru gelir: portföy yönetimi nasıl yapılır? GLP almak istemeyen banka ne yapar? GLP'yi azaltsa para kazanır mı kaybeder mi? bu soruların cevabı hep "marjinalite" kavramı ile cevap bulur. yani, banka hep "son sattığı para" ile "son bulduğu para" arasında tercihe zorlanır. Her kuruş GLP için elinde tahvili olmak zorunda; yani boşta yatan para için GLP ile para alması saçmalık olur çünkü tahvili GLP ile fonlarsa zarar eder. Yani, düzgün kredi satan banka ancak GLP fiyatından rahatsız olmaz. Bulduğu kaynakları tamamen satamayan banka zaten GLP'ye ihtiyaç duymaz, fazla parayı gecelik repo ile sisteme geri verir.

    5. GLP'nin dolar kuruna olan etkisi de bazen yanlış anlaşılıyor. Yerel bankaların bu parayla dolar alıp satması diye bir şey yok. Olay tamamen yabancıların fonlanmasında. Yabancı bankalar piyasadan TL'yi artık 11'den yüksek fiyat ile bulabiliyor. Carry trade'in gecelik taşıma maliyeti buna geliyor. Dolar short taşıyarak TL kur riski alanların kazandığı TL faizi bu. Çok kısa sürelerde TL alıp satanlar ve bu faizden etkilenip kararlarını değiştirenler de onlar. Türk bankaları değil. Türk bankalarının döviz pozisyonları oldukça az ve çoğu zaman da dolar short değil long'lar.

    Son olarak, forumda pek çok kez tekrarladığım "likidite" kavramını yazacağım. Maalesef en çok bu konuda yanlış algı mevcut. Likidite, yani TL ihtiyacı bir "sonuç"tur. Tekil olarak bankalar piyasa likiditesine karar veremez. Ancak sonucuna katlanır. "Ben bugün likidite açığı vermeyeyim" diye bir şey olmaz. Bir banka ancak bir başka bankanın likiditesini elinden kapabilir. Ama sistemik olarak kümülatif para arzı yerinden oynatılamaz. Bunun miktarına karar veren, azaltıp arttırabilen tek bir kurum vardır. Adı da Merkez Bankasıdır. Yani, TCMB öyle istediği için piyasa 80 milyar TL açık. öyle istediği için bu parayı geçmişte 8.00'den borç veriyordu. öyle istediği için bugün 11.30'dan veriyor... bankalar bu satırlardaki hiçbir şeyi etkileyemez. "ben bugün TCMB'den almayayım da GLP azalsın" diyemez. Sistemde 80 milyar TL açık varsa, bu parayı sadece TCMB verir ve verecektir. Bunun alternatifi olmaz. A bankası borçlu da, B değil? fark etmez. Tekil bankalar değil, sistem önemlidir. Sadece toplama bakılır.

    not: yazdıklarım sadece işin aritmetik boyutu... GLP'nin prestij arttırdığını veya "doğru karar" olduğunu hiç savunmadım ancak matematiksel algısı yanlış olunca yazmak istedim.
    Melsef keşke dediğiniz gibi olsaydı..ama değil.. Şöyleki,Bankaların yurt dışı piaysadan aldıkları döviz borçlarının geri ödemesi var.Ve bunları belli zamanlarda ya yeni sendikasyon kredi ile yada iç piyasadan tedarik ecekleri yeni kaynaklarla sağlamak zorundalar. Ha şimdi diyeceksiniz ki? GLP ile bunun ne alakası var..Açıkçası şu, Yabancı iç piyasadaki yatırım olanakları açısından faizin düzeyini yeterli bulmuyordu..ve halada bulmuyor..Bu neden ülkeye son bir kaç aydır sıcak paranın girişinde bir yavaşlama söz konusuydu..Şimdiye kadar MB dövizlerinin erimesi pahasına piyasada dış borcu olan bankaları süspanse etti..Ama bunu yaparkende bir çok kez faiz artırması gerekir iken malum nedenlerden dolayı yapamadı...Kredilerininin dönüşlerinde şu ana kadar bir sıkıntı yaşamasa da ticari hayatta yer alan firmaların son zamanlarda (ohalden önce) iflaslarının artması ciddi bir tehlike olarak belirdi.Bankalardaki takip hesaplarının kabardığı görülüyor.Bankalar karlarını ne kadar yüksekte tutsa,öyle de göstermeye çalışsa da sermaye yeterlik rasyolarının 2017. nin 2. yarısındaan sonra azalma olacağını hep beraber göreceğiz.Zira piyasadaki bir çok firmanın geri ödeme sıkıntısı içinde olacağını tahmin ediyorum. GLP ye gelince bankaların kredive diğer enstrumanlarının işlemeye devam etmesi için TL ye ihtiyaç duydukları aşikar...Aynı zamanda sendikasyon kredileri vs..ödemnelerinide dövizle yapacakları ortada...Bu nedenle bir açmaza girmek üzereler..Dış borç o kadar devasa düzeye erişyor ki her yıl üstüne ülke olarak 20-25 milyar dolar ekliyoruz..Bizde MB olarak sadece döviz kurunu yükseltmemek yani enflasyonu kontrol altına tutmak için GLP ve sıkılaştırmayı kullanıyoruz.16 nisandan sonra bizleri çok daha zor zamanların beklediğine inanıyorum...Başka türlüsü bence mümkün değil.Günü kurtarma derdindeyiz..

  7. #2631
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Adana
    Yaş
    51
    Gönderi
    11,113
     Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
    Bu tamam. Bankalar kaynak çeşitlendirmesini arttırmak zorunda; bono ihracı artmalı, menkulleştirme artmalı. Sadece mevduatla büyünemeyeceği açık o yüzden TCMB'nin payının artacağı öngörülmeli.
    Sn.jondows bankalar kaynak çeşitlendirmeside yapsa bonoda ihraç etse, diğer enstrümanları da kullanmaya çalışsa asıl olan konu geri ödeme için almak zorunda oldukları döviz ihtiyacı...Borç okadar çok artıyor ki yakında bu borcu ya çok yüksek faizle tekrar borçlanarak (yeni sendikasyon kredisi vb.) ödeyecekler yada MB bir yolunu buluğ bu bankaları fonlayacak....bu 1 sene sonra mı olur saha sonra mı olur bilemem..Ama reeskont oranları S.O.S vermeye başlayabilir...500 küsür milyar dolar dış borçla çok fazla gidilemez.

  8. #2632
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Adana
    Yaş
    51
    Gönderi
    11,113
    17 MARTTA ÇIKAN BİR HABER - http://finans.haberler.com/ dan alıntıdır.

    2017 yılı Ocak sonu itibariyle kısa vadeli dış borç stoku, 2016 yıl sonuna göre yüzde 1,9 oranında artışla 99,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2017 yılı Ocak ayı 'Kısa Vadeli Dış Borç Stoku' verilerini açıkladı. Buna göre, Ocak sonu itibariyle,kısa vadeli dış borç stoku, 2016 yıl sonuna göre yüzde 1,9 oranında artışla 99,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 1,5 oranında artarak 58,2 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2,3 oranında artarak 41,4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

    Bankaların yurtdışından kullandıkları kısa vadeli krediler,2016 yıl sonuna göre yüzde 1,3 oranında artarak 14,9 milyar dolar,yurtdışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabıyüzde 0,5 oranında azalarak 13,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.Banka mevduatı, 2016 yıl sonuna göre 4,3 oranında artarak 18 milyar dolar olurken,yurtdışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları 12,2 milyar dolar seviyesinde sabit kaldı. Diğer sektörleralında yer alanithalat borçları, 2016 yıl sonuna göre yüzde 2,1 oranında artışla 33,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Borçlu bazındaincelendiğinde, çoğunluğu kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2016 yıl sonuna göre yüzde 0,3 oranında azalarak 16,2 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 2,3 oranında artarak 83,5 milyar dolar oldu.



    Alacaklı bazındaincelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 2,5 oranında artarak 48,5 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 1,2 oranında artarak 50,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2016 yıl sonunda 171 milyon dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları da yüzde 60,8 oranında azalışla Ocak sonu itibarıyla 67 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 358 milyon dolar olarak gerçekleşti.

    Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunundöviz kompozisyonuyüzde 52,1'i dolar, yüzde 30,5'i euro, yüzde 14,7'si TL ve yüzde 2,7'si diğer döviz cinslerinden oluştu. 2017 yılı Ocak sonu itibariyle, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanankalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 161,1 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Söz konusu stokun 19,5 milyar dolarlık kısmı,Türkiye'de yerleşik bankaların ve özel sektörün, yurtdışı şubeleri ile iştiraklereolan borçlarından oluşmaktadır.Borçlu bazındadeğerlendirildiğinde, toplam stok içinde Kamu Sektörü'nün yüzde 15,9,Merkez Bankası'nın 0,5,Özel Sektör'ün ise yüzde 83,6 oranında paya sahip olduğu gözlendi. - İSTANBUL
    Son düzenleme : human01; 25-03-2017 saat: 18:51.

Sayfa 329/1013 İlkİlk ... 229279319327328329330331339379429829 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •