
Originally Posted by
kimi raikkonen
Devalüasyondan daha büyük bir tehlike var.
Eğitimli insan, eğitimli iş gücü.
Mevcut iktidar ülkeye yapabileceği en büyük kötülüğü eğitimi ayaklar altına alarak ve daha da kötüye gitmesine yol açarak sağlamıştır.
Günümüzde eğitimli iş gücü, ülkelerin en büyük sermayesidir. Ülkelerin gelişmişlikleri artık eğitimli insan potansiyeli ile ölçülüyor. Eğitimli insanlar ekonomiye katkı sağlar. Üretir, bilimi kullanır, geliştirir, refah sağlar.
Dini okul açarak, mevcut eğitim kurumlarındaki kaliteli eğitimcileri tasfiye ederek büyük bir yıkıma gidiyoruz. Keşke en büyük derdimiz betonlaşma olsaydı..
Yazılım sektöründeyim. Sadece geçen yıl 40 kişi aileleri ile beraber yurtdışına göç etti. Bu oran şirketin İstanbul ofisindeki %20 ye yakın oranı.
1-2 yıl içerisinde bende göç etmeyi planlıyorum. Şu an dil konusunda biraz eksik olduğum için dil eğitimimi geliştiriyorum. 3 yıl öncesinde ev alma planlarım vardı, mevcut ortam ve ekonomi içerisinde bir anlamı olmadığını farkettim. Tüm bu planlarımı iptal ettim. Türkiye'ye karşı inancımı maalesef kaybettim. Bundan dolayı da büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü içerisindeyim.
İşin özeti şu: gelecek yıllarda ülkeyi daha büyük bir beyin göçü bekliyor. Üreten bir ekonomi olmadıktan sonra da inşaat sektörü hiçbir işe yaramamaya başlayacaktır. Alım gücü hepten düşecek ve ülkeye döviz girdisi azalacaktır.
Katma değer üretmediğimiz sürece inşaat bir işe yaramaz. Gelişmiş ülkelerde diğer tüm alanlarda katma değer ortaya konduğu için inşaat bu rüzgarı kullanır. Tek başına inşaat bir rüzgar yaratmaz. Yaratsa idi bugün arap ülkeleri dünya para harcanmış en yeni yapılarıyla dünyayı kasıp kavururdu. Onlarda bilim yönünden bir değer ortaya koymadıkları için, batıdan yüksek maaşlar verip beyin göçü oluşturmaya çalışıyorlar. Yöneticileri ve çalışanlarının çoğu yabancı.
Türkiye bu kafayla giderse, zihniyet olarak araplaşmayı geçtim, ekonomi olarak da araplaşmaya doğru gider. Tek bir farkla, arapların petrolleri ve din turizmi varken, bizim öyle bir gelir kalemimiz yok.
Açıkçası daha da kötü bir ortama doğru yol alıyoruz.
Katma değer üretmeyen ekonomi, dışarıdan likidite girdisi sağlayamadığı için bir süre elindeki taşınmaz malları ve arazileri satmaya devam edecektir.
Eğer 2002 deki gibi acı reçete uygulanmazsa, hükümet Titanic kemancıları gibi gemi batarken keman çalmaya devam ederse, mevcut gayrimenkuller de balon gibi patlayacaktır. Bir mal, alım gücü varsa değerlidir. Alım gücü yoksa satılamayan malın değeri de sönecektir.
Her zaman gerçekçi olmayı tercih ederim. Düşüncelerimi sunmayı istedim sizlere.
İyi günler dilerim.
Yer İmleri