Sayfa 5981/7020 İlkİlk ... 498154815881593159715979598059815982598359916031608164816981 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 47,841 - 47,848 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Turk sair, etikci ve Ikinci Yeni siir akiminin onculerinden Ece Ayhan Caglar'in olum yildonumu ( 12 Temmuz 2002 )



    Bir cakil taslari gulumseyisi aglarmis karafaki rakisiyla
    simdi dipsiz kuyulara su olan Kinar Hanim'dan
    duz saclariyla ne yapsin sehzadebasi tiyatrolarinda sapkalarini
    tuketemezmis hic

    Iste kel Hasan bu kel Hasan karanligi supururmus
    ters yakilmis guldurmemek icin serkldoryan sigaralariyla
    iste masallara da girermis bir polis o zamanlardan beri surme
    kirpiklerini aralayarak insanlari cocuklarin

    Ve icinde birikmis ut calan kadin elleri olurmus hep
    gibi bir uzunc sokun edermis aksamlari aglarken kuyulara Kinar
    Hanim'in denizlerinden.



    She cried the smile of pebble stones with the raki from the carafe
    from Miss Kinar now who became water to steep wells
    with her straight hair what can she do in the theatre houses of Shehzadehbashi
    she could not have enough hats

    This bald Hassan, this baldie swept the darkness
    his rebellious cigarette lit backwards to avoid any laughter
    and a police enters fair tales which go on ever since
    parting the human eyelashes of children

    And gathered inside her the sadness of the hands of an oud
    playing woman, appeared suddenly into wells in the evenings crying
    from Miss Kinar's waters



    " An absent-mided tightrope walker comes. From the sea of late hours. Blows out a lamp. Lies down next to my weeping side, for the sake of the prophet. A blind woman downstairs. Family. She raves in a language I don't know. On her chest a heavy butterfly, broken drawers in it. My Aunt Sadness drinks alcohol in the attic, embroiders. Expelled from many schools. A blind cat passes in the the black street. In its sack a child just dead. His wings don't fit, too big. The Old Hawker cries. A pirate ship. Has entered the port. "

  2. Alman yazar Willi Heinrich'in olum yildonumu ( 12 Temmuz 2005 )

    “ ...Sessizlik surdu. Masanin ustunde yanan iki mum, tahta duvarlara dizili adamlarin dev golgelerini yansitiyordu. Disardan Alman makineli tufeginin kesik atesi duyuldu. Kruger bogazini temizledi, sorusunu tekrarladı: ' Ne dedi ? '

    ' Savasin anlamsiz oldugunu. '

    Oburleri saskin saskin baktilar: ' Tegmen Meyer dedi bunu ha ? '

    Steiner basini salladi. ' Neden olmasin yani ? ' Boluk kumandanlarinin da savas ustune ozel bir takim dusunceleri olabilir pekala. '

    ' Tabii, orasi oyle de…' Profesor takma adiyla anilan Dorn, incecik elini sakalli cenesinde gezdirdi. ' Bence… '

    ' O kadar yorma kafani, ' dedi Steiner.

    ' Birak yorsun canim.' Schnurrbart ayaklarini masaya dayadi, gulumsedi. ' Dusunmemesini emredemezsin. Zaten kafasina bir Rus kursunu yiyince, kendiliginden vazgececek dusunmekten. '

    Adamlar gulustuler, duvarlardaki golgeler sallandi.

    ' Alay cekiliyormus, ' dedi Steiner kayitsiz bir sesle, tek tepki, Kruger’den geldi.

    ' Neden bastan soylemezsin ? ' diye haykirarak firladi ayaga. Carcabuk toparladi ranzanın ustundeki battaniyeyi, sarmaya basladi. Oburleri onu izlediler. Korunakta suregelen uyusukluk hali, yerini, ansizin cikip gitmelere ozgu o telasa kargasaya birakti.

    Steiner yerinden kipirdamamisti, cigarasi dudaklarindaydi hala. Basini cevirip Schnurrbart’a bakti; o da agzinda piposu, bacaklari masaya dayali oylece oturuyor, toparlanmaya kalkismiyordu. Steiner siritti. Yalniz Schnurrbart okurdu aklindan gecenleri. Schnurrbart’in asil adi Karl Reisenauer’di; yuzundeki kara orman, en guclu usturalara bile bana misin demeyen kara biyik yuzunden ' Schnurrbart ' takma adini takmislardi ona... "



    " ...The silence persisted. The two candles burning on the table cast huge shadows of the men on the wooden walls. Outside, a German machine -gun hammered out a short burst. Krüger cleared his throat and repeated his question: ‘ What did he say ? ’

    ‘ He said the whole war was senseless. ’

    The others stared at him. ‘ Lieutenant Meyer said that ? ’

    Steiner nodded. ‘ Why not ? After all, a company commander, too, is entitled to a private opinion about the war. ’

    ‘ Why yes. ’ Dorn, whom they called the Professor, rubbed his slender hand over his bristly chin. ‘ But I think- ’

    ‘ Don’t think so much, ’ Steiner said.

    ‘ Ah, let him think. ’ Schnurrbart put his feet on the table and grinned. ‘ You can’t order him not to think. Once he has that Russian bullet in his brain he’ll stop of his own accord. ’

    The men chuckled, their shadows jerked on the walls.

    ‘ The regiment is withdrawing, ’ Steiner remarked indifferently.

    Krüger was the first to react. ' Why don't you say so right off ? ' he cried, springing to his feet. With one swift movement he pulled the blanket off his cot and began to bundle it up. One after the other the men of the platoon followed his example. The lethargy in the bunker gave way to the furious bustle that comes before sudden departure.

    Steiner had remained in his seat, his cigarette drooping from the comer of his mouth. He turned his head and looked at Schnurrbart, who was still sitting, pipe in mouth and feet on table, making no move to **** in the packing. Steiner grinned. Schnurrbart was the only man who saw through him. Actually Schnurrbart’s name was Karl Reisenauer; the heavy black stubble on his face, a vigorous growth that withstood even the strongest razor -blade, had earned him the nickname of ‘ Moustache ’—Schnurrbart... "

  3. Dogum Gunu Cocugu



    Hayranim denizcilerin sevdasina,
    operler ve cekip giderler
    soz verirler,
    ama donmezler bir daha.
    Her kapida bir kadin yollarini gozler.
    Denizciler operler ve giderler.
    Ve olum yatirir onlari bir gece
    denizin dosegine.




  4. " ...İste sizin butun istediginiz, bayim. Sarki soyleyen, yukselen ve dusen sozler... Onlarin onunde ben diz cokerim... Severim onlari, deger veririm onlara, arkalarindan giderim, isiririm onlari, agzimda eritirim... Ben boylesine severim sozleri... Beklenmeyenleri... Hirsla beklenenler, gizlenecek, aniden dussunler diye... Sevgili sozler... Renkli taslar gibi patlarlar, platinden baliklar gibi sicrarlar, kopukturler, isindirlar, madendirler ve de ciy... Bazi sozleri izlerim ben... Oylesine guzeldir ki onlar, elimden gelse hepsini siirlerimde kullanmak isterim... Vizildayarak ucarlarken yakalarim onlari havada, SIKI SIKI tutarim elimde, temizlerim onlari, kabuklarini soyarim, onumdeki tabaga koyar ve hissederim, titreyerek, abanoz agaci gibi bitkisel yosunlar, zeytinler gibi yagli... Sonra ceviririm, onlari hareket ettiririm, agzima atarim, yutarim, agzimdan cikaririm, serbest birakirim... Stalaktitler gibi sallandiririm onlari siirimde, cilali agac, komur, dalgalarin kiyiya attigi armaganlar gibi... Sozde her sey vardir... Bir dusunce degisir, bir soz kucuk bir kralice gibi cumleye girdigi ve digerini disariya attigi icin... Yeni sozu beklemeyen cumle buna boyun eger... Karanliktirlar, saydamdir, agirliklari vardir, saclari ve tüyleri de, yasadiklari surece ulkenin nehirlerinde yaptiklari o sonu olmayan yolculuklarda uzerlerine cok sey takilip kalmistir... Cok yaslidirlar ve de cok genc... Giz dolu tabutlarda ve daha acmamis ciceklerin icinde yasarlar... Ne guzeldir anadilim, o korkunc istilacilar ne guzel sozler birakmislar bize... Dev adimlarla ilerlemisler, patates, fasulye, kara tutun,altin, misir ve yumurta arayarak - dunyanin bilmedigi bir aclikla... Her seyi yutmuslar, dinleri, kabileleri, putlari... Nereye ugramislarsa giderlerken arkalarinda yikintiya donmus topraklar birakmislar... Ancak bu barbarlarin sakallarindan, migferlerinden, atlarinin, nallarindan cakil taslari gibi, bize piril piril sozler kalmis! Anadil... Sonunda biz kaybettik... Sonunda biz kazandik... Altinlarimizi aldilar, bize altin biraktilar... Her seyi aldilar, her seyi biraktilar... Bize sozleri biraktilar. " Pablo Neruda, Yasadigimi Itiraf Ediyorum / Confesso que Vivi

  5. " Senindim, sen de benim. Daha ne olsun ? Bir devrialem yaptik askin gectigi yerlerden. / Fui tuyo, fuiste mía. Qué más ? Juntos hicimos una curva en la ruta por donde pasó el amor. / Fui tuo, fosti mia. Che più ? Insieme facemmo Un angolo di strada dove l'amore passò. " Pablo Neruda


  6. Dogum Gunu Kizi



    " Bir cocuk, bir ogretmen, bir kitap ve bir kalem dunyayi degistebilir. / Un bambino, un insegnante, un libro e una penna possono cambiare il mondo. ”

  7. Black Adam cekimleri devam ediyor.

    The Rock ( Dwayne Johnson ) , kendi instagram hesabindan Black Adam setinden bir gorsel paylasti.



    https://www.comingsoon.net/movies/ne...set-photo-suit

  8. Netflix, esinin olumunun ardindaki gercegi arayan bir adamin, kendini New York'tan Tel Aviv'e uzanan, sirlar ve entrikalarla orulmus tehlikeli bir agin ortasinda buldugu Hit & Run'dan fragman yayinladi.


Sayfa 5981/7020 İlkİlk ... 498154815881593159715979598059815982598359916031608164816981 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •