
Originally Posted by
ayvagobeknuri
...Deger, emegin hakkiydi ya...1000 kisinin calistigi bir fabrika dusunelim. Diyelim ki, gelirler giderleri karsilamiyor, fabrika zarar ediyor. Sayet degeri emek yaratiyorsa, bu fabrikanin 1000 isciye ilave olarak bir 500 isci daha alip, daha fazla deger uretip, icinde bulundugu sikintiyi asmasi gerekir. Mumkun mu? Bu kadar parlak bir zekaya sahip biri bunu nasil gormez, anlamak mumkun degil.
Insanlar esit degil kardesim. Akillari, zekalari, cesaretleri, kuvvetleri hepsi farkli. Esit olmayan bir seyi nasil esit yapiyon? Nerden aliyon bu yetkiyi? Yapacagin iş, yaratici insanin onunu acmak olmali, bir tek yaratici insanin harcanmasina izin vermeyeceksin. Bunu firsat esitligini saglayarak yapabilirsin. Firsat esitligi ise egitim ve saglik hizmetlerinde esitligin saglanmasiyla saglanir.
Demokrasiye memokrasiye ihtiyac yoktur. Bir ulkeye demokrasi geldiginde koyunlarin hakimiyeti gerceklesir, yaratici insanlar harcanir.
Bir malın pazar değeri (değişim değeri) ile somut bir işletmede üretilen somut bir metaın değeri arasında fark vardır. Değişim değeri o metaın üretilmesi için toplumsal olarak gerekli emek miktarına karşılık gelir. Burada toplumsalı günümüz küreselleşmiş pazarında evrensel ölçekte anlamak gerekir. O zaman somut olarak bir işletmenin kar elde edebilmesi için ürettiği malın içerdiği değerin o malın değişim değerinden küçük olması gerekir. Bunun için örnek verdiğiniz işletme sahibinin zarardan kara geçebilmesi için alacağı ilave 500 işçi ile üretimi %50 değil daha fazla örneğin %100 artırması gerekir. Değilse aynı üretim verimliliği ile zarar yazmaya devam eder. Kara geçmesi için ürettiği birim malın içerdiği emek miktarını artırması değil düşürmesi zorunludur. Böyle örneklerde patronlar işçi almak yerine aynı üretimi daha az sayıda işçi ile yapmayı tercih ederler. Nedeni de emek-değer yasasının katı kurallarını okuyup yazmasalar da bilincinde olmalarıdır. Çünkü aksi halde iflas ederek cezalandırılırlar.
İkinci yanlış bilginiz de komünizm ve eşitlik konusunda. Komünizm teorisi -sizin de farklı sözcüklerle dile getirdiğiniz gibi- biyolojik ve sosyal olarak eşit olmayan bireyler arasında biçimsel eşitliği savunmaz. Tersine eşit olmayan bireyler arasında biçimsel eşitliği savunmanın özü itibarıyla gerçekte eşitsizlik anlamına geldiğini söyleyerek onu eleştirir. Bu nedenledir ki onun kurucu ilkesi: "herkesten yeteneğine, herkese gereksinmesine göre"dir. Çünkü insanlar gerçekte eşit değildir. Gerçek eşitlik ise ancak bu eşit olmayan durum hesaba dahil edildiğinde sağlanır.
Esen kalın.
İşte Hendek! İşte Devekuşu!
Yer İmleri