
Originally Posted by
deniz43
Bu konuda önceki sayfalarda çok sayıda yazı yazdım,ama özet olarak bir daha üstünden geçeceğim.Sadece Fatih Özatay ve Esfender Korkmaz değil,Uğur Gürses,Atila Yeşilada ve bazı başka ekonomistler de benzer görüşleri dile getiriyorlar.Bu ekonomistler boş kişiler değiller,bilgili donanımlı kişiler,ben de zaman zaman bu başlıkta bazı yazılarını paylaşıyorum.Ama bu konuda objektifliklerini kaybetmişler,duygularını işlerine karıştırmışlar diye yorumluyorum .Neden:
1-AKP 21 yıl önce iktidara geldiğinde dış dünyadan çok büyük bir doğrudan dış yatırım ve portföy yatırımı gelmişti,iktidar değişikliğinde yine öyle olabileceğini umuyorlar olmalı.Ama artık şartlar çok değişti,Türkiye artık 20 yıl öncesinin Türkiyesi değil.20 Yıl önce IMF ile mutabakat halinde ,Kemal Derviş döneminde bir ekonomik restorasyondan geçilmiş,bankacılık sistemi temizlenmiş,ekonomi daha rekabetçi hale getirilmş ama esas önemlisi Türkiyenin Avrupa Birliğine üye olması için müzakerelere başlanma kararı alınması büyük bir çoşku yaratmıştı.Her müzakere geçmişte sonunda üyelik ile sonuçlandığı için ,önceden pozisyon almak için devasa bir dış doğrudan yatırım ve portföy yatırımı akını başlamıştı.Peki aradan geçen 21 yılda ne oldu.Türkiye yüzü batıya dönük,bir takım demokrasi eksiklikleri olsa da onu tamamlamaya çalışan Atatürk Türkiyesi avrupai bir ülke olmaktan çıkıp,tam bir ortadoğu ülkesi oldu.Özgürlüklerin kısıtlandığı,ifade ve toplanma gösteri yapma özgürlüklerinin kısıtlandığı,hukukun üstünlüğünün kalmadığı,bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı,yolsuzluklar içinde yüzen,kurumlar ve kurallar ülkesi olmaktan çıkan polis devleti bir Türkiye.Ülkesinin ulusal çıkarlarını savunan laik bir ülke olmaktan,kendisini dünyadaki müslümanların sözcüsü ve bayraktarlığına tayin eden bunu üstüne vazife eden bir ortadoğu ülkesi oldu Türkiye.Türkiyenin dünyadaki toplumsal imajı değişti.Artık Pakistan,İran,Mısır gibi bir toplumsal imajı olan ve bu imajı sürekli işlenen bir Türkiye var.Bu yüzden de doğrudan dış yatırımlar dibe vurdu,ortadoğu ülkelerinden ve ruslardan gelen gayrımenkul yatırımları dışından doğrudan dış yatırım gelmemeye başladı.Bir iktidar değişikliğinde bu toplumsal imajın kısa/orta vadede değişmesi beklenemez,olumlu bazı adımlar atılsa bile,bir sonraki seçimde yine eski iktidarın yönetime geçme ihtimali nedeniyle doğrudan dış yatırım gelmez.Gelmesi için bu ihtimalin artık kalmadığının görülmesi yani çok uzun bir zaman geçmesi gerekir.
2-Portföy yatırımlarında ise farklı bir durum var,orada yatırımcılar kazançlarına bakarlar.Ama başta emeklilik fonları kurumsal yatıım fonlarının yatırım yapabilmeleri için kendi tüzüklerine göre o ülkenin en az (-)BBB yatırım yapılablir nota sahip olması gerekir.Bizim ülke notumuz ise,2 rating kuruluşunda yatırım yapılabilir seviyenin 5 kademe altında,1 rating kuruluşunda ise yatırım yapılabilir seviyenin 6 kademe altında.Notumuzun kısa zamanda yatırım yapılabilir seviyeye ulaşması,doğru şeyler yapılsa da mümkün değil,en az 2 yıl süre gerektirir.
Yatırımcıların kar kadar zararı da peşinen kabul ettiği hedge fonlar için böyle bir kural yok ama,bunlar göreceli olarak çok daha küçük hacimli portföy yatırımları,uzun vadeli stratejileri yok,kısa vadeli bir kazanç imkanı gördüklerinde hızla giren ve karını alıp çıkan fonlar.
3-Ekonomide doğru şeyler yapılırsa CDS risk primimizin düşmesi gerçekçi bir beklenti,ben de katılırım.Ama yine de borçlanmamız yüksek maliyetli olmaya devam edecek.
Yukarıda önceki yazılarımda ifade etmiştim,küresel koşullar nedeniyle CDS primimiz düşse bile,dış borçlanmamız yüksek maliyetli olmaya devam edecek,ve küresel borçlanma piyasası da daralacak.
4-Son 1 yılda asgari ücret %100 arttı,enerji maliyetleri %100'ün üzerinde arttı,sonuçta üretim maliyetleri 2 ye katlandı.Çok kabaca,rakamları yuvarlayarak yaklaşık olarak ifade ediyorum.Üretici 1 yıl önce 100 TL'ye 5 euro'ya imal ettiği ürünü,şimdi 200 TL'ye 8 euro'ya mal ediyor,ama dışarıdan geçen sene 5 euroya gelirken şimdi 5.5 euroya gümrük birliği,serbest ticaret anlaşmaları ve dünya ticaret örgütü DTÖ kurallarınca giriyor.Böyle olduğu için de ithalatımız ve dış ticaret açığımız her ay yeni rekor tazeliyor,yıllık 118 milyar dolara ulaşmış durumda.Enerji fiyatlarında sert düşüşe,ithalat için getirilen kısıtlamalara rağmen bugün açıklanacak Mart ayı dış ticaret açığının da yine yüksek olması bekleniyor. Üretici tüm karını kaybettiği gibi ,işyerini kapatmamak için sermayesinden yiyerek üretmeye çalışıyor.Bütün umudu seçimler sonrası işlerin değişeceği,kurların ithal ürünlerle rekabet edebilecek bir seviyeye gelmesi,bunun için dişini sıkarak dayanmaya çalışıyor.Bir değişiklik olmaz ise ,enflasyon nedeniyle her ay üretim maliyetleri artmaya devam ederken kurlar yerinde sayarsa,bu sefer onbinlerce işyerinin ithal ürünlerin fiyatlarıyla rekabet edemeyip kapandığını,milyonlarca kişinin de işsiz kaldığını görürüz.Ama muhtemelen böyle olmaz,çünkü bu devasa dış ticaret açığını finanse edecek bir döviz akışı yurt dışından gelmeyeceği için,daha fazla bu yük taşınamaz hale gelir,basınca dayanamayıp döviz yokluğundan kırılma oluşur ve ekonomi yönetiminin isteğinden bağımsız olarak döviz kurları dengelenir.Reel efektif kurun değerli olmadığı ise safsata,değerli olmasa Türkiye tarihinin en yüksek dış ticaret açığı verilirmiydi.Bu konuda daha önce yazmıştım.
Yer İmleri