Yazdıklarınıza katılıyorum. Hatırlar mısınız bilmem; Tansu Çiller TC'yi kastederek "son komünist devleti yıkıyoruz" mealinde bir şeyler söylemişti. Yine RTE "devleti A.Ş. gibi yönetmemiz lazım" demişti. Bunlarla yapmak istedikleri açıktı, bizi yurttaşlıktan çıkarıp hissedar, tüketici, müşteri vb. yapmaktı. Böylece Cumhuriyetin temel değerlerinden olan "kamu yararı" gibi, "aktif yurttaşlık" gibi kavramlar yok oldu. Artık bizler hayatı sayılara indirgeyen, birbiriyle duygusal bağlarını kaybetmiş, toplum değil alelade bir topluluk gibi yaşayan, yalnızca bireysel günlük çıkarlarının zaviyesinden olaylara bakan ve bu noktada çok çabuk birbirine karşı düşmanca duygular besleyip kutuplaşan kimselere döndük. Bu da sizin anlattıklarınızı kolayca yapabilmelerini sağladı.
Buradan çıkış için yapılacak ilk şey hayatın "iktisadi akıl" ile yaşanmasının bizlere dayatıldığını görmek, "Yurttaş" olduğumuzun bilincine varmak ve bunun gerektirdiği gibi davranmak lazım diye düşünüyorum. Ülkenin kaynakları "kamu (devlet değil) çıkarı" gözetilerek kullanılırsa ne sizin anlattıklarınız yaşanır ne de insanların büyük çoğunluğunun bu kadar sefil bir hayatı olur. (Aslında konu burada konuşulamayacak kadar geniş)
Size ve şahsınızda tüm forum katılımcılarına saygılarımla,
Ülke A.Ş gibi yönetilseydi keşke... o zaman her tür kamu kurumuna atamaların liyakat baz alınarak yapılması, işini kötü yapan bürokratlardan hesap sorulması, her tür israfın önüne geçilmesi, vergilerin harcamalardan değil yüksek gelirliden çok düşük gelirliden az alınması vs vs vs gerekirdi...
25 senedir yapılanların tam tersi yani...
Markets may remain irrational longer than you can remain solvent.
Son %5 lütüfla açlık sınırının altında maaş alan milyonlarca emekliden biriyim. Fazla değil, bir kaç ay içinde asgari ücretin de açlık sınırının altına düşmesiyle aç olarak yaşamaya çalışan sayısı toplumun %50'sini aşacak.
Başta sayın Deniz olmak üzere konu üzerine görüşlerini paylaşan değerli katılımcılara teşekkür ederek, paylaştıkları görüşlerin tek bir katı gerçeğin altını çizdiğini söylemek istiyorum. Özellikle 68-73 yıllarında başlayan karlılık krizi ile birlikte tüm kapitalist ülkelerde uygulamaya sokulan neo-liberal ekonomi politikalarla sistemli biçimde ücretlilerden sermaye kesimine servet transferi yoluyla sermayenin kontrol ettiği devletler eliyle bu krizin yükü çalışan, işsiz, emekli tüm emekçilere yüklenmiştir. Son elli yılda artan gelir ve servet eşitsizliğinin kaynağı da bu sistemli politikalardır.
Söz konusu süreç bizim gibi sermaye kıtlığı çeken "emerging market"lerde katmerli yaşanmıştır. Halen de bu süreç dünyada ve bizde ivmelenerek sürmektedir.
Elbette bu durum karşısında dua ederek ölümü beklemek çözüm değil. Elbette hiçbir kapitalist devlet gönül rızasıyla bu süreci tersine çevirmeyecek. Tarihin tanık olduğu gibi, bu süreç yine zulmün nesnesine dönüşen yığınlarca emekçinin mücadelesiyle değişecek. En umutsuz durumda olan emekliler de artık bu durumun farkına vardılar ve eğer dua etmeye devam edeceklerse de bundan böyle bunu mücadeleleri başarıya ulaşsın diye yapacaklardır.
El yordamıyla da olsa, içeriğin mücadeleci bir kimlik kazanması kolay olmasa da son iki ay içinde emekliler iki parti kurdu. Bu bence önemli bir adımdır. Daha önemlisi manipülasyona açık, hamaset yüklü söylemlere boğulmuş olsa da özellikle son kurulan emekliler partisinin mücadele hedefleri arasında vekillerin maaşının üç asgari ücret tutarı ile sınırlandırılması, emekli vekillere asgari ücret kadar maaş bağlanması var.
Kanımca bu söylem daha tutarlı bir formülasyonla başta emekliler milyonlarca emekçiyi kendi etrafında örgütleyebilir ve yukarıda özetlediğim süreci tersine çevirecek siyasal bir gücü harekete geçirebilir. Emekçilerin kendi siyasal gücü her türlü duadan daha etkili olacaktır ve sonucu lütuflarla değil, emekçiler kendi güçleriyle haklarını kazanarak belirleyecektir:
Cumhurbaşkanı, vekiller dahil, en yüksek devlet memurlarının maaşları üç asgari ücret tutarı ile sınırlansın!
En düşük emekli maaşı asgari ücretle eşitlensin!
Asgari ücret, enflasyonla aşınacak lütfedilen parasal bir değerle değil, gıda, barınma, sağlık, eğitim, ulaşım,tatil, kültürel ve sosyal faaliyete katılımdan oluşan asgarı geçinme endeksiyle her ay güncellenen asgari geçim sepetiyle belirlensin!
İşte Hendek! İşte Devekuşu!
https://www.paraanaliz.com/2024/reel...landi-g-76898/
https://www.ekonomim.com/ekonomi/tur...-haberi-725401
https://www.bloomberght.com/metalde-...2345833?page=2
Otomotiv, Dayanıklı Tüketim ve Demirçelik Ana Sanayi ve Yan Sanayilerinin yer aldığı Metal iş kolunda, 114 gün süren zorlu müzakereler sonunda anlaşma sağlandı.
"1 Eylül 2023 - 31 Ağustos 2025 dönemini kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi ile metal işçisi önemli kazanımlar elde etti. %30'luk ilgili dönem enflasyonuna karşılık, ilk 6 ay için MESS'in verdiği %97 artış ile birlikte, ortalama 68 TL olan saatlik ücret 134 TL seviyesine geldi. Sözleşmenin ikinci 6 ayı için, 1 Mart itibariyle %30 oranında gerçekleşecek zam ile toplamda yıllık ortalama ücret artışı %156 seviyesine gelecek."
ENAG enflasyonunun(gerçek enflasyon) üzerinde reel zam almışlar.
Son düzenleme : deniz43; 18-01-2024 saat: 08:11.
https://t24.com.tr/haber/merkez-bank...tildim,1147785
Merkez Bankası Başkanı...Tam bir hayal kırıklığı...
Yer İmleri