Bu konuda genel olarak Mathias'ı katılıyorum. Dünyada aynı statükonun hep muhafaza edilebileceği gibi bir varsayım bence çok iyimser bir varsayım. 20. yüzyıl başlarında 'güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu'nun bir gün çökeceğini, 1980'lerin başlarında yaklaşık 10 yıl sonra Sovyetler Birliği'nin dağılacağını ve Sosyalist Blok'un çökeceğini, yine aynı yıllarda dünyanın çok gerisinde kalmış olan Çin'in 2020'lerde her şeyi üretebilen bir üretim devi ve ekonomik süper güçlerden birisi olacağını söyleseler inanan pek çıkmayabilirdi. Tarih ne batmaz sanılan imparatorlukların battığına şahit oldu. Mevcut sistem de elbette tıkanıklıklar yaşayacak ve bir gün değişecek. Sadece bunun zamanlamasını şimdilik bilmiyoruz. Bu yıkımlardan ve değişikliklerden sonra da yeni bir düzen elbette kurulacak. Tarihin Sonu tezinde çok iddialı söylemlerde bulunan Fukuyama bile bir çok şeyde geri adım attı ve görüşlerinin çoğunu revize etmek zorunda kaldı. Çok klişe bir söz ama yine de söylemekte fayda var: "Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisi". Bu nedenle Japonya'nın mevcut düzeninin bu kadar uzun süre ittire kaktıra devam ettirilmiş olması sonsuza kadar bunun devam edebileceği anlamını taşımıyor. Aynı tezler 20. yüzyılın hegemon gücü ABD için de söylenebilir. "It is just a matter of time" deyip geçelim. Değişim ve yıkımlar olacak denildiğinde insanlar eski oyuncuların tamamen tarih sahnesinden silineceğini filan düşünüyor. Elbette o şekilde olmuyor. Hâlâ İngiltere var, hâlâ Sosyalist Blok'un hegemon gücü Rusya var, ilerde de hâlâ ABD, Japonya ve diğer oyuncular olacak, ama farklı güçlerde ve farklı rollerde. Oyunun kuralları değişiyor, güçler dengesi değişiyor, dünya yeniden kuruluyor her defasında.
"İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
Clausewitz
Yer İmleri