Ayhan başkan Kızılay meydanında soğukta beklerken bunu da alırlar bir gün. Ya kaçak et kesmekten ya da soğuktan titrerken
31 Mart 1909 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu askeri darbe ile yıkıldı.
https://tr.wikipedia.org/wiki/31_Mart_Vakas%C4%B1
Bu başka bir tartışmanın konusudur, bu bile Çanakkale'deki Türk Zaferi'ni değersiz hale getirmez.
Olayları dramatize etmeyi sevmem. Çanakkale'de düşmanın ateş gücü çok yüksektir. Önce yoğun topçu bombardımanı yapılır ardından piyade saldırıya geçer. Bombardıman bitince genelde ilk hat siperlerinde direniş görülmez, düşman siperlere girdiğinde tahrip olmuş siperlerin içinde Türk askerlerinin naaşlarıyla karşılaşırlar.
Türk karşı saldırıları da dramatiktir. Zığındere ve Kerevizdere'de kaybedilen siperleri geri almak için yapılan saldırılar yoğun bombardıman ve makineli tüfek ateşleri altında erir.
Özellikle Mayıs ve Ağustos muharebelerinde arazide o kadar çok Türk askeri naaşı vardır ki, bunların üzerine basmadan yürümek imkansız hale gelir.
itilaf askerlerinin hatıratlarında; bu naaşların yakılması emrini alan askerler, bunları sayarak yapmak zorundadır. bir kafa, bir gövde, etrafa dağılmış bir çift kol ve bacağı bir araya getirebilenler bir kişi olarak sayarlar bunu.
Vücutları kırk parçaya ayrılmak pahasına Türk çocuğunun kazandığı zaferlere bugün "Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla" saçmalıklarıyla ortaklar çıkartılıyor.
Kurulan hiç bir cümle bu zaferi ve fedakarlıkları değersiz hale getirmez.
Evet biz oradayken geçemediler, ruhları şad olsun!
Çanakkale Muharebeleri ndeki zayiatın fazla olma nedenlerinden en önemli olanlarını ise; Savunma Tertibinde Yapılan Hatalar, Arazinin Savunmaya Hazırlanmasındaki Hatalar, Birliklerin Eğitimindeki Hatalar, Zehirli-Boğucu Gaz Kullanılması Neticesinde Meydana Gelen Zayiat başlıkları altında sıralayabiliriz.
Çanakkale Muharebeleri 3 Kasım 1914 de İngiliz Filosunun Çanakkale Boğazını Ablukaya
alması ve dış istihkamlarını topa tutmasıyla başlamış 8-9 Ocak 1916 tarihinde 256 gün süren
muharebelerden sonra İtilaf devletlerinin mağlup olarak çekilmesiyle sona ermiştir. Bu Muharebeler
esnasında Türk tarafının Şehit sayısı ATASE Başkanlığının en son araştırmalarına göre 250.000
değil; 57.370 i şehit 0lmak üzere 213.882 dir. İtilaf devletlerinin zayiatı ise 205.000 i İngiliz,
47.000 i Fransız olmak üzere 252.000 dir. Almanlar ın zayiatı ise 530 kişi civarındadır. Bu zayiatın
en önemli nedenlerini; başta beşinci ordu komutanı Liman Von Sanders in savunma tertiplenmesinde
yaptığı hatalar, arazinin savunmaya hazırlanmasındaki hatalar ve uluslararası hukuka aykırı olarak
kullanılan zehirli gaz kullanılması başlıkları halinde sıralayabiliriz.
Kaynak:
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Fırat University Journal of Social Science
Cilt: 26, Sayı: 1, Sayfa: 261-275, ELAZIĞ-2016
ÇANAKKALE MUHAREBELERİNDE ZAYİAT VE
ZEHİRLİ BOĞUCU GAZ KULLANILMASI
Casualty And Using of Poisoned - Suffocative Gas in Gallipoli Battles
İbrahim YILDIRIM
https://dergipark.org.tr/tr/download...le-file/206043
Limon Van Sanders in bir Yahudi olarak Çanakkale Savaşını kasten kötü planladığını düşünemez miyiz? Ben öyle düşünüyorum. Neticede ne kadar çok Türk ölürse, İsrail'in kurulması o kadar kolay olacaktı. Öyle de oldu. Doğru mu?
Otto Viktor Karl Liman von Sanders; 17 February 1855 - 22 August 1929) was an Imperial German Army general who served as a military adviser to the Ottoman Army during the First World War. He was born to a Jewish noble family and like many other Prussians from aristocratic families, he j o i n ed the military and rose through the ranks to General. In 1918 he commanded an Ottoman army during the Sinai and Palestine Campaign.[1] On the whole Sanders provided only limited help to the Ottoman forces.
https://en.wikipedia.org/wiki/Otto_Liman_von_Sanders
Liman Von Sanders'in Yahudilik motivasyonuyla mı yoksa Almanlık gayretiyle mi hareket ettiğini bilemem. Elbette Çanakkale'de işlerin uzaması, Batı Cephesine gidecek İtilaf birliklerinin burada oyalanması kendi devletinin işine gelecektir.
Muhtemelen Osmanlı İmparatorluğu'ndan savaşta beklenen şey de buydu.
Birileri İsrail karşıtlığı yapıyor ve aynı zamanda bunu İslami hassasiyetler gözeterek yapıyorsa ben bu karşıtlığa da biraz şüpheyle yaklaşıyorum. Sizi tenzih ederek söylüyorum. Tanımıyorum çünkü. Ama tanıdığım İslamcıların bu retoriği amiyane tabirle bir tür "ters manyel" olarak kullandıklarının da farkındayım. Zaten bu farkındalık biraz yayılsa ahalide, İsrail'in bu topraklardaki işi de bir hayli zorlaşacak.
Çanakkale'de Savunma Tertibinde Hatalar;
Düşmanın gemilerdeki yüksek kalibrelik ateş gücü ve coğrafyanın darlığı, kıyı şeridinin uzunluğu yerleşimde etkili oldu,
Hakim iki görüş vardı, daha savaş başlamadan;
Birinci görüşe göre ihtiyat tümenleri ve kıyı savunma birlikleri, çıkarmayı önlemek için kıyılara olabildiğince yakın tutulacaktı. Bu düşüncenin handikapı, gemilerin menzili ve yüksek ateş gücüyle bu tümenlerin daha savaşa girmeden dağılacağı gerçeğiydi.
İkinci görüş, tümenleri ve ihtiyatları zamanı geldiğinde kullanabilmek için gerilerde tutmak ve kıyıları tabur seviyesinde sorumluluk alanlarına ayırarak gözetleme postaları ile buraları tutmak. Nitekim Seddülbahir Ertuğrul Koyu'na yapılan çıkarmada, Yahya Çavuş küçük bir müfreze ile düşmanı karşılamıştır (yarım bölük kadar, örtme ateşinde subayları ve mevcudun bir kısmı kaybedilmiş), pek çok çıkarma bölgesinde olduğu gibi. Bu düşüncenin de handikapı, karaya çıkan düşmanın tutunmasına imkan vermek ve müdahale için gerilerdeki tümenlerin gecikmesiydi.
Ama şu da var, her iki taraf için de zorluklar had safhadaydı.
Türk tarafı çıkarmanın nereye yapılacağını bilemediği için yarımadayı küçük müfrezeler ve gözetleme postaları ile kontrol etmeye çalışıyordu ön tarafta. İtilaf tarafı da karaya çıkacakları yerlerde neyle karşılaşacaklarını bilmiyordu. Bazı yerler dik yamaçlar ve falezlerden oluşuyordu. Çıkarmaya müsait Ertuğrul Koyu gibi düz kumsallarda da büyük kıyım yaşandı.
Seçenekler bunlardı.
Son düzenleme : snkleyp; Bugün saat: 13:28.
Yer İmleri