Sayfa 1314/7020 İlkİlk ... 3148141214126413041312131313141315131613241364141418142314 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 10,505 - 10,512 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Alman sair ve gazeteci Matthias Claudius'un dogum yildonumu (15 Agustos 1740)

    Ay dogdu
    Parildiyor, kucucuk altin gibi yildizlar;
    Duru gokyuzunde.
    Orman karanlik ve sessiz;
    Cayirlardan yukseliyor,
    Beyaz mucizevi bir sis.

    Ne kadar durgun dunya,
    Alacakaranligin perdesi ardinda.
    Dingin bir oda gibi,
    Rahat ve huzurlu.
    Uykuya dalip unutmali,
    Gun boyu depresen acilari...



    Già sorge la luna
    E splendono le stelle dorate
    Nel cielo luminoso e chiaro;
    Il bosco è scuro e silenzioso
    e dai prati si leva
    una meravigliosa foschia bianca.

    Come è quieto il mondo
    Avvolto nel crepuscolo,
    così intimo e incantevole,
    come una stanza tranquilla,
    dove gli affanni del giorno

  2. Fransa Imparatoru - Italya Krali Napolyon Bonapart'in dogum yildonumu (15 Agustos 1769)



    "Olum hicbir seydir, ama maglup ve serefsiz yasamak her gun olmektir."




    "Lider umut dagitandir."




    "Cesaret de ask gibi umitle beslenir."

  3. Iskocyali romantik roman yazari ve sair Walter Scott’in dogum yildonumu (15 Agustos 1771)

    “Cok eskiden Ingiltere'de Don nehrinin sulariyla beslenen bolgede, çok buyuk bir orman vardi. Bu orman oylesine buyuktu ki, Sheffield'le Doncaster sehri arasinda kalan daglarin ve vadilerin buyuk bir kismini kapliyordu.” Korkusuz Sovalye Ivanhoe



    “In that pleasant district of merry England which is watered by the river Don, there extended in ancient times a large forest, covering the greater part of the beautiful hills and valleys which lie between Sheffield and the pleasant town of Doncaster.”





    “Ah ne kadar da karisik bir ag orduk, ilk olarak aldatmayi ogrendik.”




    “Intikam, cehennemde pismis agizdaki en tatli lokmadir.”

  4. Alman Neoklasik ressam Christian Gottlieb Schick'in dogum yildonumu ( 15 Agustos 1776)

    Ritratto di Wilhelmine Cotta (Portrait of Wilhelmine Cotta, 1802)


  5. Ingiliz deneme yazari Thomas de Quincey’in dogum yildonumu (15 Agustos 1785)

    “Zaten bana sorarsaniz bir yaz sabahinin sessizligi tum sessizlikler arasinda en muessir olanidir; zira gunesin isigi yilin diger mevsimlerinde ogle vakti oldugu gibi var gucuyle her yani kaplamistir ve sabahin gun ortasindan tek farki insanlar henuz disarida olmadigi icin tabiatin gonlunun ferah, Tanri'nin yarattigi masum canlilarin guvende olmasidir; ta ki tedirgin ve calkantili ruhuyla ademoglu gelip bu mukaddes sessizligi bozana dek.” Bir Ingiliz Afyon Tiryakisinin Itiraflari



    “To me the silence of a summer morning is more touching than all other silence, because, the light being broad and strong as that of noonday at other seasons of the year, it seems to differ from perfect day chiefly because man is not yet abroad; and thus the peace of nature and of the innocent creatures of God seems to be secure and deep only so long as the presence of man and his restless and unquiet spirit are not there to trouble its sanctity.”

  6. Ingiliz yazar ve sair Edith Nesbit’in dogum yildonumu (15 Agustos 1858)

    “Onlar baslangicta demiryolu cocuklari degillerdi. Hatta hayvanat bahcesine ya da Madame Tussaud Muzesi'ne gittikleri gunler disinda, demiryolunu akillarina bile getirdiklerini sanmam. Anne babalariyla banliyode oturan siradan cocuklardi iste. Kirmizi tugladan yapilmis evlerinin on kapisi camli, koridoru parke doseliydi. Banyolarinda sicak ve soguk su tesisati vardı. Elektrikli zili, Fransiz usulu pencereleri ve beyaza boyali duvarlariyla emlak komisyoncularinin ‘modern’ sifatiyla nitelendirecekleri bir evdi bu. Uc kardestiler. Roberta en buyukleriydi. Anneler genellikle cocuklari arasinda secim yapamazlar, ama onlarin annesinin gozdesi kim diye sorulsaydi cevap Roberta olabilirdi. Sonra buyudugu zaman muhendis olmak isteyen Peter vardi. En kucukleri ise Phyllis'ti.”



    “They were not railway children to begin with. I don't suppose they had ever thought about railways except as a means of getting to Maskelyne and Cook's, the Pantomime, Zoological Gardens, and Madame Tussaud's. They were just ordinary suburban children, and they lived with their Father and Mother in an ordinary red-brick-fronted villa, with coloured glass in the front door, a tiled passage that was called a hall, a bath-room with hot and cold water, electric bells, French windows, and a good deal of white paint, and 'every modern convenience', as the house-agents say. There were three of them. Roberta was the eldest. Of course, Mothers never have favourites, but if their Mother had had a favourite, it might have been Roberta. Next came Peter, who wished to be an Engineer when he grew up; and the youngest was Phyllis.”

  7. 1926 yilinda Nobel Edebiyat Odulu'nu kazanan, dogalcilik akiminin onde gelen Italyan yazari Grazia Deledda'nin olum yildonumu (15 Agustos 1936)

    "Her dag, her koy kilisesi, her sato kalintisi, her orman, her magara, kendi hazinesini saklar. Kimin koydugu hazineyi? Bu soruyu sorarsaniz, son derece makul aciklamalar getirirler size. Sardinya'nin, tarihinin her doneminde, ozellikle Sarazenler, Gotlar ve Vandallar eliyle ugradigi savaslar, akinlar, yagmalar, belleklerde belli belirsiz bir iz birakmistir, dolayisiyla cok eski atalarimizin, para, mucevher ve degerli taslardan olusan hazinelerini, isgalcilerin talanindan kurtarmak icin erisilmez yerlere gizledikleri ve bu hazinelerin buyuk bir bolumunun, ilk sahipleri oyle istedigi ya da tam tersine onlar istemese de, gizli yerlerde kaldigi, hala varligini korudugu soylenir.Buraya kadar anlattiklarim, isin dogal kismi. Dogaustu kismi ise, hazinelerin basinda seytanin nobet tuttugudur. Bu son derece koklu inanca gore, insanlar belli bir sure sonunda hazineyi bulamazlarsa, onu bizzat seytan sahiplenip cehenneme goturecektir; altin ve incilerin bulundugu testilere ya da mucevher kutularina, o altin ve inciler yerine, bir o kadar komur ve kul birakarak. Hazineler efsanesinin oyle derin kokleri vardir ki, herhangi bir kimse, kisisel emegi ve zekasiyla ya da belki de dolandiricilik ve ahlaksizlik yoluyla, soyle ya da boyle bir servet edinmeye gorsun, halk arasinda o kisinin bir aschisorgiu, yani bir hazine buldugu soylentisi yayilir hemen." Sardinya Efsaneleri



    "Ogni montagna, ogni chiesa di campagna, ogni rudere di castello, ogni bosco ed ogni grotta na-sconde il suo tesoro. Posto da chi? Se fate questa domanda vi si dànno delle spiegazioni plausibilissime. Si ha un vago ricordo delle guerre, delle escursioni, dei saccheggi sofferti in ogni tempo dalla Sardegna, e specialmente dai Saraceni, dai Goti e dai Vandali, e si dice che i nostri antichissimi avi nascondessero in siti impenetrabili i loro tesori - denaro, gioielli e pietre preziose -, per scamparli dall'espilazione degli invasori, e che la maggior parte di questi tesori, rimasti nei nascondigli per volontà o contro la volontà dei primi possessori, sussista ancora. Sin qui il naturale. Il sovrannaturale è la credenza radicalmente invalsa che a guardia dei tesori vigili il diavolo: il diavolo che, se alla fine di un certo tempo gli uomini non ritrovano il tesoro, se ne appropria lui stesso e se lo porta indice all'inferno, lasciando nelle anfore o negli scrigni contenenti l'oro e le perle, tanta bella quantità di carbone o di cenere. La leggenda dei tesori ha così profonde radici da noi che non appena un individuo è riuscito, col suo lavoro e con la sua intelligenza, o magari con l'inganno e la perversità, ad acquistarsi qualche fortuna, subito la voce del popolino afferma che egli ha trovato un aschisorgiu, cioè un tesoro."

  8. Oz Buyucusu'nun (The Wizard of Oz - Il mago di Oz) 2. promiyeri 15 Agustos 1939’da Hollywood, California ve Philadelphia, Pennsylvania’da yapildi.




Sayfa 1314/7020 İlkİlk ... 3148141214126413041312131313141315131613241364141418142314 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •