Romantik donemin onde gelen Ingiliz sairlerinden William Wordsworth'un 3 Eylul 1802 tarhinde yazdigi siir:
Dunya asla sunamaz bundan hos bir manzara:
Bu gonul oksayici gorkeme bakmayarak
Gecip gidenler varsa kof ruhlulardir ancak;
Sabah oyle guzel ki kent, canim urbalara
Burunup aciliyor simdi ta ovalara,
Goklere uzaniyor, sessiz sedasiz, ciplak,
Bunca gemi, sur, kubbe, tiyatro ve tapinak
Isiltilar serpiyor dumansiz havalara.
Gunes hic sacmamistir boyle bastan basa nur
Vadi, kaya ve tepe ustune yukselerek.
Hic gormedim, duymadim bu kadar derin huzur:
Irmak akip gider de keyfince yel yepelek.
Sevgili Tanrim! Sanki evlerin hepsi uyur
Ve sessizlige dalmis, yatar o ulu yurek
Rus sair, yazar, oyun yazari ve cevirmen Ivan Turgenyev'in olum yildonumu (3 Eylul 1883)
“Bense dusunuyorum: iste burada saman yigininin golgesinde yatiyorum...Daracik bir yer isgal ediyorum, icinde bulunmadigim, beni ilgilendiren bir isin olmadigi geri kalan boslukla kiyaslandiginda bir damlacik bir yer ve yasayabilecegim zaman bolumu, benim icinde olmadigim ve olmayacagim sonsuzluk karsisinda oyle kucuk ki... Oysa bu atomda, bu matematiksel noktada kan dolasip duruyor, beyin calisiyor, birtakim istekler oluyor... Ne sacmalik! Ne bosseyler!” Babalar ve Ogullar
"Whereas I think: I’m lying here in a haystack... The tiny space I occupy is so infinitesimal in comparison with the rest of space, which I don’t occupy and which has no relation to me. And the period of time in which I’m fated to live is so insignificant beside the eternity in which I haven’t existed and won’t exist... And yet in this atom, this mathematical point, blood is circulating, a brain is working, desiring something... What chaos! What a farce."
" ‘Mutluluk’ uzerine konusuyorduk galiba. Ben size kendimi anlatiyordum. Bakin yine 'mutluluk' sozunu kullandim. Soyleyin neden guzel bir muzikten, hos gecirilmis bir aksamdan, cana yakin insanlarla konusmaktan zevk duydugumuz zaman butun bunlar sanki bir yerlerde var olan, ama bizim sahip olamadigimiz gercek, sonsuz bir mutlulugun basit bir kopyasiymis gibi bir hisse kapiliyoruz? Neden oyle oluyor? Yoksa siz boyle bir duygu icinde kalmiyor musunuz?"
"Ho usato la parola 'felicità'. Dica perché, anche quando proviamo piacere, per esempio per la musica, per una bella serata, per una conversazione con della gente simpatica, perché tutto questo sembra più un'allusione a una felicità che esiste da qualche parte, che felicità vera, vale a dire felicità che possediamo. Perché è così? O forse, lei non prova niente del genere?"
Uruguayli gazeteci ve yazar Eduardo Germán Hughes Galeano'nun dogum yildonumu (3 Eylul 1940)
"Yasam, isimsiz ve ansizken, yapayalnizdi. Elleri vardi, ama dokunacak kimsesi yoktu. Agzi vardi, ama konusacak kimsesi yoktu. Yasam hicbir cag ile tanimlanamiyordu henuz. Iste o zaman arzu yayini gerdi ve firlattigiı arzu oku yasami ikiye boldu ve yasam iki kisi oldu. Bu ikisi bulustular ve gulustuler. Birbirlerine bakmak gulduruyordu onlari ve birbirlerine dokunmak da." Aynalar
"Life was alone, no name, no memory. It had hands, but no one to touch. It had a tongue, but no one to talk to. Life was one, and one was none.Then desire drew his bow. The arrow of desire split life down the middle, and life was two.When they caught sight of each other, they laughed. When they touched each other, they laughed again."
"Dort milyar bes yuz milyon yil once, bir yil eksik bir yil fazla, cuce bir yildiz bugun yeryuzu ismine karsilik gelen bir gezegen tukurdu.
Dort milyar iki yuz milyon yil once, ilk hucre denizden ilk yudumu tatti, hosuna gitti ve iki tane oldular; birlikte bir seyler icsinler diye.
Dort milyar kusur yil once daha neredeyse maymun olan erkek ve kadin ayaklarinin uzerinde yukseldi ve kucaklastilar, o durumdayken yuz yuze olmanin mutlulugunu ve panigini ilk defa yasadilar.
Yaklasik dort yuz elli bin yil once, kadin ve erkek iki tasi surttu ve onlara korku ve sogukla mucadelelerinde yardim eden ilk atesi yakti.
Yaklasik uc yuz bin yil once, kadin ve erkek ilk kelimeleri soylediler ve anlasabileceklerine inandilar.
Hala ayni durumdayiz: Iki olmak istegiyle, korkudan olerek, soguktan donarak kelimeler ariyoruz." Eduardo Galeano, Zamanin Agizlari
Rus kisa oyku- roman yazari ve gazeteci Sergey Dovlatov’un dogum yildonumu (3 Eylul 1941)
“Ozgurlugun beni ilgilendirmeyen felsefi bir dusunce oldugunu biliyordum. Cunku bizim gibi yari tutsaklara felsefe yapmak lukstur. Caninin istedigi yere gidebiliyor musun? Iste sana ozgurluk!” Bavul
“I know that freedom is a philosophical concept. That doesn't interest me. After all, slaves aren't interested in philosophy. To go wherever you want – now that's freedom!”
“Oda berbat gorunuyordu. ‘Burası bana yakismaz’demeliydim. Ama yine de entelektuel biriyim herhalde ki o siirsel sozleri soyledim: ‘Pencereler guneye mi bakiyor?’ " Puskin Tepeleri
“The room was even more disgusting. To be honest, I was at a bit of a loss. If only I could have simply said: ‘I’m afraid this won’t work.‘ But it appears I am genteel after all. And so I said something lyrical: ‘The windows face south?’ ”
Amerikali sair, ressam, deneme ve oyun yazari E. E. Cummings'in ( Edward Estlin Cummings) olum yildonumu (3 Eylul 1962)
Hic gitmedigim bir yerde, sevincle otesinde
her turlu yasantinin, kendi sessizligi var gozlerinin:
en ince kimiltisinda birsey var icime gomen beni,
birsey dokunamayacagim kadar bana yakin
kolayca acar beni en urkek bir bakisin
parmaklar gibi kapamis olsam bile kendimi,
sen hep yaprak yaprak acarsin beni, Baharin
(dokunup ustaca, gizlice) acisi gibi ilk gununu
ya da beni kapatmaksa istedigin, ben,
hayatim kapaniriz guzelce, birden
karin her yere ozenle inisini
dusleyen yuregince su cicegin;
duydugumuz hicbir sey bu ulkede
erişemez gücüne sonsuz inceliğinin:
renkleriyle yapisinin beni baglayan,
olduren, hic durmadan, her nefeste
(bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan
ve acan; yalniz anliyor icimde birsey
gozlerinin sesini gullerden derin olan)
kimsenin yok, yagmurun bile, boyle kucuk elleri
Irlandali sair Louis MacNeice'in olum yildonumu (3 Eylul 1963)
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi,
Iki bardak, iki iskemle vardi,
Iki insan, nabizlari ayniydi,
Yuruyen merdiveni durdurmuslardi:
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi.
Ince parmaklari kulunu silkti
Tropik agaclarda biten korlarin,
Kimin umurunda dunya, tomruklar kaca cikti
Onlar sahibiyken bu ucsuz ormanlarin,
Uzun parmaklari kulunu silkti.
Tanrı yahut ne demekse o
Buyuktur ki zamani durdurur boyle,
Kalplerin anladigi duydugu
Gercek olur vucudun huzuruyla,
Tanri yahut ne demekse o.
Zaman yoktu, sevgili buradaydi,
Yasamak degildi daha onceki,
Can sesi susmustu, ses havadaydi,
Her yeri bir isik isitmis, cunku
Zaman yoktu, sevgili buradaydi.
Golden Globe Odullu Amerikali aktor Charlie Sheen'in dogum gunu (3 Eylul 1965)
![]()
Yer İmleri