-
Amerikalı aktor ve muzisyen River (Jude) Phoenix’in olum yildonumu (31 Ekim 1993)


-

Sona erebilecegimin korkulari ellerine gecirince beni
Kalemim kaynasan beynimden bilgiyi azar azar toplamazdan once,
Ustuste yuksekce yigilmis kitaplarin onunde dizilmis karakterlerde,
Iyice olgunlasmis tahili tutan zengin bugday ambarlari gibi;
Farkina vardigim zaman gecenin yildizli yuzunun uzerinde,
Yuce bir ask oykusunun dev gibi bulutlu sembollerini,
Ve dusundugum zaman asla yasamayabilecegimi izinden gitmeye
Onlarin golgelerinin, rastlantinin buyulu eliyle;
Ve hissettigim zaman, bir zamanin guzel yaratigi,
Senin ustune bir daha bakmayacagimi,
Asla keyfini cikarmayacagimi perilerle ilgili guclulugunun icersinde
Isigi yansitmayan askin;-- o zaman sahilinin ustunde
Engin dunyanin tek basina durur, ve dusunurum
Yoklugun icine batip kayboluncaya dek ask ve un.
-
"Keske kelebek olup uc yaz gunu kadar bir omur gecirseydik. Bu uc gunu seninle oyle dolu dolu yasardim ki, elli yillik sıradan bir hayata kiyasla daha buyuk mutluluklar sigdirirdim o kisitli zamana. / Vorrei quasi che fossimo farfalle e vivessimo appena tre giorni d'estate, tre giorni così con te li colmerei di tali delizie che cinquant'anni comuni non potrebbero mai contenere." John Keats'ten Fanny Brawne'a Mektuplar
-

"Son yok. Baslangic yok. Sadece hayatin sonsuz tutkusu var. / Non c’è fine. Non c’è inizio. C’è solo l’infinita passione per la vita" Fellini
-
“Icimi titreten, bana guc veren bu ani mutluluk dalgasi nedir? Sizden ozur dilerim sevgililerim... anlamamistim... bilemiyordum. Sizi kabullenmek ne kadar dogru bir sey, sizi sevmek ne kadar basit. Luisa kendimi oyle ozgur hissediyorum ki: her sey iyi gorunuyor, her seyin bir anlami var, her sey gercek. Kendimi anlatabilmeyi ne cok isterdim... ama yapamiyorum. Iste her sey basa donuyor, her sey yine karmasik, ama bu karmasa 'ben'im! 'ben', benim olmak istedigim degil ve artik korkmuyorum. Gercegi soylemekten, bilmedigimi, aradigimi henuz bulamadigimi soylemekten. Yalnizca bu sekilde canli oldugumu hissediyorum. Ve sadik gozlerine utanc duymadan bakabiliyorum. Bir senliktir hayat, birlikte yasayalim! Luisa sana baska ne diyecegimi bilmiyorum, ne sana, ne de digerlerine. Mumkunse beni oldugum gibi kabullen, birbirimizi bulmaya calismanin tek yolu bu.”

“Ma che cos'è questo lampo di felicità che mi fa tremare e mi ridà forza, vita? Vi domando scusa dolcissime creature, non avevo capito, non sapevo... com'è giusto accettarvi, amarvi... e com'è semplice. Luisa, mi sento come liberato: tutto mi sembra buono, tutto ha un senso, tutto è vero. Ah, come vorrei sapermi spiegare... ma non so dire. Ecco, tutto ritorna come prima, tutto è di nuovo confuso, ma questa confusione sono io!... io come sono, non come vorrei essere e non mi fa più paura. Dire la verità: quello che non so, che cerco, che non ho ancora trovato. Solo così mi sento vivo e posso guardare i tuoi occhi fedeli senza vergogna. È una festa la vita, viviamola insieme. Non so dirti altro Luisa, né a te né agli altri. Accettami così come sono se puoi, è l'unico modo per tentare di trovarci.”
-
-
Modern siyaset biliminin temellerini atan Fransiz yazar, dusunur, yargic ve siyasetci Étienne de La Boétie'nin olum yildonumu (1 Kasim 1563)
"Halklar kendini sevene karsi kuskulu, kendisini aldatana karsi ise saftir. Agizlarina calinan iki parmak bal ile cezbedilen halklarin; avci dudugune kanip tuzaga dusen bir kustan daha saf, yem icin oltaya takilan bir baliktan daha alik olabilecegini dusunmeyin. Pohpohlandiklarinda, hemen kendilerini teslim etmeleri sasilacak seydir. Tiyatrolar, oyunlar, gosteriler, acayip hayvanlar, madalyonlar, tablolar ve diger uyusturucular eski halklar icin kulluklasmanin yemi, ozgurlugu yitirmenin bedeli, tiranligin araclaridir. Eski tiranlar bu careyi, bu uygulamayi, bu yemleri uyruklari boyunduruk altinda tutmak icin kullanirlardi." Gonullu Kulluk Uzerine Soylev

"Tel est le penchant naturel du peuple ignorant qui, d’ordinaire, est plus nombreux dans les villes : il est soupçonneux envers celui qui l’aime et confiant envers celui qui le trompe.Ne croyez pas qu’il y ait nul oiseau qui se prenne mieux à la pipée, ni aucun poisson qui, pour la friandise du ver, morde plus tôt à l’hameçon que tous ces peuples qui se laissent promptement allécher à la servitude, pour la moindre douceur qu’on leur fait goûter. C’est chose merveilleuse qu’ils se laissent aller si promptement, pour peu qu’on les chatouille. Le théâtre, les jeux, les farces, les spectacles, les gladiateurs, les bêtes curieuses, les médailles, les tableaux et autres drogues de cette espèce étaient pour les peuples anciens les appâts de la servitude, le prix de leur liberté ravie, les outils de la tyrannie. Ce moyen, cette pratique, ces allèchements étaient ceux qu’employaient les anciens tyrans pour endormir leurs sujets sous le joug. "
-
William Shakespeare'in yazdigi trajedilerden Othello, ilk bilinen performansini 1 Kasim 1604 tarihinde Londra, Whitehall Palace’da gerceklestirdi.




“Soyuldugu halde gulen, hirsizdan bir sey calmis demektir.”
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri