Onemli Gunler Banner
Sayfa 494/7020 İlkİlk ... 3944444844924934944954965045445949941494 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 3,945 - 3,952 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Buyuk Tikinma (La grande abbuffata - La grande bouffe - The Big Feast, 1973) filminin Ugo'su; Cilginlar Kulubu (Il vizietto - La Cage aux Folles - Birds of a Feather) filminin Renato Baldi'si Italyan aktor Ugo Tognazzi'nin olum yil donumu (27 Ekim 1990)








  2. AC/DC, Belfast’taki King's Hall’de verdigi canli konserin albumunu 27 Ekim 1991 tarihinde yayinladi.


  3. Ingiliz roman yazari Ian McEwan, 27 Ekim 1998 tarihinde Amsterdam romaniyla The Man Booker Odulunu kazandi.





    “Soguk bir Subat sabahi iki eski dost, Molly Lane'e son bir saygi gosterisinde bulunmak uzere onun cenaze toreninde bulusurlar. Clive, Ingiltere'nin en basarili bestecisi, Vernon da saygin bir gazetenin yayın yonetmenidir. Bu iki kisinin ortak noktasi, bir zamanlar yasam dolu Molly'nin asigi olmalaridir. Ancak Molly, bu ikisiyle de, kocasiyla da yetinmemis, Başbakan adayi olan, sag egilimli, tutucu Disisleri Bakani ile de iliskiye girmistir. Bu bakanin sirrini ise Molly, bilmektedir. Ancak onun olumunu izleyen gunlerde Clive ile Vernon'un yaptiklari tuhaf bir anlasma, bu iki eski dostun aralarindaki yakinligi alabildigine sarsar. Disisleri Bakaninin sirrinin gundeme getirilmesi konusunda sorumluluk tasidigina inanan Vernon'la benmerkezci bir ahlak anlayisi olan Clive'nin arasinda ahlaksal bir duello baslar.”



    “On a chilly February day, two old friends meet in the throng outside a London crematorium to pay their last respects to Molly Lane. Both Clive Linley and Vernon Halliday had been Molly's lovers in the days before they reached their current eminence: Clive is Britain's most successful modern composer, and Vernon is editor of the newspaper The Judge. Gorgeous, feisty Molly had other lovers, too, notably Julian Garmony, Foreign Secretary, a notorious right-winger tipped to be the next prime minister.In the days that follow Molly's funeral, Clive and Vernon will make a pact with consequences that neither could have foreseen. Each will make a disastrous moral decision, their friendship will be tested to its limits, and Julian Garmony will be fighting for his political life.”

  4. Bryan Adams, 8.studyo albumu On a Day Like Today’i 27 Ekim 1998 tarihinde piyasaya surdu.




  5. Amerikali rock and roll sarkicisi ve soz yazari Lou Reed’in olum yil donumu (27 Ekim 2013)



    https://www.youtube.com/watch?v=QYEC4TZsy-Y

  6. “Yasamimin, oykudeki yesil incir agaci gibi onumde dallanip budaklandigini goruyordum.Her dalin ucunda tombul, mor bir incir gibi essiz bir gelecek beni cagiriyor, goz kirpiyordu. Incirlerden biri, bir es, mutlu bir yuva ve cocuklardi. Bir baskasi, unlu bir ozan, oteki parlak bir profesor, biri sasirtici editor Esther Greenwood, oburu Avrupa, Afrika ve Guney Amerika, biri Constantin, Sokrates, Attila ve garip adlari degisik meslekleri olan daha bir yigin asik, bir baskasiysa Olimpiyat takim sampiyonu bir kadindi. Bu incirlerin uzerinde ve otesinde, ne olduklarini pek cikaramadigim daha bir suru incir daha vardi. Kendimi dallarin catallandigi noktada otururken goruyordum.Ve incirlerden hangisini sececegime bir turlu karar veremedigim icin acliktan oluyordum. Hepsini ayri ayri istiyordum incirlerin, ama birini secmek otekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler burusup kararmaya basliyor ve birer birer topraga, ayaklarimin dibine dusuyorlardi.” Sylvia Plath, Sirca Fanus



    “Vidi la mia vita diramarsi davanti a me come il verde albero di fico del racconto.Dalla punta di ciascun ramo occhieggiava e ammiccava, come un bel fico maturo, un futuro meraviglioso. Un fico rappresentava un marito e dei figli e una vita domestica felice, un altro fico rappresentava la famosa poetessa, un altro la brillante accademica, un altro ancora era Esther Greenwood, direttrice di una prestigiosa rivista, un altro era l’Europa e l’Africa e il Sudamerica, un altro fico era Costantin, Socrate, Attila e tutta una schiera di amanti dai nomi bizzarri e dai mestieri anticonvenzionali, un altro fico era la campionessa olimpionica di vela, e dietro e al di sopra di questi fichi ce n’erano molti altri che non riuscivo a distinguere. E vidi me stessa seduta alla biforcazione dell’albero, che morivo di fame per non saper decidere quale fico cogliere. Li desideravo tutti allo stesso modo, ma sceglierne uno significava rinunciare per sempre a tutti gli altri, e mentre me ne stavo lì, incapace di decidere, i fichi incominciarono ad avvizzire e annerire, finché uno dopo l’altro si spiaccicarono a terra ai miei piedi.”

  7. Kolay degil ifade etmek yaptigin degisikligi.
    Eger hayattaysam simdi, o halde olmustum,
    Gerci, bir tas gibi, ondan etkilenmeden,
    Durmustum aliskanlik oldugu üzere.
    Bir parmak bile oteye cekmedin beni, hayir
    Ne de biraktin benim kucuk ciplak gozum ilissin diye
    Goge dogru yeniden, umutsuzca, kuskusuz,
    Kavrayarak maviligi, ya da yildizlari.
    Bu degildi o. Uyudum, de ki: bir yilan
    Gizlenmis siyah kayalarin arasinda siyah bir kaya gibi
    Kisin beyaz boslugunda
    Komsularim gibi, mukemmelce bicimlenmia
    Milyonlarca yanaklarin benim bazalt yanaklarimi
    Eritmek icin her an konmasindan
    Hiczevk almayarak. Gozyaslarina donustuler,
    Cansiz mizaclara aglasan meleklere,
    Fakat ikna edemediler beni. Dondu o gozyaslari.
    Her olu kafada buzdan bir migfer siperligi vardi.
    Ve uyumayı surdurdum kivrik bir parmak gibi.
    Ilk gordugum şey temiz havaydi
    Ve sebnemde yukselen sarmas dolas damlalardi
    Ruhlar misali seffaf. SIK ve ifadesizce
    Yatiyordu etrafta bir suru tas.
    Bilmiyordum onu neye kullanacagimi.
    Parildadim, fare adimlariyla tirmandim, ve sacildim
    Dokmek icin kendimi bir sivi misali
    Kus ayaklari ve bitki govdeleri arasinda.
    Kandirilmamistim. Biliyordum seni hemencecik.
    Agac ve tas isildadi, golgesiz.
    Parmak uzunlugum cam misali seffaflasti.
    Mart surgunu gibi tomurcuklanmaya basladim.
    Bir kol ve bir bacak, ve kol, bir bacak.
    Tastan buluta, derken yukseldim.
    Simdi andiririm bir cesit Tanriyi
    Yuzerek havanin arasindan ruh-vardiyamda
    Bir buz tabla misali temiz. Bir armagandir bu.



    Non è facile dire il cambiamento che operasti.
    Se adesso sono viva, allora ero morta
    anche se, come una pietra, non me ne curavo
    e me ne stavo dov’ero per abitudine.
    Tu non ti limitasti a spingermi un po’ col piede, no-
    e lasciare che rivolgessi il mio piccolo occhio nudo
    di nuovo verso il cielo, senza speranza, è ovvio,
    di comprendere l’azzurro, o le stelle.
    Non fu questo. Diciamo che ho dormito: un serpente
    mascherato da sasso nero tra i sassi neri
    nel bianco iato dell’inverno-
    come i miei vicini, senza trarre alcun piacere
    dai milioni di guance perfettamente cesellate
    che si posavano a ogni istante per sciogliere
    la mia guancia di basalto. Si mutavano in lacrime,
    angeli piangenti su nature spente,
    Ma non mi convincevano. Quelle lacrime gelavano.
    Ogni testa morta aveva una visiera di ghiaccio.
    E io continuavo a dormire come un dito ripiegato.
    La prima cosa che vidi fu l’aria, aria trasparente,
    e le gocce prigioniere che si levavano in rugiada
    limpide come spiriti. Tutt’intorno giacevano molte
    pietre stolide e inespressive,
    Io guardavo e non capivo.
    Con un brillio di scaglie di mica, mi svolsi
    per riversarmi fuori come un liquido
    tra le zampe d’uccello e gli steli delle piante
    Non m’ingannai. Ti riconobbi all’istante.
    Albero e pietra scintillavano, senz’ombra.
    La mia breve lunghezza diventò lucente come vetro.
    Cominciai a germogliare come un rametto di marzo:
    un braccio e una gamba, un braccio, una gamba.
    Da pietra a nuvola, e così salii in lato.
    Ora assomiglio a una specie di dio
    e fluttuo per l’aria nella mia veste d’anima
    pura come una lastra di ghiaccio. E’ un dono.

    Sylvia Plath, Ask Mektubu / Lettera d’amore



  8. Fakat yatay durmayi yeglerdim.
    Mineralleri ve anne sevgisini sogurarak
    Her Mart piril piril yaprak acacak
    Bir agac degilim ben; toprakta degil koklerim.
    Payima dusen Ah'lari cezbeden
    Ve yakinda yapraksiz kalacaginiı bilmeyen
    Ihtisamla resmedilmis bahce tarhinin guzelligi de degilim.
    Olumsuzdur bir agac, kiyaslandiginda benimle
    Ve bir cicek basi daha bir irkiltir, uzun olmasa bile,
    Birinin uzun omrunu, digerinin curetini isterim.
    Bu gece, yildizlarin miniminnacik isiklari altinda,
    Agaclarla cicekler serin kokularini yaymakta.
    Farkina varmaz hicbiri, yururum aralarinda.
    Uyurken en mukemmel sekilde onlara
    Benzemek zorundayim diye dusunurum ara sira
    Dusunceler bulanmakta.
    Uzanip yatmak, daha dogal geliyor bana.
    Sonra gokle ben konusuruz acikca,
    Ve faydali olacagim ben en son kez yattigimda:
    O vakit dokunur bana agaclar ilk kez, ve cicekler zaman ayirir bana.

Sayfa 494/7020 İlkİlk ... 3944444844924934944954965045445949941494 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •