Sayfa 5744/7020 İlkİlk ... 474452445644569457345742574357445745574657545794584462446744 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 45,945 - 45,952 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. New York Universitesi'nde ders veren ve Fellowship of Southern Writers uyesi, Pulitzer Siir Odulu ve Ruth Lilly Siir Odulu sahibi Amerikali sair Yusef Komunyakaa’nin dogum gunu ( 29 Nisan 1941 )





    Kardeslerimle birlikte yarattigimiz tepeler
    hic denklesmedi, yillar surdu
    dunyanin nasil dondugunu kesfetmek.
    Karatavuklarin agacina bakip
    kac tane olduklarini sana soyleyebilirdik
    ama hurdaciyla benim matematigimiz hep kotuydu.
    Kaldirip homurdanma haftalari hic cogalmadi,
    yine de biz demire inanmaktan vazgecmedik.
    Terk edilmis kamyon ve arabalar
    simsiki tutunmustu topraga
    uzum baglarinin ozlem dolu
    bir duzine ortakci kadar guclu kalin parmaklariyla.
    Cekcegimizle geri donecektik
    yeni bir yukun altinda figan ederek
    pars zambaklari daha iyi yasadilar oysaki
    Agustos etkisinde, kendi bayginliklarinda.
    Kagitlar ve kola siseleri arasinda,
    dokumhane dumani gunbatimlarini sildi
    ve biz demire inanamadik
    yitik adamlar yere dogru egildi
    soluklarindaki cevhermis gibi
    cokerttiler gri gogun omuzlarini.
    Hayal ederim bazen
    nasil yikandi tepelerimiz metal deryasinda
    tumu nasil birer capa olabildi
    savas gemisi veya bombaci icin,
    cicekli agaclar ustunde
    bakamayacagin kadar kirmizi.

  2. Ingiliz tarihci ve yazar Sir Ian Kershaw'in dogum gunu ( 29 Nisan 1943 )

    “ ' Ne yasar ne yasamaz ' birinin, yani icinde yer aldigi politik olaylar disinda bir tarihi ya da kisisel yasami olmayan birinin biyografisi, dogal olarak kendi sinirliliklarini dayatacaktir. Ama eksiklikler ancak sahsi hayatin kamusal hayat uzerinde belirleyici oldugu farz edildigi surece soz konusu olur. Boyle bir varsayim ise hatalidir. Hitler icin 'sahsi hayat' yoktur. Elbette ki kendisini gerceklerden uzaklastiran filmlerle oyalanabilir, Berghol'daki Cay-Evi’ne gunluk yuruyuslerini yapabilir, Berlin’deki bakanliklardan uzaktaki daglik bolgelerde kirsal yasamin tadini cikarabilirdi. Ama bunlar bos rutinlerdi. Politik olanin disindaki bir alana, kamuya yonelik refleksleri kosullayan daha derin bir varolusa cekilme anlami tasimiyorlardi. 'Sahsi yasami'nin kamusal kisiliginin parcasi halini almasi soz konusu degildi. Tersine, bu konuda o kadar ketumdu ki Alman halki Eva Braun’un varligini ancak Ucuncu Reich’in kulleri savrulurken ogrendi. Daha dogru bir ifadeyle Hitler kamusal alani ' sahsilestirmis 'ti. ' Sahsi ' ve ' kamusal ' butunuyle kaynasmis ve ayrilamaz bir hal almisti. Hitler’in tum varligi, mukemmel oynadigi rolun, ' Fuhrer ' rolunun icindeydi. "



    " A biography of an ‘ unperson ’, one who has as good as no personal life or history outside that of the political events in which he is involved, imposes, naturally, its own limitations.But the drawbacks exist only as long as it is presumed that the private life is decisive for the public life. Such a presumption would be a mistake.There was no ‘private life’ for Hitler. Of course, he could enjoy his escapist films, his daily walk to the Tea House at the Berghof, his time in his alpine idyll far from government ministries in Berlin.But these were empty routines.There was no retreat to a sphere outside the political, to a deeper existence which conditioned his public reflexes. It was not that his ‘private life’ became part of his public persona. On the contrary: so secretive did it remain that the German people only learned of the existence of Eva Braun once the Third Reich had crumbled into ashes.Rather, Hitler ‘ privatized ’ the public sphere. ‘ Private ’ and ‘ public ’ merged completely and became inseparable. Hitler’s entire being came to be subsumed within the role he played to perfection: the role of ‘ Fuhrer ’. "

  3. Dachau Toplama Kampinda tutulan esirler, 29 Nisan 1945 tarihinde ABD Kara Kuvvetleri'ne bagli 42. Piyade Tumeni ve diger 7. Ordu birlikleri tarafindan kurtarildi.

    Ayni zamanda, bir onceki gun meydana gelen diktator Benito Mussolini'nin olum haberi dunya gazetelerinde manset oldu.


  4. Italyan ressam Lazzaro Pasini’nin olum yildonumu ( 29 Nisan 1949 )

    Sul lago di Como, 1930 (Fondation Cariplo)




    Il tombone di San Marco, 1940 ( Fondazione Cariplo )


  5. Italyan ressam Alfredo Protti’nin olum yildonumu ( 29 Nisan 1949 )

    Satiro con ninfa, 1935




    Savena In Secca, XX secolo


  6. Filozof, matematikci, mantik ve dil felsefesi konularinda yaptigi calismalarla modern felsefeye onemli katkilarda bulunan Avusturyali Ludwig Wittgenstein'in olum yildonumu ( 29 Nisan 1951 )

    " Augustinus, dil ogrenmeyi sanki bir cocugun yabanci bir ulkeye gelmesi ve oranin dilini anlamamasi; yani sanki onun onceden, bu dil degilse de bir dile sahip oldugu biciminde betimler. Ya da yine: Sanki cocugun, henuz konusamiyor olsa da dusunebilmesi gibi. Ve burada 'dusunmek' 'kendi kendine konusmak' gibi bir sey anlamina gelir. " Felsefi Sorusturmalar



    " Augustinus beschreibe das Lernen der menschlichen Sprache so, als käme das Kind in ein fremdes Landund verstehe die Sprache des Landes nicht; das heißt: als habe es bereits eine Sprache, nurnicht diese. Oder auch: als könne das Kind schon denken, nur noch nicht sprechen. Und, denken’ hieße hier so etwas, wie: zu sich selber reden. "



    " Her sanatci digerlerinden etkilenmistir, bu etkinin izlerini de kendi yapitlarinda gosterir; ama ondan aldigimiz yine de kendi kisiligidir. Baskalarindan miras alinanlar, yumurta kabuklarindan baska bir sey olamaz. Bu kabuklarin varligina tahammul gosterebiliriz ama bunlar ruhumuzu beslemez. "



    " Jeder Künstler ist von Anderen beeinflusst worden und zeigt die Spurendieser Beeinflussung in seinen Werken; aber was er uns bedeutet, istdoch nur seine Persoenlichkeit. Was vom Anderen stammt, können nurEierschalen sein. Dass sie da sind, mögen wir mit Nachsicht behandeln,aber unsere geistige Nahrung werden sie nicht sein. "

  7. Polonya asilli Fransiz ressam Moïse Kisling'in olum yildonumu ( 29 Nisan 1953 )

    Nu sur un divan noir, 1913




    Le pêcheur ( The Fisherman, c.1920 )






    Moïse Kisling, Pâquerette and Pablo Picasso enjoying themselves at Café de la Rotonde in Paris. Photograph by Jean Cocteau, 12 August 1916

  8. Golden Globe Odullu Amerikali komedyen, aktor ve yazar Jerome Allen " Jerry " Seinfeld’in dogum gunu (29 Nisan 1954)






Sayfa 5744/7020 İlkİlk ... 474452445644569457345742574357445745574657545794584462446744 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •