-
Misirli yazar, mufessir, dusunce adamı ve Kutubculuk akiminin fikir babasi Seyyid Kutub’un dogum yildonumu ( 9 Ekim 1906 )
“ Islam inancina gore iki tur toplum vardir; Islam ve cahiliye toplumu, pek cok konuda birbirlerine taban tabana zit bir yasam bicimi surdururler. Islam toplumunda, Islam’in hukumleriyle hukmedilir. Hayati bicimlendiren kurallar, Allah’in cizdigi sinirlar icerisinde belirlenir. Cahiliye toplumunda ise beser eliyle duzenlenmis normlar, yasayi ortaya cikarir. Islam ahlak ve degerleriyle, Islam akide ve dusuncesiyle hukum kurulmayan toplumlar cahiliye toplumlaridir. ”

“ Islam knows only two kinds of societies, the Islamic and the Jahili. The Islamic society is that which follows Islam in belief and ways of worship, in law and organization, in morals and manners. The Jahili society is that which does not follow Islam and in which neither the Islamic belief and concepts, nor Islamic values and standards, Islamic laws and regulations, or Islamic morals and manners are cared for. ” Signposts on the Road, or Milestones
“ Islamin yuce Peygamberi buyuruyor ki: ‘ Adamin biri yolda giderken siddetle susar. Bir kuyu bulur. Kuyuya inip su icer. Sonra da cikar, tam bu sirada susuzlugundan soluyan ve toprak yiyen bir kopek gorur. Adam. ( kendi kendine ): ' Benim susadigim gibi bu kopek de susamis, ' der. Bunun uzerine kuyuya inip ayakkabisini su ile doldurur. Daha sonra ayakkabisini kuyudan cikana kadar agziyla tutar. Ciktiktan sonra kopege su verir. Allah, onun bu davranisini over ve ona magfiret eder.’ Ashab: ‘ Ya Rasulullah bizim hayvanlardan dolayi ecir almamiz soz konusu mu ? ’ diye sordu. Allah'in Resulu: ‘Evet, her canli icin ecir vardir.’diye buyurdu. ”

“ Il va encore plus loin en étendant le devoir de compassion à tout être en qui palpite la vie. Le noble prophète de l’Islam a dit : ‘ Un homme qui cheminait fut pris d’une grande soif. Il trouva un puits dans lequel il descendit pour boire. Quand il en ressortit, il vit un chien haletant qui mangeait de la boue pour étancher sa soif. L’homme se dit : Ce chien est en proie à une soif semblable à celle que je viens d’éprouver. Il redescendit dans le puits, puisa de l’eau avec sa chaussure qu’il prit entre les dents pour remonter et donna à boire au chien. Dieu le récompensa et lui pardonna ses pêchés. ’ Ses compagnons demandèrent alors au Prophète : ‘' Serons-nous récompensés si nous sommes compatissants avec les animaux ? ’ Il répondit : ' Vous serez récompensés pour avoir bien traité tout être vivant. ’ “La justice sociale en Islam
-
Fransiz aktor, yonetmen ve senarist Jacques Tati'nin dogum yildonumu ( 9 Ekim 1907 )


“ Ben istiyoɾum ki film, siz sinema salonunu teɾk ettikten sonɾa baslasin. / Je veux que le film commence quand vous quittez la salle. / I want to; Let the movie begin after you leave the movie theater. ”

https://www.youtube.com/watch?v=Y354ovuHTkQ
-
9 Ekim 1911
" Kirk yasina gelebilirsem, ust dudaginin biraz aciga cikardigi disleri one firlamis yasli bir kizla evlenecegime iliskin bir duygu yasiyor icimde. Paris ve Londra'da bulunmus Froylayn Kaufmann'in ust ortadaki dislerinin, diz kesimlerinden gecici sure birbiri uzerine atilan bacaklar gibi ust uste binmis bir gorunumu var. Ama kirk ysini zor bulacagim; ornegin, basimin sol yanininda SIK SIK kendini belli eden, dokununca sanki icte bir ur varmis hissini veren gerginlik, boyle bir seyin pek gerceklesmeyecegini gosteriyor. Yol actigi sikinti ve uzuntuleri bir yana birakip salt ortadaki duruma bakarsam diyebilirim ki, bende ders kitaplarinda rastlanan kafatasi kesitleri ya da canli vucutta basvurulmus adeta agrisiz otopsi girisimi bir izlenim uyandiriyor gerginlik; oyle bir otopsi ki, bicak biraz serinleterek, sakingan, cokluk durup tersyuz ederek, bazen oldugu yerde devinimsiz kalarak, calisir durumdaki beyin loplarinin hemen yani basinda bulunan zaten yaprak inceligindeki zarlari daha da ince dilimlere ayira ayira ilerlemesini surduruyor... "

9. October 1911
" Sollte ich das 40te Lebensjahr erreichen, so werde ich wahrscheinlich ein altes Mädchen mit vorstehenden, etwas von der Oberlippe entblößten Oberzähnen heiraten. Die obern Mittelzähne des Frl. Kaufmann, die in Paris u. London war, sind gegeneinander verschoben, wie Beine, die man in den Knien flüchtig kreuzt. Vierzig Jahre alt werde ich aber kaum werden, dagegen spricht z. B. die Spannung, die sich mir über die linke Schädelhälfte öfters legt, die sich wie ein innerer Aussatz anfühlt und die auf mich, wenn ich von den Unannehmlichkeiten absehe und nur betrachten will, den gleichen Eindruck macht wie der Anblick der Schädelquerschnitte in den Schullehrbüchern oder wie eine fast schmerzlose Sektion bei lebendem Leibe, wo das Messer ein wenig kühlend, vorsichtig, oft stehenbleibend und zurückkehrend, manchmal ruhig liegend blätterdünne Hüllen ganz nahe an arbeitenden Gehirnpartien noch weiter teilt... "
-
Amerikali yazar Belva Plain’in dogum yildonumu ( 9 Ekim 1915 )

" ' Kiziniz Tina'nin cinsel tacize ugradigi suphe goturmeyen bir gercek ' dedi doktor. Sally Grey, doktorun muayenehanesinden cikarken buyuk bir sok yasiyordu...
New York yakinlarindaki Scythia'da yasayan Grey Ailesi, nesiller boyu buradaki verimli topraklari isleyerek, gida sektorunde dev bir paya sahip olmustur. Buyukbaba Oliver Grey, yogun islerini iki oglu ve yegeni Dan'e birakip, muhtesem malikanesinde antikalarini ve gumus atlikarinca biblosunu parlatarak yasamak isterken, beklenmedik tehditlerle karsi karsiya kalmistir.Grey Ailesi, bir taraftan topraklarini kaybetmek korkusu, diger taraftan da aniden ortaya cikan, sirlarla dolu yakin bir kadin akrabanin esrarengiz gucu ile sarsilacaktir... "

" ' There's no doubt in my mind, ' said the psychiatrist. ' Your Tina has been sexually abused. ' Sally Grey stumbled out of the doctor's office numb with shock and disbelief...
For generations Greys dominated the upstate New York city of Scythia. Now Oliver Grey, the silver-haired patriarch, has bowed out, leaving Grey's Foods to his two sons and his nephew Dan. But as outside forces threaten the business, the once unimpeachable dynasty is shattered from within -- by a tormented child obsessed with an heirloom silver carousel...and by a family member bent on revenge, a woman with an unspeakable secret and the power to destroy them all... "

“ Ne kadar da caresiziz, kafesteki kuslar gibi, hirs bizi yakaladiginda! ”
-
Polonyali sair, yazar, oyun yazari ve cevirmen Tadeusz Różewicz’in dogum yildonumu ( 9 Ekim 1921 )
Sair dizeler yazan biridir
ve dizeler yazmayan biri
zincirleri kiran biridir sair
ve kendini zincire vuran biri
inanan biridir sair
ve bir turlu inanmayan biri
yalan soylemis biridir sair
ve kendisine yalanlar soylenmis biri
dusmeye yatkin biridir sair
ve ayaga kalkabilen biri
cekip gitmeye calisan biridir sair
ve bir turlu gidemeyen biri.

A poet is the one who writes poems
And the one who does not
A poet is the one who sheds ties
And the one who impose them to himself
A poet is the one who believes
And the one who cannot
A poet is the one who lied
And the one who was lied to
The one who fell
And the one who rises
A poet is the one who drift away
And the one who canoot
-
Rus sair, nesir yazari, oyun yazari, tercuman, elestirmen ve tarihci Valery Yakovlevich Bryusov'un olum yildonumu ( 9 Ekim 1924 )
Sen bir kadin, sen kitaplar arasinda kitapsin.
Rulolanmis, muhurlenmis fermansin.
Satirlarin duman ve soz tasar.
Yazitlarin her deminde cilginlik var.
Sen bir kadin, sen bir cadi meyisin!
Yudum alir almaz, sen bir ates gibisin.
Ates yudumlayan, cilesini ceker.
Iskence altinda cilgin seni over.
Sen bir kadin, varliginla haklisin.
Yuzyillardan beri gok taci sahibisin,
Ve hicligimizde ulu imgesin - sen!
Senin icin bu piranga cileler,
Sana hizmetle kumdur kayalar,
Ve asirlardir duamiz - sana!

You are a woman; you’re a book of books,
You are a scroll furled up upon impression;
Its lines replete with words and ruminations,
And every instant’s wild in its crooks.
You are a woman, the witches brew creation,
Which sets on fire hardly reaching lips,
But fire-swallowers subdue their own shrieks
By drowning mad torture in laudations.
You are a woman and in this you’re just,
From the inception crowned in constellations,
A deity epitome within our chasms!
We serve you grinding rocky foundations,
We bear iron burden for your sake,
And pray to you with fervor in your wake!
-
Ingiliz sarkici, soz yazari ve muzisyen John Winston Lennon'in dogum yildonumu ( 9 Ekim 1940 )


“ Ben 5 yasimdayken annem bana hep hayatin anahtarinin mutluluk oldugunu anlatirdi. Okula gitmeye basladigim zaman, sinavda bana ' Buyuyunce ne olmak istiyorsun ? ' diye sordular. Ben de onlara ' Mutlu olmak istiyorum ' diye cevap verdim. Onlar bana, soruyu anlamadigimi soylediler. Ben de onlara, hayati anlamadıklarini soyledim. / Quando avevo cinque anni, mia madre mi ripeteva sempre che la felicità è la chiave della vita. Quando andai a scuola, mi domandarono come volessi essere da grande. Io scrissi ' felice '. Mi dissero che non avevo capito il compito, e io dissi loro che non avevano capito la vita. ”

https://www.youtube.com/watch?v=EJ72bYyEtBg
-
Wings dizinde Sicilyali taksi soforu Antonio Scarpacci karakterine; Monk dizisinde Dedektif Adrian Monk katakterine hayat veren Lubnan asilli Amerikali tiyatro, televizyon ve sinema aktoru Tony Shalhoub’un dogum gunu ( 9 Ekim 1953 )

Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri