Sayfa 57/213 İlkİlk ... 747555657585967107157 ... SonSon
Arama sonucu : 1700 madde; 449 - 456 arası.

Konu: Dowes

  1. ZK tümden kaldırıldığında para çarpanı mekanizması da teorik olarak sonsuz olabilir mi?. Burada döngüsel para aktarımını sonsuz değerden sonlu bir değere sınırlayacak tek etken kredi kullananların teminat kapasiteleri olurdu.

    Yani ZK=0 demek , para çarpanı - bağlıdır- kredi kull*****n teminat kapasitesi

    ZK=0 koşulunda ,devlet eğer bu teminat kapasitesini kendi müdahalesi ile (örneğin KGF) genişlettiği oranda aynı zamanda para çarpanının üst limitini de parasal sıkılaşmaya neden olmadan arttırabilir mi?

    Yukarıdaki soruların cevapları evet ise, Bankaların ZK ve buna bağlı zayıflayan döngüsel aktarımdan dolayı sıkışmalarının yarattığı riske A diyelim

    ZK ların sıfırlanmasının riskine de B diyelim.

    A>B ise devletin ZK ları sıfırlaması bir seçenek olabilir mi?

    Böyle bir durumda A>B koşulu için ZK=0 olursa devlet buna muadil olarak ZK yerine bankaların kendi hisse senetlerini ipotek etme opsiyonu sunabilir mi?

    Örneğin C bankası ZK lar yerine kendi hisselerini ipotek verebilir mi?

    Bu durumda tabi bankalar riskli duruma girdiğinde hisselerinin devlete otomatik olarak devredilmesi devletin riskini daha da arttıracaktır, ancak A>B koşulunda zaten bu risk daha önce gerçekleşebileceğinden belkide banka sermayedarları ZK yerine banka hissesini teminat vermeyi kabul edebilirler. Sonuçta koşullar düzeldiğinde isteyen banka bunu tekrar ZK ile değiştirebilir.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  2. Evet, ZK mekanizması MB'lerin arzı kontrol etme aracıdır. Bunu kaldırırsanız ve ek bir kısıt da koymazsanız, MB'nin yarattığı bir birim kaydi para sistem içinde sonsuza kadar arttırılabilir.

    Ne A ne de B gerçek birer risk değil, regülatörlerin bilinçli birer tercihidir. MB'ler ve BDDK'nın izin verdiği ölçüde olur. ZK'yı düşürmek hiperenflasyona giden yolun ilk basamağıdır, asıl risk budur; likidite açığı değil. Sonuçta likidite açığı da negatif bir durum değildir hep anlattığım gibi. MB'ler karşılıksız olarak para yaratabildiğinden o açığı kısa vadeli olarak fonlayabilir ve çok güçlü - etkin bir para politikası izleyebilir. ZK'yı sıfırlamak, devlet garantisiyle teminatları patlatmak... doğru bir hipotetik platform değil. Parasal seçimlerin amaç değil, araç olduğunun altını çizmek isterim. Amaç büyümedir, düşük enflasyondur, tam istihdamdır. Makro parametrelerin istenen bileşkesine göre parasal kavramlara yön verilir. Ancak bu seçimlerde büyümeye %100 önem verip enflasyonu hepten gözden çıkarırsanız, Weimar enflasyonuna ulaşırsınız.
    Son düzenleme : JonDowes; 25-06-2017 saat: 00:09.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  3.  Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
    Evet, ZK mekanizması MB'lerin arzı kontrol etme aracıdır. Bunu kaldırırsanız ve ek bir kısıt da koymazsanız, MB'nin yarattığı bir birim kaydi para sistem içinde sonsuza kadar arttırılabilir.

    Ne A ne de B gerçek birer risk değil, regülatörlerin bilinçli birer tercihidir. MB'ler ve BDDK'nın izin verdiği ölçüde olur. ZK'yı düşürmek hiperenflasyona giden yolun ilk basamağıdır, asıl risk budur; likidite açığı değil. Sonuçta likidite açığı da negatif bir durum değildir hep anlattığım gibi. MB'ler karşılıksız olarak para yaratabildiğinden o açığı kısa vadeli olarak fonlayabilir ve çok güçlü - etkin bir para politikası izleyebilir. ZK'yı sıfırlamak, devlet garantisiyle teminatları patlatmak... doğru bir hipotetik platform değil. Parasal seçimlerin amaç değil, araç olduğunun altını çizmek isterim. Amaç büyümedir, düşük enflasyondur, tam istihdamdır. Makro parametrelerin istenen bileşkesine göre parasal kavramlara yön verilir. Ancak bu seçimlerde büyümeye %100 önem verip enflasyonu hepten gözden çıkarırsanız, Weimar enflasyonuna ulaşırsınız.
    Sabit bir parayı sonsuza kadar döndürerek büyük bir para arzı yaratmayı ilk bakışta çok mucizevi ve elit bir yöntem gibi yorumlamıştım. Ancak anlattıklarınızı yorumladığımda böyle bir yöntem de aynen merkez bankasının piyasaya fazla likidite vererek para arzını arttırmasına benzer bir şekilde etki yapıyor. Sonuçta farklı yollardan da olsa efektif olarak artan para arzı , paranın itibarını ve ona olan itimadı zedeleyecek şekilde etki ediyor.

    Yani nihai para arzının arttırılmasının birkaç yolu var ama sonuç değişmediğinden (para arzı artıp likidite fazlası oluştuğundan) her yol yine hiperenflasyona çıkıyor.

    Anladığım kadarıyla gerçek iktisadi faaliyete dayalı büyüme ile kontrollü arttırılan para arzı enflasyonu tahrik edemiyor. Zira ana gövde büyüdüğünden gövdenin birim parçası başına düşen basınç (birim para arzı) sabit kalıyor.

    Burada büyümenin kalitesi de çok önemli rol oynuyor, zira suni ,hormonlu olarak zorlanan bir büyüme kas yerine yağ ve hormonlu dokuyu arttırarak gövdeyi büyütüyor. Bu yağlı ve hormonlu birimler üzerine düşen basınç (ek para arzı) da yukarıdaki örneğin aksine enflasyonu tahrik edebiliyor, borçluluğu arttırıyor ve orta vadede kronik yüksek enflasyon sürecinde bir resesyona evrilebiliyor.

    Verdiğiniz bilgiler ve detaylı anlatım için teşekkür ederim.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  4. Evet, özünde para bir araçtır. Aslolan üretimdir. Siz üretkenliği arttırmak yerine sürekli parasal kavramlarla oynayarak "sağlıklı" bir büyüme elde edemezsiniz. Kaliteli ve yüksek teknoloji ürünü olmayan, ihracat yapamayan bir ülkeyi sadece faizlerle ve para arzıyla kalkındıramazsınız. Bu platoda parasal anlamda söylenecek tek şey: "üretimi teşvik etsin, tüketime engel olmasın, enflasyonu coşturmasın; yeter" olmalıdır. Daha fazlasını beklemek, varlık balonlarıyla sonuçlanır ve uzun vadede sonu hep kötü biter. Bu nedenle de dile sakız olmuş "yapısal reformlar" kağıt üstünden şiir gibi okunmamalı; pratiğe dökülmelidir. İşçiniz 1 saatte 30 kg elma toplamayı bırakıp 2 adet iphone üretir duruma geldiğinde oluşacak 25 misli katma değer sayesinde verimliliği ve dolayısıyla ekonomiyi büyütürsünüz. Sıfır faizle Egea satarak ancak kanayan yarayı bantlamış olursunuz.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  5. Bu noktada size uzun zamandır sormak istediğim bir konu vardı onuda aradan çıkartayım,

    Şimdi pisa testi sonuçlarına göre 20 yıl sonra da hangi düzeyde katma değer yaratacağımızı bire bir görebiliyoruz. Yani bu test 20 yıl önce yanılmadığı gibi 20 yıl sonra da yanılmayacaktır. Bildiğiniz gibi pisa testi orta okul ve lise çağındaki yeni neslin okuduğunu anlama, matematik, fizik, 3 boyutlu düşünme gibi özelliklerini ölçüyor.

    Bu testte türkiye oecd ülkeleri içinde *sonuncu*, dünya klasmanında ise 60. sıralarda yer alıyor. Şaşırmayacağımız bilgi şu ki yüksek katma değer yaratan ve ihracat yapan ülkeler ilk sıralardalar.

    Şimdi sorum şöyle ;

    Eğer bir karar alıcı olarak 20 sene sonra da elinizdeki insan profili ile katma değerli bir imalat yapılamayacağını bilimsel metotlar ile *kesin* olarak öngörebiliyorsa aşağıdakilerden hangisini yapardı:

    1-) Yüksek dış borç almak ve ülkeyi daha da borçlandırarak sanal bir refah ile gittiği yere kadar hane halkını refah içinde yaşadığına ve geliştiğine inandırmak. Böylece var olan oy oranını korumak ve ülkenin yönetiminde olmayı garanti altına almak.

    2-) 20 yıl sonra dahi katma değerli çıktı elde edemeyeceğinizi bilmenize rağmen,belkide 40 yıl sonrasını kurtarabilme *ihtimali* (yani yine bir garanti yok) için bugünden acı reçete uygulamak ve halkın tepkisini çekmek ve iktidarı kaybetmek pahasına halkın refahını ciddi oranda negatif etkileyecek önlemler almak.

    NOT: halkın da kendi kişisel refahını uzun süre (>20 yıl) zedeleyecek bir yöneticiyi iktidarda tutma olasılığı sıfıra yakın olduğundan buradaki kısır döngü de aslında sadece çözümün değil , hangi seçimin yapılacağının dahi sanıldığı kadar kolay olmadığını gösteriyor.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  6. Politikacının günü kurtarma çabası ve güç hırsı sadece bize değil tüm 3. dünya ülkelerine özgü. Sonuçta dünyada 10'larca Güney Kore de yok. Bu, toplamsal bilinçle, tercihlerin yavaş yavaş değişmesiyle, adım adım olan bir süreç. Kore ve Finlandiya gibi hızlı balıkları istisna sayarsak, gelişim ve kalkınma uzun yıllara yayılan bir proje ile mümkün. Hiçbir ülke 80-90. basamakta iken 5-6 yılda ilk 10'a giremiyor. Basamakları 2'şer 3'er çıkmak bile gelecek için umut ışığı yakabilecek bir durum olurdu. Bunun için de bir yol gösterici fener gerekiyor. Biz bu şansı AB üyeliği ve reform paketleriyle elde etmiştik, sonra rafa kaldırdık. Patika önümüze serildi, başlamışken "yorulduk" deyip bıraktık. Bizim nüfus genç, amaçları oldukça bireysel. Yaş ortalaması arttığında hayata bakış açısı da değişecek ve her nesil kendi çocukları için bir gün geleceği düşünmek zorunda kalacak. Toplum genelinde "köşe dönme"nin tek amaç olmadığı biraz da olsa sindirildiğinde, kanaat önderleri öne çıkarak reformlar için gerekli aktivasyon enerjisini sağlayacak. Bu ülkede düşünme ve yaşama eylemlerini aynı anda ifa eden bizim gibi naif insanlar ancak bu şekilde hayal ederek geleceğe bakabiliyor Yoksa, hepten Patagonya olacağız deyip Batı'ya bir şekilde göçmek tek çare olarak gözüküyor.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  7. İdeal bakış açısıyla söylediklerinize katılmakla birlikte , yukarıdaki önermeleri matematiksel denklem olarak çözdüğümüzde seçim, borç almaya devam ederek sanal refahı sürdürmek şeklinde oluşuyor, zira bunun dışındaki çözüm için fiili bir imkansızlık karşımızda duruyor. (halkın uzun süre refahını kısıtlayıcı önlemleri kabul etmesinin imkansıza yakın olduğu). Ve ne yazık ki uzun olarak tabir ettiğimiz bu süre halihazırdaki insan profilimiz için belki de gerçekten fiili bir imkansızlık yaratacak kadar çok çok uzun.

    Bizim meslekte buna deadlock veya bazı durumlarda livelock diyoruz.

    İyi bayramlar.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  8. #456
    Ahmetg Guest
    Yazilanlar hep Turkiye ornek alinarak yada 3. dunya ulkeleri ornek alinarak yazilsada bence buna Amerikaninda dahil edilmesi gerekiyor

    Dowes arkadasimizin benimle hemfikir olmadigini biliyorum. Ancak ABD icin konusmak gerekirse durum daha da vahim.

    Eminim buradaki herkes ABD nin borcluluk durumunu biliyordur. Gerek borclarin GDp ye orani gerekse absolut rakam olarak hep rekor kirarak onumuzde bu rakamlar. Bir de dusunulmesi gereken sudur; faizlerin komik derecede dusuk oldugu bir ulkede artik borcun cok yuksek olmasindan dolayi toplam faiz odemeleride astronomik rakamlara cikti ve butce acigini da zorluyor.

    Ulkenin her alaninda cokusu gormek mumkun. Media da herhangi devletle alakali bir hizmete bakin yada herhangi bir istatistige bakin hep butce kisintisi hep subvansiyonlarin kaldirilmasi, yardimlarin azaltilmasi sonra saglik harcamalarindaki olaganustu kisinti

    Herhangi yasli bir amerikali ile konusun yada benim gibi cok uzun yillar bu ulkede yasamis biri ile, alim gucundeki korkunc dususu anlatacaktir. Bu alim gucundeki dusus hala suruyor, teknolojinin gelismesi buluslar internet ne bilim cep telefonlarinin ucuzlamasi yada elektrikli arabalarin cikmasi bu gercegi degistirmiyor.

    Kimse kalkip Turkiye de alim gucu yukseliyor zenginlesiyor diyemez oradaki gercekler bariz acik. Ama Amerikada daha kotusunu gormek mumkun. Icinde yasamayanlar bilemez.

    butun bunlar yetmezmis gibi bir de parasal genisleme denen ve Amerikan halkinin %99 unun bi haber oldugu anlamadigi bir dalavare var ortalikta. O paranin vergi gelirlerinden yada fiziki para ile odenmesi imkansiz. Piyasalari negatif sekilde etkilemeden nasil bu para cekilecek bende cok merak ediyorum.

    Eger bir ulkenin zenginligi insanlarin satin alma gucu ile anlasiliyorsa ki ben oyle anliyorum heralde dunyada amerika kadar hizli fakirlesen baska ulke yoktur diyorum. 2. dunya savasindan muhtesem bir basari ile cikip ulkenin refah seviyesindeki patlamayi yasayan insanlar ve benim gibiler simdi ABD ile Turkiye arasindaki yonetici maaslarini mukayese edip bazen Turkiyeyi daha avantajli cikaran rakamlara rastlayabiliyoruz. Sanirim bu bile ABD deki satin alma gucundeki cokusu cok guzel gozler onune seriyor.

Sayfa 57/213 İlkİlk ... 747555657585967107157 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •