Kaç yıl önce bir topluluk içindeyiz, sohbet tam gaz. Söz bir müzik enstrümanı çalmaya geldi. Bir tanesi hiç unutmam " bi keman çalmasını bile öğrenemedik" dedi. Yanımdaki arkadaşla birbirimize baktık, gülmemizi zor zaptediyoruz, adam keman çalmayı öyle basit bir şey zannediyor.
Türkiye ile ilgili temenniler de biraz buna benziyor. Bugün her şeyi doğru yapmaya başlasak, dediğiniz duruma gelmemiz 25-30 sene alır. Öyle pat diye yapılacak bir şey değil. Bu forumda yazanlardan bir çoğu da bunu göremeden göçer gider. Bu durumun farkında olan akıllı, nitelikli genç insanlar zaten bir süredir yavaş yavaş yurtdışına sıvışıyor. En iyi ihtimalle 25-30 senede görünecek parlak günler umuduyla çocuklarının geleceğini karartmak istemiyorlar haklı olarak.
Kusura bakmayın laflarım acı ama durumumuzu başka türlü tasvir etmek mümkün değil.
- - - - - - - - - -- - - - -- -- - - - - - - - - -
Winter is coming...
1 yılda 5 yılda gelir o günler diye bir temennide bulunmadım.
Almanlar harap bir şekilde savaştan çıktıktan sonra yıllar içerisinde toparlandılar.
Biz o dönemlerden çok daha iyi bir konumdayız.
Sıkıntımız lükse düşkünlük, yan gel yat para gelsin ye durumu.
Katma değer yaratmak isteyen birey sayısı istemeyene nazaran oldukça az.
Yıllardır bu aşılandı. En kötüsü bu.
Toplumdaki üretmeyen kesim en büyük sıkıntı.
Yine yazılacak sayfalarca şey var.
Kısaca, istenirse Türkiye'de ileri bir seviyeye gelebilir.
Yok istemiyorlar o engelliyor bu engelliyor hikaye.
En büyük engel kendimiz.
En büyük engel kendimiz, o konuda mutabıkız. Ben yakın vadede bir beklentiniz var diye algılamıştım, orada yanılmışım.
Durumumuz Almanlardan farklı. Adamlar 2. dünya savaşından harap bir şekilde çıksalar da o muhteşem disiplin anlayışları ile sıkıntıları aşıp bugünlere geldiler. Yetişmiş insan gücü herşeydir, bizim de en zayıf tarafımız bu maalesef. Bizim insanımız İnönü'nün dediği gibi "öl desen, herkes koşuyor, oku, üret desen herkes kayıplara karışıyor."
Türkiye'nin en büyük hatası içinde bulunduğu batı ittifakından zamanında sağladığı kaynakları çar çur etmesidir. Aldığımız 460 milyar dolar borçla ülkeyi fabrikalarla donatmış olsaydık bir geleceğimiz olurdu. Şu anda batı ittifakı da nema dağıtacak durumdan çıktı, biz sırtımızda dağ gibi bir borçla kalakaldık. kendi özgücümüzden başka bir dayanağımız yok. Eskiye göre daha kötü dış koşullara sahibiz, üstüne üstlük siyasal islam bütün cumhuriyet kurumlarını tahrip etmiş.
Bazıları doğu'dan medet umuyor. Bu saf arkadaşların doğu ülkelerinin herbirinin kendi ayakları üstünde durduğundan haberi yok gibi. Böyle bakıldığında Türkiye umutsuz bir vaka gibi görünüyor. Gerçek değişimin önünü açacak politikalar yok değil ama bu forumda yazanların ezici çoğunluğu gibi insanlarımız da bunu konuşmaya tartışmaya hazır değil. Dibi bulmamıza bile daha 3-5 yıl var. Çözümü ancak ondan sonra konuşabileceğiz. Önümüzdeki tablo kapkara. Çok yazık...
- - - - - - - - - -- - - - -- -- - - - - - - - - -
Winter is coming...
Almanların iki büyük dünya savaşının ikisinden de yenik çıkmasına rağmen hızlıca toparlanmasını sağlayan şey Otto von Bismarck'ın yapmış olduğu sanayi ve eğitim devrimleridir.
Bizde maalesef Atatürk'ün ömrü yetmediği için sanayi devrimini tam anlamıyla bitiremedi.
Eğitimde ise Köy enstitülerinin kapanması tuzu biberi oldu..
Hal böyle olunca kim gelirse gelsin uzun vadede pek beklenti içinde olmamalı...
Atatürk de zor zamanlarda gelip bu reformları yapmaya çalışmadı mı.
Yine söylüyorum hiçbir şey için geç değil.
Dünya çok değişti.
Teknoloji var, her şeye erişim var.
Ülkeler artık birbirlerine daha yakın.
Yine çok iyi bir yönetici ve onun liyakate dayalı atayabileceği eğitimli, vasıflı kişiler ile tüm zorlukların üstesinden orta vadede gelinebilir.
Atatürk'ün konuşmasından bir alıntı:
Baylar, tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla, şeyhlik, dervişlik, müritlik, çelebilik, falcılık, büyücülük, türbe bekçiliği vb. gibi birtakım sanların yasak edilmesi ve kaldırılması da Takriri Sükûn Yasası yürürlükte iken yapılmış işlerdir. Bunlarla ilgili yürütüm ve uygulamaların, toplumumuzun, boş inanlara bağlı, ilkel bir topluluk olmadığını göstermesi bakımından, ne denli gerekli olduğunu çok iyi bilirsiniz.
Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve alınyazılarını ve canlarını, falcıların, büyücülerin, üfürükçülerin, muskacıların ellerine bırakan insanlardan oluşmuş bir topluluğa, uygar bir ulus gözüyle bakılabilir mi?
Ulusumuzun gerçek niteliğini, yanlış anlamda gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi öğeler ve kurumlar, Yeni Türkiye Devletinde, Türk Cumhuriyetinde sürdürülmeli miydi? Buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına, en büyük ve düzeltilemez bir yanılgı olmaz mıydı? İşte biz, Takriri Sükûn Yasasının yürürlükte oluşundan yararlandıksa, bu tarihsel yanılgıyı işlememek için; ulusumuzun alnını, olduğu gibi açık ve temiz göstermek için; ulusumuzun bağnaz ve ortaçağ anlayışlı olmadığını tanıtlamak için yararlandık.
Yer İmleri