ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE ?
Banka verdiği TL için 12.25% faiz alırken;
TCMB ise verdiği dolar için 1% faiz alıyor.
ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE ?
Banka verdiği TL için 12.25% faiz alırken;
TCMB ise verdiği dolar için 1% faiz alıyor.
Değerli Arkadaşlar verdiğiniz çok önemli bilgilerden elden geldiğince faydalanmaya çalışıyorum;belki konuyla ilgisi yok gibi görünse de hukuk un anlamını yitirdiği ülkelerde mali politikalar ne denli inandırıcı olabilir veya toplum bu politikaların doğru ve adil uygulandığına nasıl inanır?Son iki günde internet haber sitelerinde gördüğüm iki üzücü olay:1-Konya da bisikletliye arkadan çarpıp ölümüne neden olan şahıs arabasındaki hasarı tazmin için 50 bin tl lik tazminat davası açmış..2-Afyon da kavşağa 100 km ile girip kavşak çıkışında 14 yaşında bir çocuğa çarpıp ölümüne neden olan şahıs,acılı aileyi arayıp:siz benden özür dilemelisiniz aracım hasarlandı diyecek kadar da yüzsüz.Bu 2 kazanında kamera kayıtları var ancak tutulan komik kaza tutanaklarından bahsetmiyorum bile,tahmin edin bu iki şahsın ortak noktası ne?Özellikle hukuk gerçek anlamda adalet dağıtan kurum hüviyetine geri dönmedikçe,uygulanmaya çalışılan hiçbir mali ve iktisadi politikanın başarılı olmayacağını düşünüyorum.
merkez bankasının ödediği 12.25 faizin kendine bir maliyeti yoksa % 14'ten ödemeye başlasın
nasıl olsa havadan gelen para, bu arada banka bilançoları da güçlenmiş olur..?
Burada faiz oranının yanında tcmb'nin toplam piyasanın ne kadarına hitap edebildiği de önemli. Zira tcmb miktarı piyasanın çoğunluğuna hakim olacak kadar arttırmadıkça ki verebileceği miktarın da bir sınırı var, piyasadaki 2. oyuncu tcmb'nin miktar limitini bildiği için tcmb'nin miktarı dolduğu zaman piyasadaki kalan miktar için daha düşük faiz teklif edebilir. Bu da arbitraj oluşmasına ve uzun bir süre kapanamamasına neden olabilir. Sonuçta efektif olarak faizi %14 e çıkartamayabilirsiniz. Çıkartsanızda maliyeti ve külfeti fazla olur.
Evet TL bacağındaki faizi arttırmak tcmb için daha az külfetli (veya maliyetsiz) çünkü TL nin sahibi tcmb. Ama miktarı arttırmak o denli kolay değil. Zira miktarı arttırmak için çok daha fazla döviz vermesi gerekli, dediğim gibi bunun da bir sınırı var.
En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
https://twitter.com/r_x_p_u
http://www.paraanaliz.com/2017/yazar...-olacak-11035/
Yeni Türkiye’de ilk elden giden bankacılık olacak
FÖŞ olarak çok geniş bir çevrem var doğal olarak. Bir anlamda masadan masaya, kokteylden-suare-kahvaltıya uçarım, sohbetime doyum olmaz, iki mimoza üstüne tadımdan yenmez. Referandumdan bu yana Beyaz Türkler’i derin bir umutsuzluk sardığının farkındayım. Çok ironik değil mi, uzun zamandır kendini soyu tükenmekte olan bir azınlık sanan, ama hile-hurda çıktıktan sonra kemiksiz %48.5’la çoğunluğa çok yakın olduğunu keşfeden bir güruhun geleceğe bu kadar kötümser bakması? Barcelona’dan Selanik’e kadar her ecnebi mekanda ev alması, hafiften Caymanlar’da hesap açtırması? Sakın enseyi karartmayın, Türkiye iyiye gidecek, tabii önce çok kötüye gidecek, ama sonra iyiye gidecek. Zaten sizin sıkıntınız da siyasi bulutlanma değil, Bodrum ve Bozcaada’yı özlediniz, teniniz güneş ve kumla buluşmak istiyor. Size hemen yakın geleceğin hikayesin anlativereyim de, biraz afakanlarınızı atın içinizden.
AKP’den sağlam tüyo alan değerli abilerim Abdülkerim Selvi ve Okan Müderrisoğlu gibi köşe kadıları müjdeyi veriyor. Yeni başkanımız Erdoğan 21 Mayıs’da partiyi devraldıktan sonra siyaset ve ekonomide dev bir açılıma hazırlanıyor. Nasıl bir açılım? Hemen Sayın Selvi’ye dönelim:
“Darbeyle mücadele açısından OHAL bir gereklilik olarak doğdu. Seçim kampanyalarında OHAL’i kaldırmakla övünen bir parti için, bu iyi bir durum değil. O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın artık bir normalleşme sinyalini vermesi bekleniyor. Normalleşme süreci, FETÖ’yle ve PKK ile mücadeleye engel değil. Erdoğan, 2018 yılını kalkınma yılı ilan etti. Türkiye’nin görünümü düzelmeden, ekonominin görünümü düzelmiyor. AK Parti yeniden reformlara dönen, “sessiz devrim”lerin partisi olduğu zaman, Türkiye normalleşme sürecine girebilecek. Buna hem Türkiye’nin hem de AK Parti’nin ihtiyacı var.
AK Parti, 1. Erdoğan döneminde Türkiye’ye büyük hizmetler yaptı. 2. Erdoğan döneminde ise Türkiye’nin sıçrama yapması hedefleniyor. ‘Çare Drogba’ değil, ileri demokrasi…”
İnanalım mı? Valla, çıkmamış candan ümit kesilmez de eğer ileri demokrasi gelecekse, 21 Mayıs’ı beklemeye gerek yok. Gazeteci gözaltıları durdurulur, yavrular panzer altında ezilmez, HDP ve CHP MV için fezleke düzenlenmez, her ihbar üstüne FETÖ-PKK’lı diye gariban kapı önüne konmaz. AKP’liler yargıç ve HSYK üye adayı yapılmaz.
Yani ileri demokrasi vaadi bana muhalefetin biraz daha gırtlağına basılmasını anımsatıyor, ama kasmayın. Biraz AKP’ye yakın duran basını okuyun. Artık onlar da bu gidişattan korkuyorlar, çünkü bir kez kıyma makinasını fişe taktınız mı, hep yutacak bir et parçası ister. Muhalefet bitti, sırada “bizim mahalle” var. AKP kendi içindeki didişmeyi gözlerden saklamak için CHP içindeki fikir ayrılığını vitrine çıkarmayı denedi, ama o ne? Ne oldu? Kılıçdaroğlu’na muhalif sesler sustu galiba? Belki de tabandan çok sert ihtarlar geldi kervanı bozmayın diye.
İleri demokrasi zor, çünkü şurda seçimlere 2 yıl kalmış, AKP’ye faydası yok. Hele ekonomide bizim gibi ekonomistler, ya da herhangi bir Batı üniversitesinden diploma almış bir ekonomist, ya da IMF, Dünya Bankası, OECD, IIF gibi kurumların anladığı manada bir reforma hiç imkan yok. Sebebi de basit. AKP’nin içinde bazı kesimler artık rant lobileri şekline evrildi. Bunlar yargı, polis ve bürokrasi ile işbirliği yaparak Türkiye’yi parsel parsel kapatmakla meşgul.
AKP büyümeyi sürdürmek için Çin yöntemine başvuracak, yani kredi pompalayacak. Kredi Garanti Fonu uygulamasından fevkalade neticeler alındı onların stratejistlerine göre. Breh, breh, dört ayda 160 milyar kredi dağıtmış sistem, yani toplam stok %8 büyümüş nerdeyse.
Şimdi hesap şöyle yapılıyor: Ulan, bu KGF işini sürekli kılsak? Şirketlere hep ucuz ve uzun vadeli kredi pompalasak? Eşşek değiler ya, herhalde onlar da F/X borçlarını kapatırlar, istihdam, üretim ve sabit sermaye yatırımı yaparlar. Büyüme yine %6’ya fırlar, 2019’da halkın karşısına zafer kazanmış komutan edasıyla çıkarız. Birkaç zırıldayan gazeteciyi kodese tıkmışız, bizim millet aldırmaz, basar EVET’i Ampülün üstüne.
Doğrudur, becerirlerse, basar. Çünkü yalnız Türkiye’de değil, her yerde ekmek ideolojiden önce gelir. Gelir gelmesine de bu plan öyle bir elde patlar ki, sesi Beijing’den duyulur. Bankacılık sektörünün anasını ağlatacaklar Sevgili ve Kanıma Susamış Okurlarım.
Mesele şu: Bankaların kredi verecek kaynağı kalmadı. Artık dışardan borçlanmak istemiyorlar. Son 12 ayda F/X borç çevirme rasyosu %104, yani olanı yeniliyorlar, gayet makul. Çünkü F/X borçlanma maliyetleri artarken asıl darlık F/X de değil TL’de.
İkinci sorun KGF kredilerini bir kısmı geri dönmeyecek, çünkü bir bölümü batık şirketlerin vade uzatması, bir ikinci bölümü de patronların şahsi hesabına yat-kat alması. Ben yazdım, inanmadınız sonra BBDK da soruşturma başlattı.
Şimdi hükümet bu iki sorunu tek bir taşla çözmek için dahiyane bir çöz buldu. Banka kredileri paketleyip piyasaya şutlamak. Yani seküritizasyon. Bakanımız Canikli’nin açıkladığı plan mütevazi, bazı yabancı yatırımcılar Ziraat’ın Hazine garantili YİD kredilerine talip olmuş, bunlar satılacak. Gayet güzel, desteklerim. Bilançoda likidite artar, Ziraat daha fazla kredi verir. Ama diğer kredilerin geniş ölçekte paketlenip satılması mümkün değil, çünkü müşteri çıkmaz. Türkiye’nin kredi notu düşük, talep olsa DİBS’e olurdu. F/X kredileri paketleyip satsanız, işe yaramaz, çünkü bunların kredi riski yüksek ve piyasada kıt olan F/X değil, TL.
Üstelik piyasada dolaşan tevatür bu değil. KGF kredilerinin büyük kısmı paketlenip TCMB’ye çakılacak. Böylece batık özel sektörün riski bankalardan alınıp MB’nın bilançosuna gömülecek. Bankalara taze para girecek, onlar da yeniden kredi verecekler. Çark dönecek, TCMB iç varlıkları şişecek. Canikli’nin “TCMB bu senetleri likidite yönetimi amacıyla satın alabilir” açıklaması bu yönde bir takım girişimler olduğunun delili. Ama toplu halde riskin özel sektörden TCMB’ye transfer edileceğini ispat edemem.
Umarım piyasada dolaşan fısıltılar yanlıştır. Çünkü, TCMB bilançosunun böylesine şişirilmesi monetizasyondur. Halen enflasyonu baskılamak ve TL’yi savunmak için uygulanan sıkı para politikasını perişan eder. Piyasaya geri verilen likidite reel ekonomiye aktığı kadar, menkul kıymetlere yan Borsa ve dövize de gider. TCMB TL’yi savunamaz. Döviz yükselir, enflasyon patlama noktasına gelir.
Beki yapmazlar diyeceğim, de Cuma günü BloombergHT’de Odeabank %14.5 mevduat faizinin reklamını yapıyordu. Bankacı dostlarla konuşuyorum, büyük birikim sahipleri artık %15.5 mevduat faizi alıyor. Bu demektir ki kredi faizleri %18-20 bandına doğru tırmanır. Bir-iki ay içinde bu fiyatlar kredi talebini bıçak gibi keser ve ekonomi de duvara çarpar. AKP o zaman ne yapacak? Valla birşeyleri paketleyip bize şutlayacağı kesin. Bankacılar son bir yılda biriktirdikleri karın ceplerine kalacaklarını düşünüyorlarsa, çok aldanıyorlar. Rant ekonomisinde yalnız devlet ve yandaşlar kazanır.
İleri demokrasiye devam, Bodrum ve Bozcaada’ya selam.
Atilla Yeşilada
SON DAKİKA : KUZEY KORE DÜN AKŞAM YENİ BİR FÜZE DENEMESİ YAPTI.
Birisi şu geri zekalıya Nükleere gerek olmadığını; dünyanın ETF ve TÜREVLER ile yakında kıyameti yaşayacağını söylemeli.
![]()
Yer İmleri