Piyasadaki hareketlilik, MillMensucat'ın dört ortağı ve Hacı Ömer Sabancı'yı yeni arayışlara sevketti. MillMensucat'ın ortakları Nuh Naci Yazgan, Nuri Has, Mustafa Özgür ve Seyit Tekin, yanlarına Adanalı Ahmet ve Bekir Sapmaz'ı alarak, bir banka kur- maya karar verdiler. Devletten gerekli izin sağlandı, bankaya da "Akbank" adı verildi.
12 Aralık 1947 tarihinde, Türk finans sektöründe yerini alan Akbank'ın asıl adı, "Adana-Kayseri Bankası"dır. Ancak, her iki şehrin isimlerindeki baş harfler, Akbank'ın adını oluşturmaktadır.
Akbank'ın kuruluşu sırasında, ortakların hisse oranları ise şöyle idi: Nuri Has: % 15, Hacı Ömer Sabancı: % 15, Nuh Naci Yazgan: % 15, Mustafa Özgür: % 15, Ahmet ve Bekir Sapmaz: % 15, Seyit Tekin: % 5.
Kurucu ortaklar, hisselerin %80'ini paylaştıktan sonra, Adanalı işadamları için %10, İstanbullu işadamları için de yine %10'luk kota ayırdılar.
Dolayısıyla, bu %20'lik hissenin Adanalı ve İstanbullu "seçkin ve itibarlı" işadamlarına satılmasına karar verdiler. Kayserili, Adanalı ve İstanbullu 83 işadamı, bankanın kurucu ortakları heyetinde yer aldı.
Akbank, 1950-1962 yılları arasında kurucu ortaklar tarafından yönetildi. Bu süre içerisinde, Seyit Tekin'in oğlu İbrahim Tekin, Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Ben de, uzunca bir zaman Sakıp Sabancı ile birlikte Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulundum.
1962 yılına gelindiğinde, Akbank ortakları arasında zaman zaman başgösteren yönetim anlaşmazlığı, iyice su yüzüne çıktı. Bir güven bunalımı yaşandı. Ortaklar, iki kutba ayrıldı. Bir tarafta Sabancı Ailesi, diğer tarafta da kardeşim Kemal'le birlikte hareket eden Ahmet Sapmaz kıyasıya rekabete giriştiler.
İşin tadı kaçmıştı. Mutlaka bir orta yol bulunması gerekiyordu. İki tarafı yatıştıracak bir üçüncü kişiye ihtiyaç vardı. Bu kişiyi bulmuştum.
Tarafları, ancak ünlü bankacı, İş Bankası'nın eski Yönetim Kurulu Başkanı Ahmed Dallı birarada tutabilirdi. Ortaklar arasındaki gerginlik, beraberinde rekabeti de getirmişti. Bir grup, sermaye artırımına gitmek istiyor, diğer grup ise buna engel oluyordu. 1962 yılında vefât eden babam, Akbank hisselerini sağlığında iken, evlâtları arasında taksim etmişti. Babamdan bize intikal eden bu hisseler nedeni ile benimle birlikte kardeşim Kemal ve eniştemiz Tâlip Aksoy da, hissedarlar arasında bulunuyordu.
İşte böylesine gergin ortamda, bir yandan Sabancılar, bir yandan da kardeşim rahmetli Kemal ile merhum Ahmet Sapmaz, piyasadan Akbank'ın hisse senetlerini toplamaya başladılar. Bu iki grup, bankayı ele geçirmek için kıyasıya çarpışıyordu. Ama bu rekabetten, sadece müessese yıpranıyordu.
Akbank'taki iktidar mücadelesi sırasında doğal olarak, kardeşim Kemal ve Ahmet Sapmaz'la aynı grupta yer aldım. Ancak, piyasadan iddialı şekilde hisse toplamayı hiç düşünmedim. Böyle bir teşebbüse girmem halinde, bankadan kredi çekmem gerekecekti. Çünkü, elimde yeterli miktarda nakit para yoktu. Bu durum da, belki beni ilerde borç krizine dü- şürebilirdi. Akbank'ın, gelecekte muvaffak olup olamayacağını da kestiremiyordum.
AKBANK'IN BÜYÜK ORTAKLARI
ORTAKLAR, ANLAŞAMIYOR
Fakat, buna rağmen o günün şartlarında ucuz bulduğum bazı hisseleri satın almıştım. Hacı Ömer Ağa'nın oğlu Erol Sabancı ise, fiyatına bakmadan, Akbank hissesi toplamaya başladı. Türkiye'nin her tarafına adamlarını sevkedip, büyük-küçük ne varsa, bütün hisselerin satın alınması tâlimatını verdi.
Benim asıl amacım, bankanın büyümesi ve kalkınması idi. İhtilâfın sürmesini istemiyordum. Onun için, merhum Ahmed Dallı'nın profesyonel bir yönetici olarak işin başına geçmesini arzu ediyordum. Ortaklardan bir kısmı, merhum Dallı'nın, Sabancılar'a yakın bir kişi olduğunu söylüyordu. Ama ben, Ahmed Bey'in hiçbir tarafı tutmayacak dürüstlükte olduğunu biliyordum.
Dallı ile ilgili teklifimi, ortaklarımıza açtım. Ayrıca, o tarihte Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yapan İbrahim Tekin'in de iznine başvurdum. Tekin, görevini Ahmed Dallı'ya seve seve verebileceğini bana ifade etmişti. Ancak, kardeşim Kemal ile, hissedarlardan Ahmet Sapmaz bu konuda beni uyararak şunları söylemişlerdi:
- "Aman Kadir Bey, dikkatli ol. İbrahim Tekin'e bu teklifi yaparsan, aksi tesir yaratabilir. Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan uzaklaştırılması durumunda, Sabancılar'la birlikte hareket edebilir."
İbrahim Tekin, bu konuları kendisiyle görüşürken bana karşı çok dürüst bir görüntü sergiliyor, Ahmed Dallı'nın getirilmesinden büyük memnuniyet duyacağını ifade ediyordu. Bundan dolayı, herhangi bir sürprizle karşılaşmayacağımızı düşünüyordum.
1962 yılının sanırım Haziran ayında, Akbank'ın Genel Kurul Toplantısı'nı yaptık. Toplantı açılırken Sakıp Sabancı, ellerindeki hissenin %50'yi geçtiğini söyledi. Bizler, beklenmedik bir sürprizle karşılaşmıştık. Çünkü, o güne kadar Sabancılar'ın elindeki hisselerin henüz %50'ye ulaşmadığını zannediyorduk.
Sakıp Bey'in bu sürpriz açıklamasından sonra, işin aslını öğrendik. Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Tekin'in, hisselerini, bir gün önce Sabancılar'a sattığı ortaya çıktı. Kendisi de zaten o günkü toplantıya gelmedi. Tekin'in, Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan ayrılması için başlattığımız hareket, kendisinde rahatsızlık yaratmış. Hemen, bu kızgınlıkla gidip, hisselerini Sabancılar'a satmış.
Sabancı Ailesi, Akbank'a 1962 yılının ortalarında hâkim oldu. Yeni patronlar, banka yönetimindeki mevcut görevlilere dokunmadı. Sadece Erol Sabancı, Yönetim Kurulu Üyesi oldu. Bana da rahmetli babamdan %5.5'luk bir hisse intikâl etmişti.
Kardeşim Kemal Has ve Ahmet Sapmaz'la birlikte yürüttüğümüz, Akbank yarışını kaybetmiştik. Merhum kardeşim Kemal de, daha sonra elindeki hisseleri Sabancı Ailesi'ne sattı. Bu arada, merhum Ahmet Sapmaz ise, bu bankanın hisselerini, borçlarına karşılık yine Sabancılar'a devretti.