imam ve meyhaneci
Kasabanın birinde, yol üzerinde, köşe başında çok güzel bir cami varmış.

Caminin tam karşısında da iki katlı bir bina,

Binayı kiralayan adam, binanın alt katına bir meyhane, üst katına da pavyon açmak üzere hazırlıklara başlamış.

Caminin imamı buna şiddetle karşı çıkmış ama açılışı bir türlü önleyememiş.

Yapabildiği tek şey; bu yerin yıkılması ve helak olması için gece gündüz dua etmek olmuş.

Meyhanenin açıldığı gün, gece vakti; şiddetli bir şekilde yağmur yağmaya, fırtınalar kopmaya başlamış ve düşen bir yıldırım sonucu, bina yanarak yerle bir olmuş.

İmam ve cemaat, bu olaydan duydukları memnuniyeti saklamamışlar.

Meyhaneci ise; bu olaydan ötürü imam ve cemaatin yaptıkları dua ve ibadet nedeni ile sorumlu olduğunu ileri sürerek, uğradığı zararı karşılamak için onlara karşı tazminat davası açmış.

İmam, verdiği cevap dilekçesinde, bu işlerin dua ile bir ilgisi olamadığı yolunda savunma yapar.

Yargılama aşamasında, bütün deliller getirilmiş, tanıklar dinlenmiş, nihayet duruşma günü gelmiş.

Hâkim dosyayı açmış ve taraflara dönerek:

Bütün dosyayı dikkatle inceledim, ortada tuhaf bir durum var, nasıl karar vereceğimi bilemiyorum;

Davanın taraflarından birisi, duanın gücüne inanan bir meyhaneci;Diğeri ise yaptığı duanın gücüne inanmayan bir imam” demiş