Bu görüşe katılmıyorum,çünkü:
-Bankacılık sektöründe enflasyon muhasebesi uygulanmasına izin verilmediği için ,zarar ettikleri halde etmedikleri karlar üzerinden hem akbank hem yapı kredi bankaları 7 milyar TL'nin üzerinden vergi ödediler,yılın ikinci yarısında da benzer tutarda vergiler ödeyip,reel olarak zararları artacak.
-Eski dönemden ,makro ihtiyatı tedbirler kapsamında bankaların almak zorunda bırakıldığı yüklü miktarda düşük faizli tahvil var,bankalar bunlardan ciddi zarar yazıyor,TÜFE'ye endeksli tahvillerden kar yazsalar da bu zararın ancak bir bölümünü karşılıyor
-Merkez bankasının bankalara getirdiği aylık %2 kredi büyümesi kısıtlaması var,bu bu kısıtlama bankaların karlılığına fren oluşturuyor.
-Artık negatif reel faizli mevduatlar yok,bankalaın kredi-mevduat faiz marjı daralmış durumda.
-Sıkılaşan para politikası ve yükselen faizler batık kredi oranında artış getiriyor.
Sanayi şirketlerinin ise rekabet gücü azalmış durumda;
-İçeride sanayi üretimi azalırken tüketim malları ithalatı artıyor.Başta ana ihracat pazarımız avrupa olmak üzere ABD hariç büyük ekonomiler durgunluğa girmemek için mücadele ediyor ve daralan bu pazarlara satış yapmak zorlaşıyor,içeride de şirketlerimizin satışları düşüyor.Şirketlerimiz genellikle yabancı kaynak ile iş yapmaya alışmışlar,finansmana ulaşmaktaki zorluk şirketlerimizi zorluyor.Şirketlerin nakit akış tablolarına dikkat etmek lazım.Kitaba uygun hareket etmeyen şirketler zor durumda kalabilirler,böyle dönemlerde şirketlerin iyi yönetim gösterip,gemiyi limana yanaştırabilmeleri ve gerekenleri yapmaları gerekir.Örneğin satışlar düşmüşse cesaretle fırtına geçinceye kadar küçülme kararları almaları,likit olmaları,ellerindeki aktifleri nakte çevirip likit kalmak gibi...
Yer İmleri