Sayfa 4/5 İlkİlk ... 2345 SonSon
Arama sonucu : 39 madde; 25 - 32 arası.

Konu: Borsa Felsefesi, Borsacı Kafası.

  1. BIST'in sığ bir borsa olması yukarı sıçrama için yeterli bir gerekçe olmadı.
    Siyasi çıkarlar gereği atılan adımlar, zar zor oluşturulmuş ve son derece cılız güveni bitirmişti. Ekonomi yönetimi ise bu duruma göre politikasını yenilemek yerine kendi hayal dünyasında kalmayı tercih etti ve TL değeri etrafında bir savunma mevzisi kurdu. TL'yi istikrarlı tutmak tek misyon şu anda zira alınan tedbirler piyasalarda parayı iyice kurutmuş olmalı. Zaten çok yüksek bir faiz oranı uygulanırken Hazinenin ilave TL sıkılaştırması borsa için de iş piyasaları için de iyi değil. Krediler ve yatırımlarda da daralma belirginleşerek yatırımcılara pek iyi mesajlar vermiyor.

    Bunlar yetmezmiş gibi global ticareti tehdit eden ve hızlı biçimde etkileri yayılacakmış gibi algılanan tarife restleşmesi insanların nakit tutma ve riskten kaçınma eğilimlerini artırıyor. Borsadaki yüksek volatilite yatırımcının karar alma yetisini körleştiriyor ve geçmişteki krizlere yapılan çağrışımlar artıyor. Öte yandan kısa vadede olumlu bir süreç de bizi bekliyor olabilir. Bilanço dönemi gelecek bilgiler, halka arzların durması gibi bir kaç olumlu not eklemeliyiz.

    not:Kısa vadeli bakış açısı Trump'ın neden olduğu volatilitenin etkisi altında gereğinden fazla olumsuzken uzun vadeli bakış açısı, sanki sorunun ana kaynağı gümrük tarifeleriymiş gibi bir algı yönetimiyle çarpıtılıyor. Tarife kaosundan bağımsız olarak resesyon eğilimi yüksek olasılık olarak zaten var.

  2. Yatırım kararları konusunda tercihlerim şöyle;
    1-Artık TL sabit getirili araçlar yatırım tercihimden çıktı. Dövize endeksli getirisi olan seçeneklerle ilgileniyorum. %50 ve üstü oranda nakitte olmak doğru bir davranış gibi gözüküyor.
    2-Borsa, tüm risklere rağmen faizden daha tercih edilir duruma geldi benim açımdan. Ekonominin dengeleri fazlaca bozulduğunda, normal koşullarda çok önemsenmeyen olasılıklar ön plana çıkmaya başlar. Mesela TL'de ani bir değer kaybı olasılığında TL mevduat yerine borsada olmak isterim. Sonuçta bankaların vaadettikleri faizi karşılayanlar borsanın sanayi şirketleri. Bu koşullarda getiriler konusunda net olmak mümkün değil o yüzden güvenlik temelli bir strateji öneriyorum. Sadece borsa değil tüm iş piyasaları baskı altında ve aslında güvenli liman diye bir yer yok.

    Kısa vadeli borsa yatırımlarında yukarıda belirttiğim güçleri izler, spekülasyon analizine göre hareket ederim. Uzun vadeli pozisyonlarda ise tüm faktörlere göre karar almayı tercih ederim ki 100 sorulu bir kontrol listesini cevaplandırmayı gerektiriyor.

  3.  Alıntı Originally Posted by yelpaze Yazıyı Oku
    20. Yüzyıl ile 21.Y.y. Kıyaslaması yapalım, tabi şimdilik ilk çeyrek dönem için...

    1907 finansal krizi, Osmanlı dahil etkileri hissedilen, o günün koşullarına göre global denebilecek büyük bir krizdi. 2007'de başlayan ve soğutulmaya çalışılsa da 2008'de patlayan krizle mukayese edilebilir. 1907 krizi FED'in kurulmasına vesile olmuştu, 2008'de ise FED ve Hazine bürokratları ekonomi üzerinde tüm kontrolü ele geçirdi denebilir.

    1910 sonrası yaşanan olaylar zinciri 1914-1918 arası dünya savaşına neden olmuştu. 2010'da Avrupa'da görülen finansal krizler bir savaşa neden olmasa da 2014-2016 EMTIA çöküşünü tetikledi. Mittal, Petro Brass ve daha pek çok dev ile ülke olarak Yunanistan iflasın eşiğine gelmişti.

    1918 baharından sonra İspanyol gribi salgını başlamış, 2019 sonunda Covid...

    1921'den itibaren avrupa ekonomisi zorlanmaya başladı. Önce Almanya şu meşhur hiper enflasyonu yaşadı. Savaşın galibi ve ganimetleri elde eden Fransa ve gene galip taraftaki İngiltere de durgunluğa girmişti. Pandemi sonrası avrupa da benzer bir süreç içinde. 2022-2023'de ara bir toparlanma dönemi görülse de gidişat olumsuz devam ediyor.

    ABD'de ise 1920'ler teknolojik ve verimlilik yönünden atılım dönemiydi. Avrupa'ya göre olumlu gidişat dikkat çekiyordu. Dönemin en popüler ismi Henry Ford seri üretimle ucuz otomobil sunarak (Model T galiba) büyük başarı ve şöhret yakalamıştı. 2020'lerde ise Musk ve elektrikli araba popüler oldu. Bunun dışında radyo istasyonları, RCA gibi plak şirketleri, Walt Disney ve basılı medya medya kurumları bugünkü internet-sosyal medya ve iletişim şirketlerinin yerinde yer alıyordu.

    Bolşevik devrimi sayesinde Ruslar 1917'den itibaren sakin kaldı. Ukrayna savaşı ise bizim kurtuluş savaşımızın yaklaşık 100 yıl sonrasına denk gelmiş oldu. Tüm bunlar algıya bağlı, biraz zorlama bir benzetme mi, siz karar verin? 2050'de tekrar karşılaştırma yaparız
    GEZİ OLAYLARI VE TAPER TANTRUM

    Tarihten yansımalara ilginç bir örnekle devam edelim;
    2008 krizine karşı, gayri ahlaki tedbirlerle hızlı sonuçlar almaya yönelen Obama, Bernanke, Geithner yönetimi senato ve iktisat çevrelerinden gelen baskıların etkisinde kalarak 22 Mayıs 2013'de Senatoya, iyileşmenin devam ettiğini görüyorsak önümüzdeki birkaç FED toplantısında tahvil alım hızını düşürebiliriz dediler. Sonra, 19 Haziran 2013'te daha spesifik bir açıklama yaptılar; FOMC Eylül toplantısında aylık tahvil alımını 85 milyar$'dan 65'e düşürmeyi oylayacaklar, 2014 ortasında da program tamamen sonlanacaktı... Bu açıklama bir azaltma öfkesini tetikledi (taper tantrum), piyasalar bozuldu.

    Gezi Parkı olayları da 28 Mayıs'ta başladı. Tam da borçlu ve rekor cari açık veren Türkiye'nin ekonomisini derinden etkileyebilecek, ABD kaynaklı ekonomi programları gündemdeyken, toplumsal hassasiyeti görmesine rağmen başkan, tarihi önemi olan ve insanların nefes alabileceği, geriye kalan nadir parklardan birini betona gömme konusunda ısrarını sürdürdü ve tepkiler büyüdü. Eylül ayına gelindiğinde Bernanke çark etti ve tahvil alımlarına devam edilip faizlerin yükseltilmeyeceği müjdesini verdi. Verdikleri kararların müttefikleri üzerinde etkilerini idrak etmiş olmalılar. Son olarak SWAP hatlarını da kalıcı hale getirerek takip edecek 10 yılın küresel siyasi haritasını şekillendirmiş oldular.

    ve 2025...
    Dikkat ederseniz uzun zamandır dillendirilen ticaret savaşlarının ateşi tam piyasalara sıçrayacakken Tüsiad üzerinden bir gözaltı vakası yaşandı ardından C.B. adayı İmamoğlu'yla ilgili gelişmeler patlak verdi ve hem para piyasalarımız hem de sözde ekonomi programı alt-üst oldu ve ülkeden günler içinde milyarlarca dolar çıktı. Bence büyük bir kopuş gerçekleşti.

    Gördüğünüz üzere bir ülkenin iktisadi dengeleri bıçak sırtında gidiyorsa dış finansmana dair dengelerdeki değişiklikler daha resmileşmeden piyasalar sert tepkiler veriyor. Bunu 1994'te, 98'de, 2000-2002 döneminde birden fazla sayıda yaşadık, ilgi duyanlar Osmanlının İktisadi Tarihi'ne ilişkin, Prof. Şevket Pamuk tarafından yayınlanan kaynaklarından bolca benzer vaka bulabilir. Bunları yaşamaya devam edeceğiz ancak artık olay sadece finansal piyasalar olmaktan çıktı. Artık silah icat oldu oyun değişti.
    Son düzenleme : yelpaze; 12-04-2025 saat: 12:14.

  4. -Bir roketin yukarı doğru yükseldiğini düşünün, her şey yolunda gidiyor ve yerçekimiyle karşılıklı ödünleşmeye dayalı, kontrol altında bir hareket söz konusu.
    -Başka bir roketin yakıt tankı yolda infilak ediyor ama roket hala yükselmeye devam ediyor. Yerçekimine karşı kontrolsüz bir hareket söz konusu ve uzun süremeyeceği belli.

    Sanırım para piyasaları ile ekonomi ve siyaset arasındaki ilişkileri bazen bu çerçevede izlemek lazım. İkinci durumdan da para kazanabilmek mümkün, yeter ki ilk durumda olmadığımızın farkında olalım.

  5. Önce içeride yaşanan ve zaten suni şekilde yaratılmış cılız güveni yerle bir eden siyasi olaylar zinciri etkiledi piyasayı. Uzun süredir söylüyorum, akademi veya yatırımcı dünyası ekonomi yönetiminin uygulamalarına destek çağırısı verse de güvenin inşa edilemediği zaten enflasyon ve faiz oranlarından belliydi. Gene tekrar tekrar söylüyorum enflasyon hedefi bu ülke için öncelik olamaz, gereken kaynağı dışardan bulamadığınız sürece kuyruğunuzu kovalarsınız ve her turda daha da yorulursunuz.

    ABD borsalarında da zaten bir düzeltme kaçınılmazdı. Özellikle endeksin belirleyicisi teknoloji hisseleri çok ısınmıştı. Tetikleyen olayın Trump'ın tarifeleri olması endişeyi tavan yaptırdı. Aslında daha dikkatli bakarsanız piyasa değerleri normal olan hisselerde pek bir düşüş göremezsiniz.

    Şu anda genel yatırımcı eğilimleri aşırı olumsuza döndü ki bunu destekleyen veriler de bolca mevcut. Belirsizlikler de olumsuzluklar gibi zirve yaptı ancak piyasanın bu derece yüksek olumsuzluğa karşı gösterdiği dirence de dikkat etmek lazım. 20 yıl öncenin kuralları geçerli değil artık ve borsa yatırımcılığı da buna göre şekillenmeli. Doru değerlemeler ve bakış açısıyla ortalamaları yenebilecek fırsatlar var. Öte yandan aşırı spekülatif kazanç fırsatları için aynı şeyi söyleyemem. Bu yaklaşım için koşullar çok olumsuz. Finans piyasalarını etkileyen olumsuzluklar belli bir eşiği aştığında, değerler de yeterince iskontoluysa satım değil alım fırsatı olarak görülmeli. Reel ekonomi ve siyasete yönelik olumsuzluklar piyasa düzenleyicilerin regülasyon kararlarını ters yönde etkileyeceğinden kısa vadeli spekülasyona uygun koşullar gelişebilir. İşte şimdi böyle bir zamanda olabiliriz ve bunu göreceğiz.

  6. Genel ekonomiye ilişkin en ufak olumlu bir veriden söz edemeyeceğimiz durumdayız. Olsaydı C.B. ve medyası davul zurnayla duyururdu.
    Geçtiğimiz aylarda cari işlemler fazlasını söylüyorlardı o da kalktı ortadan hem de durgun ekonomi ve %50 faiz ortamına rağmen! Bütçe, enflasyon, yatırımlar, dış kaynak, rezervler, seçim kazandıran projelerin döviz cinsinden yükümlülükleri, siyaset vs. herkesçe malum...

    Geriye tek bir şey kalıyor, borçların milli gelire oranı, konuşmalarına bakın bunu söylüyor ama hangi milli gelir?
    Değeri zorlama biçimde yüksek tutulan TL ile tüketim harcamalarından gücünü alan GSYH. Tüm olumsuzluklara rağmen tüketim malı ithalatı hız kesmiyor. Geçmişte sermaye malları ve hammadde ithalatının yanında düşük bir rakamdı şimdi milli gelirin itici gücü. İthalat yüksek yönetime güven düşük olunca içerde, araba gibi yatırım olarak algılanan ithal tüketim maddelerinin talebi de yüksek oluyor ve milli gelire ek katkı sağlanıyor. Değerli TL alım gücünü de nispeten destekliyor ancak hem iç hem küresel koşullardaki bozulmayı ve bu bozuk ortam koşullarında, ülke olarak borçlu ve açıklar veren durumumuzu göz önüne alırsak sürdürülebilirliği tartışmalı.

    Son gelişmelerden sonra moral ve umut faktörleri de piyasadan buharlaştı, borsa için yukarı itici güçler artık spekülasyon analizine dayalı olarak tespit edilenler diyebiliriz, tabi bunların gücü olumsuzlukları dengelemeye yeter mi, başka konu?

  7. Faiz artırımı benim genel bakışımı değiştirmez.
    Güvenin olmadığı ortamda TL mevduat benim için seçenek değil ayrıca faizi yüksek tutarak sermaye kazancı tercihlerini TL'ye yönlendirmek ayrı konu değerli TL'nin tüm ekonomik dengeler bakımından sürdürülebilmesi ayrı.

    Zaten bunların hepsini büyük abinin emirlerinin uygulaması olarak kabul ediyorum, uygulayanları ciddiye almam. Standart bir yatırım anlayışı yerine sürprizlere hazırlıklı olmayı tercih ederim artık. Sağlam hisse senetleri dövizden sonra ikinci alternatif çünkü ani kur zıplamalarına dayanıklılar.

  8. TOFAS ve Stellantis'in yeni girişimi ilginç bazı noktalara işaret ediyor. Fabrika kapasite artıracak, ilave yatırım ve yeni modeller gündeme gelecek, hedef pazarlar belirlenmiş. Türkiye'de önemli yere sahip 4 markanın distribütörlük dahil tüm hizmetleri Tofaş çatısı altından yürütülecek.

    Koç ailesinden temsilcinin bulunmadığı bir yönetim organizasyonu da şart koşulmuş. Koç gurubu Ford'un global organizasyonunda önemini iyice artırmışken ve Tofaş'ta üretim rakamları küçülüyorken rakip Stellantis ile ortaklığa devam etmesi çelişkili gözüküyor. Zaten rekabet kurulu ve Stellantis yönetimi de buna vurgu yapmış. Gelecekte Tofaş'ta hissedar değişimi görürsek şaşırmayız, sonuçları üzerine de kafa yormak lazım tabi.

Sayfa 4/5 İlkİlk ... 2345 SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •