
Originally Posted by
1prometheus
Aşağıdaki yazıdaki bazı argumanlar, davalarda müdahil olan arkadaşlara ve ilgili devlet kurumları ile yetkilerin ilgilş konuda bilgilendirip konuya ilgilerini çekmek isteyen arkadaşlara yardımcı olacağını düşünüyorum. Aşağıdaki yazıyı okuyarak ve ekleme ile eksiltmelerle gerek gördüğünüz düzeltme veya düzenlemeleri yaparak ilgili kurumlara sunabilirsiniz
Sayın Yetkili,
Yatırımcılar olarak borsada halka yüksek oranda halka açık olan Kervansaray Yatırım Holding'in borsa dışında bir şirketi ile birleştirilmesi ile oluşan ve birleşme sonrasında yürütülen işlerlerden dolayı uğradığımız zararlar konusunda mağduriyetimizi bildirir ve bazı sorunun çözümünü beklemekteyiz
Halka açık olan Kervansaray Yatırım Holding'in Zeynep Tümer'e ait olan Sis iplik ile birleştirilmesinden önceki bilançosu ile Sis iplik ile birleştirilmesiyle oluşan yeni bilançosu karşılaştırıldığında bu şirket birleşimi abartılı şekilde halka açık şirketin hissedarları aleyhine olduğu aşikar. Bu şirket birleşimi halka açık şirketin bilançosunda özsermayeyi bir kaç kat erittiği ve halka açık şirketi ağır finansal borç yükü altına soktuğu açıkça görülmekte. Bu şirket birleşimiyle halka açık şirkette aşırı şekilde negatifleşen mali ve özsermaye yapısıyla ve şirket birleleşmedi sonrasında şirkette hiç ortaklık yararına olmayan işlerin yürütülmesiyle hisse fiyatınında büyük düşler yaşanmıştır. Bunun sonucu olarak yatırımcılara önemli miktarda zarara uğratılmıştır. Ayrıca bu şirket birleşimi tamamlandıktan sonra spk bu şirket birleşimiyle oluşan yeni hakim ortağın, spk tebliği ve düzenlemeleri gereği diğer ortaklara ait hisseleride alma yükümllüğü oluduğunu ilan etmiş ve bu beklentiyle yatırımcının daha önce çok değer kaybetmiş olan bu senetleri dip fiyatlarda üç yıl daha tutmasıyla yatırımcı zararını daha da artırmıştır. Bu üç yıl sonucunda pek gerçekliği yansıtmayan gerekçelerle, Danıştay verdiği kararla, Zeynep Tümer'in zorunlu hisse geri alım yükümlülüğünü ortadan kaldırmasıyla, yatırımcıların uğradığı büyük zarardan bir çıkış olanağı kalmamıştır.
Borsada halka açık şirketlerin özsermaye, finansal ve ortaklık yapısını önemli oranda değiştirecek bu tür işlemler sonucu, diğer yatırımcılar aleyhine oluşacak zararlarını önlemek amacıyla, yani hakim ortağın belirlenecek adil fiyattan diğer hissedarlara ait hisseleri geri alma yükümlülüğünün olması şeklinde spk düzenlemeleri var. SPK nın bu şirket birleşiminde Zeynep Tümer in zorunlu hisse geri alma yükümlülüğünün olduğunu açıklaması, şirket birleşiminin oluşturabileceği haksızlıklardan yatırımcıların korunması amacıyla yerinde bir bildirim idi. Ama Danıştayın verdiği bu son kararla gelinen son noktada, spk nın bu çağrı kararı hisseleri yıllarca elinde tutan yatırımcıların daha büyük zarar etmesi sonucunu doğurmuştur. Yani gelinen noktada, yatırımcılar "hem bu şirket birleştirme olayıyla halka açık şirkete oluşan üç kat özsermaye erimesi ve ciddi finasal problemler sonucu şirket hissesinin piyasa değerinin bir kaç kat düşmesiyle" kaybetmiş, hem de çağrı beklentisiyle "bu hisseleri üç yıldan fazla dip fiyattan elinde tutmasıyla" zamandan çok kaybetmiştir. Yani bu çağrı yükümlülüğü kararı sadece yatırımcıların zararının katlanmalı şekilde artmasına neden olmuş görünüyor. Yine çağrı yükümlülüğüne dayalı olarak yatırımcı haklarının korunması amacıyla, hissenin brüt takas alınınması, internet yasağının uygulanması, yakın izleme pazarına alınması gibi işlemler de hissede oluşturduğu değer düşüklüğüyle sadece yatırımcıların aleyhlne uygulamalara dönüşmüş. Şirket yönetiminin şirket birleşimiyle başlattığı ve sonrasında ortaklık faydasına olmayan çok sayıda dönme dolap işlerle üç yılı aşkın sürede oluşan büyük miktardaki yatırımcı zararlarını giderecek tek şey, yeni hakim ortağın zorunlu hisse geri alım yükümlülüğünü adil bir fiyattan yerine getirmesiydi. Ama gercekliği hiç yansıtmadığını düşündüğümüz gerekçelerle Danıştay' ın "bu şirket birleşiminde Zeynep Tümer'in zorunlu hisse geri alım yükümlülüğü doğmamıştır" şeklinde verdiği son kararla, bu adaletsizliği giderecek yöntem de ortadan kalkmış görünüyor.*
Danıştay son kararından sonra, çağrı yükümlülüğünü doğuran "Çoğunluk hisseleri edinerek hakim ortak olma ve yönetim gücünü elde etme" durumu konusunda spk üyeleri mi kurum tebliğini ve düzenlemelerini yanlış* yorumlayıp "bu şirket birleşimi zt nın zorunlu hlsse geri yükümlülüğünğ doğuruyor" kararını verdiler, yoksa Danıştay üyeleri mi bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadıklarından "durum zorunlu hisse geri alım yükümlülüğü gerektirmiyor" şeklinde yanlış sonuca ulaştılar? Bu çelişen iki durumda, yatırımcılar olarak, hangi kurumun yanlış yorum ve hükümler vermiş olabileceğini sorgulamaktayız. Öncellikle Kervn özelinde çağrı koşulunu kilit noktasını oluşturan "çoğunluk hisseleri edinme ve yönetim gücünü ele geçirme" konusunda Spk nın yatırımcılar ve hukuğun bilgisine sunacağı bazı netleştirmeleri yapması gerek diye düşünüyoruz.
Ayrıca Danıştay kararını desteklemek için sunduğu diğer bir çok gerekçenin gerçekliği hiç yansıtmadığını, halka açık şirketin şirket birleşimi öncesi ve sonrası bilançolarının daki özsermaye ve finans yapılarının karşılaştırılmasıyla, birleşen şirket olan Sis İplik unvanlı şirkette yatırımcıla aleyhine olabilecek bir çok durumun birleşme sürecinde örtülü kalmış olması göz önüne alındığında, şirket birleşme hemen sonrası şirkette yürütülen bazı icraatların incelenmesiyle kolaylıkla tespit edilebileceğine inanıyoruz.*
1.Danıştayın şirket birleşimiyle Kervn da "hakim ortak ve yönetim gücü değişmemiştir" gerekçesi spk mevzuatına göre gerçekten doğruluğu yansıtıyor mu?*
Yönetimde akrabası bulunan ve elinde düşük oranda hissesi olan bir kişi, yüksek oranda çoğunluk hisseleri halka açık olan bir şirketi kendine ait*bir şirket ile birleştirerek veya başka herhangi bir yöntemle halka açık şirketin çoğunluk hisselerini ele geçirirse, şirkette hakim ortak ve yönetim gücü değişmemiş sayılarak, zorunlu hisse geri alınımından muaf olabilir mi?*
Olayı daha net şekilde Kervan özeline indirirsek; Kervan ile Sis İplik şirket birleşimi öncesi, Zeynep Tümer in %10 veya birlikte hareket edenlerle %20 civarında kervan hissesi sahipliği ve bu hisse orandaki oy gücüyle (belki bir kısım diğer yatırımcılarında oy desteğiyle) kardeşi ile eşini yönetime sokmuş görünüyor.*
Ama daha önce her nekadar zeynep hanımın akrabası yönetimde olsada, yaklaşık %80 hisseyi elinde tutan diğer yatırımcılar istedikleri zaman yönetimi değiştirme gücü sahipti. Yani şirket birleşiminden önce, çoğunluk hisseleri elinde bulunduran hakim ortak ve yönetim gücünü sahip olan ZT değildi, hakimiyet diğer hissedarlarda idi. Yani diğer yatırımcılar istedikleri zaman yönetimi değiştirebilme gücüne sahipti.
Ama şirket birleşmesi yöntemiyle tahsisli sermaye artırımı yaparak kervn hisselerin direk %73 direk-dolaylı %90 dan fazlasını ele geçiren ZT şirketin tek hakim ortağı olmuştur ve yönetimi kurulunu istediği gibi belirleme gücüne ulaşmıştır. Bunun sonucu olarak daha önce %80 lik hisse oranını elinde bulunduran diğer yatırımcıların hisse oranı %10 un altına düşmüş ve diğer yatırımcıların şirkete hakimiyeti ve yönetimi kurulunu belirleme gücü tamamen ortadan kalkmıştır. Bu koşullarda spk mevzuatına göre "şirkette hakim ortağın değiştiği, yönetim gücünü yeni hakim ortağa geçtiği ve bunun sonucu olarak yeni hakim ortağın çağrı yapma yükümlülüğü oluşmuştur" sonucu çıkıyor mu? Zaten eski hlssedarlık oranları devam etseydi, şirket birleşimi sonrası yönetim bu kadar alengirili işler çevirtmezlerdi, ortaklık aleyhine bir durum sezildimi diğer yatırımcılar hemen yönetimi değiştirebilirdi. Ama artık hisse ve oy üstünlüğüyle yönetime tam hakimiyetle istediklerini istedikleri gibi şekillendiriyorlar.
2.Danıştayın Zeynep Tümer'in zorunlu hisse geri alım yükümlülüğü yoktur kararı için sunduğu bir gerekçe de "şirket birleşimi sonrası şirketin yatırımcılara ayrılma hakkı sunmuş olması". !?*
SPK mevzuatına göre Şirketin ayrılma hakkı tanıması, yeni hakim ortağın zorunlu hisse geri alım yükümlülüğünü ortadan kaldırır mı? Yeni hakim ortağın zorunlu hisse geri alımı yapması ve şirketin ayrılma hakkı sunmasını oluşturan koşullar (biri nitelikli işler, diğeri hakim ortak olma ve yönetim gücünü ele geçirme durumuyla ilgilidir) birbirinden çok farklıdır, geri alınacak hisse fiyatının belirlenmesi kriterler çok farklıdır (yanı belirlencek olan hisse fiyatları çok farklıdır), birinde hisse geri alım miktarının kısıtlama vardır diğerinde yoktur, birimde genel kurula katılıma ile belirleme diğerinde genel kurula katılma zorunluluğu yoktur. Bu kadar birbirinden farklı olan durumlarda Danıştay nasıl oluyorda "zaten şirket ayrılma hakkını sunmuş" diye bir gerekçe gösterebiliyor? Ayrıca şunu belirtmek gerek; Kervn da ayrılma hakkını kullanmada miktar çok kısıtlanmıştı, ayrılma hakkını kullanmak isteyen bütün yatırımcıların katılması mümkün değildi, ayrıca herkesin işi veya seyahatleri gereği ayrılma hakkını kullanmak için genel kurula katılma olanağıda olmayabilir. Oysa hakim ortağın çağrı yapma yükümlülüğü bu kısıtlanmış koşulların hiç birini gerektirmiyor. Ayrıca şirketin sunduğu ayrılma hakkı fiyatı çağrı fiyatının çok altında bir rakam.
3.Danıştay ın gerekçesi biri de "bu şirket birleşmesi şirket özsermayesini artırmış". !?*
Oysa şirket birleşimi öncesi ve sonrası* bilançolara bakıldığında durum çok farklı. Bu şirket birleşimi halka açık şirketin özsermayesini 3 kat eritmiş görünüyor. Hisse defter değeri 1.40 lardan 0.40 lara düşmüş. Zaten şirket birleşme oluşan büyük özsermaye kayıbıda halka açık şirketin yakın izleme pazarına düşümesinin nedenlerinden biri.
4.Danıştata diğer bir gerekçesi "şirket birleşimi halka açık olan Kervn ı finansal olarak güçlendirmiş".* !?
Oysa bilançolara bakıldığında şirket birleşimi öncesi halka açık kervn ın hiç ciddi miktarda bir finansal ve ticari borcu olmadığı görülür. Ama şirket birleşimiyle birleşen şirketin borç yükünü kendine katarak finansal borç girdaplarına girmiş ve bunun sonucu olarak şirketin bir çok gayrimenkullü icraalara düşmüş ve şirket bu varlıkları icraatlarda çok düşük fiyatlardan kaybetmesine kadar uzamış gitmiş. Hatta spk şirketin bazıları varlıklarının çok kelepire şirket dışına çıkarılmasını engelleyecek için bazı girişimlerde bulunmuştu.
5.Yine Danıştayın başka bir gerekçesine göre "şirket birleşimi bütün ortaklık yararına olmuş" !?
a) Bilançolara bakıldığında, şirket birleşimi öncesi yatırımcının elindeki her hissenin* karşılığında bilançolarda 1.50 lira civarında şirket varlıklarının değeri vardı ama şirket birleşmeden sonra yatırımcının elindeki her hissenin karşılığında bilançolarda şirket varlıklarının değeri 0.40 kuruşlara düşmüş. Yanı bu şirket birleştirme işiyle yatırımcının elindeki varlığın değeri yüksek oranda eritilmiş. Bu koşullarda, bu iki şirketin birleştirilmesinde, bu iki şirketin özsermayelerine göre, iki şirketin sahiplerine haksız oranda hisse ihracı yapılarak yatırımcıların varlığı yeni hakim ortağın cebine doğru eritilmiş sonucu çıkarmak yanlış mı olur? Reel veriler bu kadar somut ilken, Danıştay hangi dayanaklarla bu şirket birleşimi bütün ortakların yararına olmuştur diye bir önermede bulunabiliyor anlamak zor.*
b) Ayrıca halka açık şirket ile birleşen şirket olan sis ipliğin iki hotelinin üs kullanım hakkını hukuksal olarak kaybetme olasılığı varken şirket birleşiminde değerlendirilmeye alınmış ve karşılığında zt ye hisse ihraç edilmiş. Bu hotellerin hukuksal yaptırımlarla kapalı kalması veya üs kullanım hakkı iptal edilip, şirketin bu varlıkların tamamen kaybetme olasılığı varken, bu şirket birleşiminin bütün ortaklık faydasına olduğunu söylemek mümkün mü?*Tabi şirket birleşme sürecinde bu iki hotelin üs hakkının hukuksal olarak sorunlu olduğu yatırımcıların bilgisine sunulmamış olmasında da ayrı bir konu. Bu hotellerin durumu şirket birleşiminden sonra Spk uyarısıyla açığa çıkmıştır ve bildirimi sonradan yapılmıştır. Oysa* şirket birleşmesinde önemli itirazlara konu olabilecek bir durumdu.*
c) Halka açık şirket ile birleşen Sis İpliğin, Akayteks pazarlama, Vakar tekstil gibi bir çok şirketten yüklü miktarlarda alacağını teminat altına almamış olması, şirket birleşiminden sonra bu alacakların şüpheli alacağa dönüşmesi veya ileride bu alacakların hiç alınamayacak duruma düşmesi olasılığı varken, bu şirket birleşmesinin bütün ortaklar yararına olmuş olduğunu ifade etmek hiç anlaşılır bir durum değil. Sonuçta* bu alacaklar sis iplik bilançolarında aktif değer olarak şirket birleşmesinde değerlendirmeye alınmış ve karşılığında zt ye hisse ihraç edilmiş ve ileride hiç tahsil edilemezse halka açık şirketin dışına çıkarılırmış varlıklar olacak ve yatırımcılar yine büyük zarara uğratmış olacaktır.*
d) Halka açık şirket ile birleştirilen Sis iplik yüksek miktarda ve yüksek faizlerle finans kuruluşlarına borçlanmışken, yönetimdeki kişiler ile akrabalarının şirket birleşim öncesi Sis iplikten avantajlı koşullarda düşük faizle yüklü miktarda nakit çekmiş olmaları ve şirket birleşimi sonrasında da şirkete aldıkları bu nakiti ödenmesini sürekli ertelemeleri de bu şirket birleşiminin ortakların yararına olmadığını çok açık şekilde gösteren diğer bir durumdur.*Yani şirkete yüksek faiz maliyetleriyle finans borca sokacaksın ama kendin çok daha düşük maliyetle şirketin para cekeceksin, sonrada getirip halka açık şirket ile birleştireceksin, ve Danıştay da bu şirket birleşimi ortaklık yararına olmuş diyecek. Büyük çelişki.
e) Şirket birleşiminden hemen sonra, birleşen şirket olan Sis ipliğe ait bazı gayrimenkullerinin birleşmede esas alınan değerinin çok altında bir fiyatla satılması da ortaklığa önemli miktarda zarar ettirmiştir. Yani ZT bu varlıkların karşılığında kendine hisse ihraç ettikten hemen sonra bu varlıkları şirket birleşimindeki değerlendirme raporlarında belirtilen değerin çok altında fiyatlardan şirket dışına çıkarılması*halka açık şirket hissedarların zararına olmuştur. Eğer sis iplik finansal olarak bu kadar çıkmazda idiyse ve bu gayrimenkullerini kısa sürede bu kadar ucuza elden çıkarması durumuna gelmiştiyse, zt bu şirketini getirip halka açık şirketle birleştirip önce karşılığında kendisine hisse ihraç edip ve hemen şirket birleşme sonrasında bu varlıkları birleşme değerinin çok altında bir değerle satıp ortaklık dışına çıkarması çok çarpıcı şekilde yatırımcılar aleyhine olan bir durum. Bu gayrimenkullerin satış fiyatları şatışın gerçekleştiği zamanın bir kaç yıl öncesinde yapılmış değerlendirme raporlarında belirtilen değerin bile çok altında olduğu denetçi raporunda belirtilmiştir.*
f) Şirket birleşiminden hemen sonra, Kervn ın %99 civarı bağlı ortakları olan Bahar tekstil ile Melis Yapı nın elindeki onlarca milyon kervan hissenin 0.30 0.50 kuruş gibi düşük flyatlardan satılıp şirket dışına çıkarılmasıının ortakların yararına olduğunu söylemek mümkün mü. Elinde oladar çok sayıda değerlendirebileceği gayrimenkul var iken, bir şirketin elindeki hisseleri bu kadar ucuza satması olağan bir durum mu.. Bu hisselerin böyle ucuza satılacağına, öncelikle net sabit değeri olan şirketin diğer bazı gayrimenkul varlıkları satılarak şirketin finansal ve özsermaye yapısı iyileştirildikten sonra bu hisselerin çok daha yüksek fiyatlardan alıcı bulma* olanağı oluşturulup, şirkete çok daha yüksek katma değer sağlayacak şekilde değerlendirilmesi mümkün olabileceğini her şirket yönetimi bilir diye düşünüyoruz.* Tabi bu durum bu hisselerin bu fiyatlardan gerçekten piyasaya mı satıldığını yoksa yandaşlara mı aktarıldığını sorgulanır yapar.*
g) Bu şirket birleşimi sonrası, üç yıldır şirketin hiç kar üretememisi, her dönem faliyet alanlarında sürekli zarar yükseltmesi bu şirket birleşimini ortaklığa kattığı hiç bir artı değer olmadığını gösteriyor.
h) Şirket birleşiminden sonra, bir çok bildirimin zamanında yapılmaması bazı brokratik işlerin zamanında yerine getirilmemesiyle sürekli şirkete maddi cezalar getiren bir şirket yönetiminin de ortaklık yararına* olduğunu söylemek mümkün değil.
i) Danış Turizm e taahütte* bulunarak bir inşaat projesinde yüklenici olunuyor ama yıllarca proje ile ilgili yükümlülkler yerine getirmeyerek, halka açık şirket bu anlaşma üzerinden sürekli danış turizme tazminat öder duruma getirmesinln ve bu yükümlülüğe bağlı olarak şirketin çok değerli bir arsasını Danış turizme teminatlandırılması çok düşündürücü. Bir şirket yürütemediği bir projede yıllarca anlaşmayı yenileyerek yükleniciliği devam ettirip* ve sürekli bu proje yükümlülüğü üzerinden başka be şirkete borçlandırıması, ve bu yükümlülük üzerinden çok değerli bir arsasını da düşük değerden teminat olarak vermesi çok düşündürücü durum. Şirketin yüklenici olarak bu projeyi sürdürme kabiliyeti yoktuysa neden anlaşmanın iptal edilip zarar kes yapılması yerine hep anlaşmaya yenilenerek borçlanma yükseltildi acaba...
j) Şirket birleşiminden sonra halka açık şirket üç yıl boyunca finansal borç sıkıntıları çekmeye başladı. şirketin* bir çok gayrimenkulü var iken, bu üç yıl içerisinde bu gayrimenkulleri zamanında en verimli fiyatlardan satıarak nakit üretmesi veya yeniden ipoteklemeler yaparak refinansman sağlanması mümkün iken, şirket yönetiminin şirketin değerli varlıkları icralara düşüp en ucuza şirket dışına çıkması koşullarına olanak tanınmasının anlamı nedir?*
k) Veya bu üç yıllık sürede, şirketin bir çok gayrimenkulünün güncel değeri bilançolara geçirilerek, şirket bilançosunda özsermaye yükseltilerek şirket kredibilitesi yükseltilip refinansman sağlama işi kolaylaştırılmaz mıydı? Bunun yanısıra, denetçi raporunda belirtildiği gibi, üç yıl boyunca şirketin çok sayıdaki gayrimenkullerinin gerekli evraklarının bağımsız denetçiye verilmenesi, ve yatırımcıların bu gayrimenkullerin niteliği ile değeri konusunda bilgilendirilmemesi de ayrıca* yönetimin iyi niyetini sorgulanır yapan bir durum.
l) Ayrıca çeşitli emlak danışmanlık veya başka iş anlaşmaları kapsamında muvazaalı işlerle şirketin kaynaklarının sömürüldüğüne dair şüphe uyandıracak durumlarda söz konusu. Bu konuda incelemeler gerektirir.
6.Danıştay kararına ilaveten belirttiği bir diğer husus ise, "spk nın verdiği bu çağrı karardan dolayı gecen üç yılda şirketin büyük zarara uğramasına sebep olmuştur" !?
Danıştayın bu şeklindeki bir açıklaması da pek doğrusal görünmüyor. Oysa çağrı yükümlülüğü şirketin faliyetlerini ve kaynaklarını en verimli şekilde kullanmasına herhangi bir kısıtlama getirmemiştir. Zorunlu hisse geri alımı tamamen hakim orta ile ilgili bir durum. Ama şirket yönetimi, spk nın çağrı kararından dolayı, yönetim gücünü kullanarak, şirketeki bir çok işe olumsuz yön vererek, sürekli kasıtlı olarak şirkete zarar ettirerek, sürekli şirket varlıklarını en ucuza şirket dışına taşımaya çalışarak, Spk nın da suç duyurusunda bulunduğu muvazaalı işler kadar sürdürdükleri bütün olumsuzlukları, yatırımcıları ekarte etmek ve yatırımcılar ile kurumlar üzerinde baskı uygulayarak bazı algıları empoze etmek için süreçlendirdikleri stratejiler şeklinde tanımlamak daha doğru olabilir mi acaba?*
7. Birde Danıştay, diğer ortaklar tarafından şirket birleşimine itiraz edilmediğini de yeni hakim ortak lehine arguman yapmış. Bu argumanı yaparken, Danıştay şirket birleşiminde önemli itirazlara neden olacak bir çok durumun birleşme sürecinde diğer hissedarlardan saklandığını görmezden gelmiş. Şirket birleşme sürecinde, ZT ye ait olan birleşen şirketin iki hotelin üs hakkı kullanımının iptal olasılığı durumunu, birleşen şirketin bazı ilişkili olmayan taraflardan bir çok yüksek miktardaki alacaklarının teminatlandırmamış olması, şirketin aşırı borç yükü altına sokulmuş olması ve aile bireylerin şirkete yüklü miktar nakit çekmiş olması gibi bir çok durumun örtülü tutulması*gibi bir çok durum Danıştayın bu argumanı anlamsızlaştırıyor.
Zeynep Tümer e ait Sis iplik unvanlı şirketi ile birleştirilmeden önce, halka açık olan Kervansaray yatırım holding in pek bir finans borcu yoktu özsermayeside oldukça artıdaydı. Ama halka açık şirket halka açık olmayan şirket ile birleştirildikten sonra bilançolarda yüksek oranda özsermaye erimesine uğradı ve üç yılda bir türlü ödeyemediği büyük finans borç yükü oluştu.*Ve olay şirketin icralarla varlıklarını çok ucuza kaybetmesine kadar uzadı. Nu süreçlerden sonra, Madem Zeynep Tümer'in şirketi finans olarak batık ve varlıklarını böyle kelepire icradan kaybedecek duruma gelmiştiyse, neden yönetimdeki akrabalarının marifetiyle şirketini getirip halka açık şirketlerin birleştirdi, benim şirket batıyor bari halka açık şirkette batsın diye mi? Şirket varlıkları birer birer icraalara düşerken yatırımcıların kafasında bu tür sorgular oluşurken, şirket avukatlarının icraalar konusunda basına yaptıkları açıklamalarda "şirket özsermayesi herseye yeter bu icraa borçları şirket özermayesi yanında çok önemsiz miktarlar" diye belirtmelerinin oldukça trajikomik durum oluşturmakta. Peki şirket avukatlarının belirttiği gibi şirketin böyle güçlü özkaynakları varken, şirket yönetimi bu geçen üç yılda şirket özkaynakları neden gerektiği gibi değerlendirip şirketin varlıklarını kelepire icralarda kaybetme koşullarının oluşması engellenmedi? Avukatların bu açıklamaları sadece şirket yönetiminin bu güne kadar güttükleri niyeti sorgulanır yapar. Eğer şirket yönetim kontrollü diğer yatırımcılarda olsaydı veya ortaklık yararına çalışan bir kayyumun kontrollünde oldaydı, bu üç yılda şirketin özkaynakları en verimli şekilde değerlendirilir şirketin bütün finans problemleri çözebilinirdi veya şirket bir çok varlığını aşırı ucuza satmaz veya icralardan kaybetmezdi diye düşünüyoruz. Zaten yönetimin niyetinin farklı olduğuna dair spk da ortaklık yararına olmayan bazı muvazaalı işler tespit edip suç duyurusunda bulunmuştu.
Şirket Birleşme ile Kervn ın hlsse defter değeri 1.40 lardan 0.40 lara düşmüş. Bu değer farkı yatırımcıların cebinden çıkıp zt nin kasasına gitmiş olmuyor mu? Ve bu şirket birleşiminin tamamladıktan sonra iştirak şirketlerinin ve kendi ellerindeki hisseleri kuruşçuklarla piyasaya sürüp dolaşımdaki oranı artırıyorlar. Hemde aynı oranda direk halka açılıp daha yüksek miktarda fon sağlamak avantajı varken!!
Eğer halka açık şirketin varlığın kendi lehletine eritme avantajlsrı olmasaydı, halka açık şirketten hacim olarak çok daha büyük olan Sis ipliği direk halka açmaları kendileri için çok daha yararlı olurdu. Ayrıca madem finansal borçlardan dolayı Sis ipliğin önemli fon ihtiyacı vardı, ihtiyaç duyulan oranda direk halka açılarak fon sağlayıp borçlardan kurtulabilirdi. Böylece şirket birleşiminden sonra bir çok gayrimenkulü de çok ucuza satmak durumunda kalınmazdı veya kelepire icradan kaybedilmezdi. Direk halka açılarak edinilen fonla önemli finans borcu olmayan özsermayesi yüksek nitelikli bir şirket olarak borsada varlığını verimli şekilde sürdürürdü. Halka açık şirkette finansal ve özsermaye olarak bu kadar rezalet duruma düşürülmezdi.
Sonuç olarak yatırımcılar olarak, devletin ilgili kurumları nasıl olurda bir ülke borsasını bu kadar çirkefleştiren bu kadar tahrip eden işler silsilesine yıllarca böyle müsamaha gösterebiliyor ve şirket yönetimine müdahale edemiyor diye* düşünmeden edemiyoruz. Oysa diğer taraftan devlet kurumları usul dışı işletilen borsadaki veya borsa dışındaki bir çok şirketin yönetimine hemen müdaheleler yapılabildiğini gözlemleyebiliyoruz.
Yukarıda belirttiğimiz bilgi paylaşımı ve sorugulamarla, kurumunuzun sorumluluk ve yetkileri kapsamında gerekli incelemeleri yapmanızı ve gereken girişimlerde bulunmanızı umut ediyoruz. Ayrıca bugüne kadar şirkette yürütülen icraatlar göz önüne alarak şirket yönetimin şirketi ortaklık lehine yönetip yönetilmediğini ve şirket yönetiminin müdahale edilip edilmemesi gerektiğini değerlendirilmesini beklemekteyiz.
Şirket birleşimi ve sonrasında şirkette yürütülen icralar bu kadar çok yatırımcılar aleyhine olduğu açıkken, Danıştayın halka açık Kervn ın Sis iplik ile birleştirilmesinin ortaklık yararına olduğunu belirtmesi ve bütün gerekçe ile açıklamaları patronlar ve yönetim lehine yapması çok düşündürücü. Ve danıştay kararı sonrası Zeynep Tümer'in avukatlarının basın yayına yaptıkları açıklamasında, Danıştay piyasalara ders gibi bir karar verdi demesi ayrıca tartışılması gereken durum. Gerçekten bu karar sermaye piyasaların en doğru işlemesi için iyi bir ders mi? Yani Zeynep Tümer yürüttüğü hukuk işleriyle SPK ya, yatırımcılara ve diğer şirket patronlarına ders mi vermiş oldular?* Yani diğer patronlarda aldıkları bu dersle, çağrı yükümlülükleri olmadan, kendilerine veya veya yandaşlarına ait şirketlerini getirip kervn da olduğu gibi aynı koşullarda halka açık şirketlerle birleştirebilecekler mi? Ve artık SPK* ile BİST aldığı bu ders ile, patronların bu şekildeki borsada olan ve borsada olmayan şirketler arası birleşmelerinde zorunlu hlsse geri alımı gerektiği hükmü vermeyecek mi?*
Veya büyük yatırımcıların fonların olduğu diğer borsa şirketlerinde, yeni hakim ortağın adil bir fiyattan çağrı yükümlülüğü olmadan, kervan da olduğu gibi (halka açık şirketin özsermayesini üç kat eksiltecek, halka açık şirketi flnans borç batağına sokacak, birleşen şirkettin bazı varlıklarını kaybetme olasılığı gibi halka açık şirket hissedarlarının aleyhine olan bir çok durumu gizli tutularak) halka açık olmayan şirketlerle birleşme yapmaları mümkün olabilir miydi? Bu kervan daki koşullar ve işlemler silsilesine büyük fonların veya yatırımcıların olduğu halka açık şirketlerde olmuş oldaydı hukuk yinede yeni hakim ortağın zorunlu hisse geri alım yükümlülüğü yoktur kararı verirmiydi?
Bu emsal ile bundan sonra borsadaki diğer şirket yöneticileri ve patronlar da aynı şekilde, borsa da halka açık ve borda dışındaki şirketlerle birleştirmesine olanak tanınması, borsada nasıl sonuçlar doğuracağını göz önüne almakta yarar var sanırım.*Yani danıştayın sunduğu bu hukuksal dayanakla, diğer patronlarda yönetim güçlerini kullanıp herseye ayar vererek, şirket birleştirmelerle kendilerine ihraç ettikleri hlsse oranıyla,
-borsadaki şirketin özsermayesini üç kat eksiltecek
-borsadaki şirketi aşırı finans borç altına sokacak,
- birleşen şirketin birleşmeden önce ilişkili olmayan taraflardan olan yüklü alacağını teminat altına almayacak. Birleştikten sonrada bu alacaklar muama olacak,
- birleşen şirketin bazı varlıkları kaybetmesi hukuksal olarak tehdit altında olacak ama birleşmede değerlendirmeye alıp,
- birleşen şirket finans borçlarına büyük faiz verirken, birleşen şirketin sahiplerlde birleşmeden önce şirketin kasasından yüklü miktarda çok avantajlı koşullarda nakit çekip,
kendi şirketlerini getirip halka açık şirketle birleştirecekler ama adil bir fiyattan çağrı yapmayacaklar. Varmı dünyada böyle bir borsa? Dünyanın en ilkel borsasında bile bu durumların kamuya açıklanması ve halka açık şirketin birleşim önceki gerçek değeri değeri üzerinde adil bir fiyattan çağrı yapılması koşulu dışında böyle birbirlerini birleşmesine izin verilmez. Hatırladığımız kadarıyla Sis iplik iplik Kervn şirket birleşimi başvurusu yaptıklarından SPK tarafları bu durum çağrıyı gerektirir diye bilgilendirmişti.
Eğer borsa normlarına göre bu koşullarki şirket birleşimi ve ortaklık yapısı değişikliği çağrıyı gerektiriyorsa, çağrı adil bir fiyattan olmalı. Bu konuda mevzuatın belirttiği gibi bütün kriterler değerlendirmeye alınmalı. Şirket birleşimi öncesi Kervn ın hlsse defter değerinin 1.48 civarında olduğu gözden kaçırılmamalı. Sanırım mevzuata göre çağrı fiyatı belirlenmesinde kriterlerden biri de halka şirketin gerçek değerinin de göz önüne alınmasıdır. Bu durumda şirket birleşim öncesi Kervn ın bilanço değerinin gözardı edilmemesi gerekir diye düşünüyoruz.*
Kurumunuz öncülüğünde diğer kurumları ve yatırımcıları* bilgilendirmenizi bekliyoruz. Umarız herşey yasaların ve spk mevzuatının gerektirdiği şekilde adil bir sonuca ulaşır.*
İyi çalışmalar dilerim.
Yer İmleri