-
Vertical Entertainment ve Bron Studios, komedi The Layover'in fragmanini yayinladi

-
Hollandali ressam Rembrandt'in dogum yil donumu (15 Temmuz 1606)
Il pittore nello studio (The Artist in his Studio,1629)

Bazi film uyarlamalari:
-
Italyan ressam Annibale Carracci'nin olum yil donumu (15 Temmuz 1609)
Mangiafagioli (The Beaneater, 1584 - 1585)
-
Fransız filozof, edebiyat elestirmeni ve elestirel dusunce yonteminin (Yapı sokumculuk) kurucusu Jacques Derrida'nin dogum yil donumu (15 Temmuz 1930)
"Bugun, cok sayida yerde, ahlaki yeniden tesis etmek ve ozellikle bu konuda kaygilanmak icin ciddi nedenleri olanlara guven telkin etmek icin sempatik ve endise verici bir caba gozlemlenebilir veya bu cabaya istirak edilebilir. Bazi zihinler, Yapi cozumde, sanki tek ve yegane olarak mevcutmus gibi, ahlaksizligin, ahlakdisiligin ya da sorumsuzlugun modern bir formunu teshis ettiklerine inanmislar; daha ciddi, daha az aceleci ve Yapi cozum'e daha fazla egilimli olan digerleri ise, bugun bunun tam tersini iddia etmektedirler. Bunlar, "etik", "moral", "sorumluluk", "ozne", vb guzel isimler altinda teshis edilebildigine inanilan bu seylere iliskin olarak surekli, asiri, dogrudan ya da capraz, ancak giderek daha yogun bir dikkate taniklik edecek olan, cesaret verici ve giderek daha cok sayida isaret ortaya cikarirlar. Yanit olmayana geri donmeden once, sayet odev ve sorumluluk duygusuna sahipsek, bu iki ahlakcilikla, ahlakin bu iki onarimiyla ve yapi cozumun yeniden ahlakilestirilmesi de dahil olmak uzere, ilisigin kesilmesi gerektigini en dogrudan bicimde ilan etmek gerekecek."

"One can today, in many different places, attend to or participate in a congenial and disturbing task: restoring morality and, especially, reassuring those who had serious reasons for being troubled by this topic. Some souls believe themselves to have found in Deconstruction a modern form of immorality, of amorality, or of irresponsibility, while others, more serious, in less of a hurry, better disposed toward so-called Deconstruction, today claim the opposite; they discern encouraging signs and in increasing numbers which would testify to a permanent, extreme, direct, or oblique, in any event, increasingly intense attention, to those things which one could identify under the fine names of "ethics," "morality," "responsibility," "subject," etc. Before reverting to no-responding, it would be necessary to declare in the most direct way that if one had the sense of duty and of responsibility, it would compel breaking with both these moralisms, with these two restorations of morality, including, therefore, the remoralization of deconstruction, which naturally seems more attractive than that to which it is rightly opposed, but which at each moment risks reassuring itself in order to reassure the other and to promote the consensus of a new dogmatic slumber."
-
"Ocaginda kul olacaksam, adima toz deseler ne cikar? Odanin penceresiysem eger, bosluk olsam ne yazar? Su saatinde saat isem gecsem ne olur, degil mi ki sana ait oldugum surece duracagim, olsem ne olur, sana ait oldukca olmeyecegim madem; seni kaybetsem ne olur, seni kaybettikce bulacaksam eger?" Fernando Pessoa, Huzursuzlugun Kitabi

"Cenere nel tuo focolare, che importa se io sono polvere? Finestra della tua stanza, che importa se io sono spazio? Ora < > nella tua clessidra, che importa che io me ne vada, se per essere tuo rimarrò; che importa che io muoia, se per essere tuo non morirò; che importa che ti perda, se perderti significa trovarti?"
-

"Ask hicbir zaman dogal nedenlerle olmez. Olur, cunku biz onun kaynagini beslemeyi bilmeyiz; korluk ve hatalar ve ihanetler yuzunden olur. Hastaliklardan, aldigi yaralardan olur: bikkinliktan, bakimsizliktan, susuzluktan, donukluktan olur, ama asla dogal nedenlerle degil. Her asik, kendi askinin katili olarak mahkemeye cikarilmaliydi." Dort Odali Kalp
-

325
"Hic dusundun mu senin bana, benim sana nasil da gorunmez oldugumuzu? Hic dusundun mu ne kadar cahiliyiz birbirimizin? Birbirimizi gormeden goruyoruz birbirimizi. Birbirimizi duyuyor ve sadece kendi icimizdeki sese kulak veriyoruz. Baskalarinin kelimeleri kulaklarimizin hatalari, aklımizin denizlerinde olan kazalardir. Ne kadar da guveniriz baskalarinin kelimelerine yakistirdigimiz anlama! Baskalarinin kelimelerle dile getirdigi hazlar bize olumu tattirir. En ufacik bir derinlik katma kaygisi gutmeden, dudaklarindan dokuverdikleri kelimelerde ise hayat ve haz buluruz. Ey her seyi aciklayan, yorumladigin derelerin sesi, miriltilarinda nice anlamlar buldugumuz agaclarin sesi- ah, gizli askim, hepsi, bu katiksiz dusler, hucremizin parmakliklarindan akan kul ne kadar da biz hala!" Pessoa, Huzursuzlugun Kitabi
-

"Bunu aciklamam mumkun degil. Ama mutlaka sen ve de herkes insanin kendisi disinda da bir varliginin oldugunu ya da olmasi gerektigini dusunuyordur. Sadece bu bedende hapissem, yaradilisimin anlami ne olabilir? Bu dunyada hangi buyuk acilari cektiysem bu acilar Heathcliff'in de acilari oldu. O acilarin her birini en basindan musahede ettim ve hissettim. Hayatta en buyuk dusuncem odur. Her sey yok olsaydi ve bir tek o kalsaydi da ben var olmaya devam ederdim. Her sey yerli yerinde olsaydi ve bir tek o yok olsaydi butun kainat tumuyle bana yabanci bir yer olurdu. Kendimi onun bir parcasi gibi hissetmezdim. Linton'a olan sevgim ormandaki yesillikler gibidir. Kis gelince agaclar nasil degisiyorsa eminim zamanla benim bu sevgimde degisecektir. Heatcliff'e olan sevgimse o ormandaki olumsuz kayaliklar gibidir. Kayaliklarin goruntusu pek hos degildir ama onlarsiz da olmaz. Nelly Ben Heathcliff'im. O hep ama hep benim aklimda illa keyif verici bir dusunce olarak degil, nasil ki ben kendimi dusunmekten hep keyif almiyorsam. Ama o sanki benmisim gibi hep aklimda. Onun icin bizim ayrılacagimizdan bahsetme bir daha. Bu olabilecek bir sey degil." Emily Brontë, Ugultulu Tepeler
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri