Sayfa 382/615 İlkİlk ... 282332372380381382383384392432482 ... SonSon
Arama sonucu : 4913 madde; 3,049 - 3,056 arası.

Konu: HLGYO - Halk Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.

  1. Siz davadan bahsettiğiniz için yazdım.2008 krizinde dohol hisse senedinde kredi marjından dolayı problem yaşadığı için Dohol ve diğer senetlerini müşterinin yasal bekleme süresine uymadıkları için müşteri rızası dışında (telefon kaydı yada ordino olmadan) sattıkları için problem yaşandı.Benim bildiğim dört kurumu dava etti 2008 de .Sonrasında 2010 da yasak yemiştir.Orada da problemler olmuştur.Dediğim gibi durumun farkını anlatmak için Ali Bey’in örneğini verdim.Her işlemin bir yasal süreci var.Asunimde kurumlar başvuruyu spk ya yaptı.Spk kabul etti.Kap’ta yayınlandı.Süreç yasal olarak sonlandı ve kurumlar satışlarını yaptılar.Dava açılsada aracı kurumlar davayı kaybetmezler.Ancak müşteri spk’yı dava edebilir belki de etmiştir.Bu hakkı saklıdır.Birşey elde eder etmez bilinmez.Size de bol kazançlar diliyorum.Umarım herşey beklentileriniz doğrultusunda gerçekleşir.Saygı ve sevgiler


     Alıntı Originally Posted by Maydonozcu Kamil Yazıyı Oku
    Sayın Tarkan Tatlitug'un verdiği linkteki olay 2010 yılı Haziran ayına ait ve grafiklerden anlaşıldığı kadarıyla endeks 55-60 bin aralığında gayet stabil durumda. Heleki bir yıl önce gördüğü 22 binli seviyelerden geldiği yaklaşık 3 katlık bir artışı göz önüne aldığımızda kan gövdeyi götürecek türden bir kriz konjonktürünün varlığından söz etmek mümkün değil. Sanırım yanlış hatırlıyorsunuz. Ya da sizin anlattığınız şey Ali beyin başka bir vukuatı, sonuçta adam piyasanın a.sına koyma ve arkasında binlerce mağdur yaratma konusunda uzman. Bu tiplere bu piyasanın halâ açık olması ise ayrı bir garabet. Bu aracı kurumlar bütün bu yaşananlardan ders çıkarmamışlar ya, zerre acımam. İnşallah mahkemeye verir ve hepsinden milyonlarca TL tazminat alır. Çok isterim. Öyle şeye böyle şey. Akıllanana kadar mokoko. Anlaşılan bu piyasa başka türlü düzelmeyecek.

  2.  Alıntı Originally Posted by schmt Yazıyı Oku
    kamil bey görünen o ki siz bu işin uznanı olmuşsunuz naçizane size sormak istiyorum .Türkie ile suudiler ve BAE arasında son gazeteci cinayeti sebebiyle limoni olduğumuz malumdur. Asunimin bu ülkelerle ortaklık ilişkisi varmı ? varsa ne düzeyde? varsa ilişkisi böyle önemli bir projede asunim istenmeyebilir mi? onun için son harekette asunim hisseden çıktı mı? çıktıtsa ne kadar çıkmış olabilir? yoksa çıkmadı aynen devam ediyormu? teşekkür ediyorum .hayırlı iftarlar
    Sayın Dewquarts'a değerlendirmeleri için teşekkür ediyorum. Hissenin mali rasyoları ve piyasa değerlemesi konusundaki görüşlerinin tamamına katılıyorum. Halka açık tüm veriler kapsamında şirketin defter değerine göre % 75 iskonto ile işlem görmesinin ne derece saçma olduğu konusunda mutabık kaldığımızı görmek sevindirici. Sonuçta hiç bir yatırımcı ortağı olduğu şirketle ilgili kötü bir şeyler düşünmeyi, düşünse bile bu tür yerlere yazmayı -en azından bu ortaklığı devam ettikçe- istemez, etik de bulmaz. Acaba sadece ben mi pollyanna bakıyorum bu finansal tablolara diye düşünmediğimi söylesem yalan söylemiş olurum. Şirketin vizyonu açısından bir sıkıntı yok burası artık daha net kafamda.

    Kafamdaki soru işaretleri tamamen misyonu ile ilgili. İşim gereği global sermaye hareketleri, siyasi ve jeoekonomik parametlerin sermaye gruplarını hangi yönde etkilediği ve bu etkileşimin karar verme noktasında ne gibi sonuçlar doğuracağını vs. inceliyorum. Haliyle bundan sonraki değerlendirmelerim aynı zamanda sayın schmt'nin yukarıdaki mesajına da bir nev'i cevap olmuş olacak.

    Konunun Asunim'le ilgili boyutunu (sonradan geri dönmek üzere) bir kenarda tutacak olursak; global sermayeyi oluşturan bileşenler arasında 2009 krizi ile ilgili bağlantılı olarak bir kırılma yaşandığını düşünüyorum. Bu süreçte hepimizin bildiği gibi ABD ve İngiltere'de çok ciddi sermaye aktarımları yapıldı. Bir çokları tarihin çöplüğüne gönderildi. Bu operasyonu yapan ve an itibariyle Dünyayı yöneten büyük aileler, bunların gelecekle ilgili projeleri ve oluşturmak istedikleri; bugünkünden çok daha farklı gibi lanse edilen yapay zeka, robotik teknolojilere dayalı bambaşka bir nesil ve bu nesille devam ettirilmek istenen gelecek, sadece devletlerle olan münasebetlerini değil birey olarak herkesi ilgilendiren bir çerçeve çiziyor.

    Bugüne kadar kötü de olsa uluslararası kurumların denetimiyle kör topal yürüyen sistem an itibariyle tamamen güç odaklı. Hiç bir hukukiliği olmayan gelişmeler herkesi olduğu gibi büyük sermaye sahiplerini de etkilemekte. Bizzat kendilerinin tezgahladığı suikast sonuçlarını kullanarak gözüne kestirdikleri sermayeye çökme peşinde olan çetevari bir sisteme doğru hızla ilerlemekteyiz. 2009 krizindeki yaşanmışlıkla birlikte oluşan "yeni ve güvenli bir finans merkezi" talebi, o dönem iktidarda bulunan sayın Erdoğan'ın da dikkatini çekmiş olmalı ya da birileri bizzat bu konuya dikkat çekti. Orasını bilemiyorum, bildiğim bir şey var; bir yerde talep varsa orada illaki arz oluşur. Sayın Erdoğan'ın stratejik kapasitesine bakarsak ikinci ihtimalin bana daha yakın geldiğini söylemem gerekli. Kendisi gayet pragmatik, yine kendi deyimiyle söylüyorum kazan-kazan noktasında oldukça elastik bir siyasi anlayışa sahip.

    Bana göre, İstanbul'un finans merkezi olmasıyla ilgili projenin başlangıç konjonktürü budur. Neden İstanbul sorusunun cevabı ise şu ana kadar anlattıklarımdan çok daha farklı olarak, arkasında ezoterik inanışlar da dahil olmak üzere oldukça girift bir içeriğe sahip. Dinler, mezhepler, inanışlar, kadim ve bir o kadar kozmik ritüeller şu bu. Şu bir gerçek ki İstanbul her kesime, her alanda geniş bir manevra alanı sağlayabilecek kapasitede, gerek bulunduğumuz coğrafya da gerekse tüm Dünyada ender yerlerden biri. Belki de tek !

    Durum böyleyken, devam eden bu süreçte yaşanan Skripal ve Kaşıkçı olayları başta olmak üzere bazı gelişmeleri dikkatlice incelediğimizde tamamen bu amaca matuf sonuçlar üretildiğini söylemek yanlış olmaz. Nitekim, bu olaylar bahane edilerek Londra'da ciddi yatırımları bulunan sermaye gruplarının hesaplarına el konulması, bir çoğuna çeşitli yasaklar getirilerek yaptırımlar uygulanması vs. hepsi gayet devasa ancak bir o kadar muntazam bir projenin varlığını işaret etmekte. Umarım işin global boyuttaki kısmını yeterince ve daha fazla kafa karışıklığı yaratmadan anlatabilmişimdir. Ki bahsettiğim Skripal ve Kaşıkçı olaylarından önce yüzlerce zengin bir yerlerde infaz edilip varlıklarına el konuldu, çeşitli operasyonlarla şirketleri ele geçirildi vs.

    Asunim'e gelince. Şirketin yapısına ve faaliyet alanlarına baktığımızda Suudi Arabistan ve BAE başta olmak üzere çeşitli sermaye gruplarıyla birlikte bir çok ülkede özellikle Güneş Enerji Sistemi alanında bir çok projede yer aldıklarını, hatta Türkiye'de bu alanda tekel konumunda olduklarını görmekteyiz. Burada soru şudur, arkasındaki sermaye İstanbul'un finans merkezi olmasıyla ilgili projeye destek mi yoksa köstek mi ? Çünkü yukarıda bahsettiğimiz projeyi destekleyenler kadar bu sermayenin kendi ülkesinden başka yerlere gitmesine izin vermemek adına her şeyi yapmayı göze almış bir kesim olduğunu da unutmamak lazımdır. Peki, bu grubun bahsettiğim GES mevzularıyla ilgili kendilerine oldukça geniş bir alan sağlayan kamuya yönelik herhangi bir "karşı" oluşumun içerisinde bulunma ihtimalleri olabilir mi ? Sanmam. Ancak, diğer bir çok hissede yaşanan tedbirlerle mukayese edildiğinde bu gruba "sen buralardan uzak dur, kendi işine bak" gibisine bir mesaj verilmiş olabileceğini söyleyebiliriz.

    Bunlar kişisel düşüncelerim olup yatırım tavsiyesi şeklinde algılanmamalıdır.Saygıyla.

  3. Ama anlaşmalı ana anlaşmasız, Brexit ile ilgili sürecin bu projenin (İstanbul'un finans merkezi olması projesi, şirketin yürüttüğü 2-3 binalık projeden bahsetmiyorum) mihenk taşı olduğunu değerlendirmekteyim. Brexit gerçekleştiği takdirde sadece yukarıda bahsettiğim "rahatsız edilen" sermaye değil; İngiltere'nin AB içerisinde bulunmasını bir çıpa olarak kullanmak suretiyle Londra'yı mekan edinmiş olan bazı fonların da karar verme noktasında alternatif arayış içerisine girmeleri gayet mümkündür. Nereyi tercih edecekleri konusunu da gerideki bir mesajda yazmıştım: en uygun kapitülasyon ve dahi özerklik şartlarını sağlayanlar.

    Sayın Erdoğan'ın ülkenin içerisinde bulunduğu (belki de bilerek -yani daha çok taviz almak için- bu hale düşürüldü, o ayrı bir tartışma konusu) genel konjonktürü dikkate alarak bu yönde gelecek taleplere hızlı ve süratli bir şekilde cevap vereceğini ve sayın bakanın yaptığı açıklamayı da bu minvalde değerlendirdiğimi belirtmekte fayda görüyorum.

  4. İnşaat sektörü içerisinde her anlamda oldukça yüksek montanlı işler yapan arkadaşlarım var. Bu şirketin yaptığı 30-40 katlı binaları yapmak iyi bir ekiple sadece 1 ay. Tekrar ediyorum sadece 1 ay. Bir kamu kuruluşuna ait böylesi basit bir inşaat sürecinin bu kadar uzamış olmasının nedenlerine sadece işin maliyeti yönünden değil diğer bileşenler yönünden de bakmak gerekli. Devletin kararlılığı karşısında 30-40-50 katlı bina nedir yahu ? Bugüne kadar kararlılık yoktu, şayet sayın bakanın açıklamaları samimiyse ve işin üzerine gerçekten gidilecekse ne olduğunu kimse anlamadan biter bu iş.

  5.  Alıntı Originally Posted by Dewquarts Yazıyı Oku
    Gayrimenkul Yatırım Şirketleri Portföylerinde bina,arsa,iş yeri,otel,alışveriş merkezi gibi varlıklar bulundururlar.Ayrıca projeleri bulunmaktadır.Bunlar her yıl yönetim kurulu tarafından belirlenen gayrimenkul değerleme şirketleri tarafından değerlenir.Değer artışları yıl sonu bilançolarına yansıdığı için 1.,2.,3. çeyrek bilançoları ile 4.çeyrek (yıllık) bilançoları arasında ciddi rakamsal farklar vardır.Temel veriyi 4.çeyrek bilançosu verir.Şu anda Türkiye Borsasında işlem gören tüm gyo şirketleri iskontolu işlem görüyor.Bunda ülke ekonomisindeki yapısal sorunların etkisi çok büyük.Ama sektörel sıkıntıların da etkisinin olduğunu da söylemeliyim.Diğer hisse senetlerine girip konuyu dağıtmak istemem.Halk Gayrimenkul özelinde söyleyebileceklerim şunlar.Öncelikle yabancı takası şirketin çok az.Bunda ilk halka arzı yabancı pazarlaması yapmadan neredeyse halkbank mevduat müşterilerine satmalarının etkisi büyük.Yabancı fonlar yada yabancı kurumsal veya bireysel müşteriler için şirketin iyi bir şirket olmasının yanında,temettü verimliliği ve likit olması en öenmli yatırım yapma sebepleridir.Hlgyo hissesi likit bir hisse değil.Son 1.5-2 ay içinde olan hareketleri hesaba katmazsanız günlük ortalama 5 milyon hacim olan bir hisse yani fiyata göre 3-5 milyon tl arasında işlem gören bir şirket.Yabancı bu tür şirketlere ilgi göstermez.Tabi bir hikaye yazmaya başlayana kadar.Hlgyo ‘nun halka arz hikayesi ifm projesi idi. 2017 yılında bitecek diye halka arz edilen şirket ancak 2016 aralık ayında ihale edildi.2019 yılı aralıkta teslim edilmek üzere ihale edilen şirketin bu yıl verilerine göre yüzde 28’lik kısmı tamamlandı.Sadece hlgyo değil tüm paydaşlar inşaatı durdurdular.Burada hükümetin aksiyonu önemli.Yoksa bina yapımına başlanırsa bitirmek kolay.Ancak bitmiş binanın vergisi,bakımı vs birçok sorunu var.Hükümet ne düşünüyor çok kestiremiyorum.Derlerse ki evet biz bu projeyi hayata geçireceğiz.Bu durumda elbette en büyük arsa sahibi olarak Hlgyo bundan etkilenir.Çünkü teslim alacakları 5 binadan 44 katlı olanını halkbankasına yıllık 250-300 milyon tl arasında kiralayacklar.Bu sadece 2 yıllık kira geliriyle şirketin piyasa değerine ulaşmak anlamı taşıyor.Diğer tüm varlıkları yok saysanız bile.İfm 2023 yılına kaldığını düşünürsek ben bu durumda geçmiş 6,5 yılda olduğu gibi yine yabancının hisseden uzak duracağını düşünüyorum.Yerliler hareket yapabilirler .Temel anlamda ifm olmasa dahi çok ucuz bir şirket .1,5 fiyat kazanç oranı ile işlem görüyor.İyi yönetilen bir şirket.Doğru projelere imza atıyorlar.Karlılığı iyi.Uzun vadeli yatırım için doğru bir hisse.Maalesef yaşadığı en büyük talihsizlik hareketi başlatan kişinin acemice hareketleri oldu.Dolar bazında çöp fiyatına işlem görüyor.Ama prensip olarak size alın satın diye bir öneride bulunamam.Sadece sizden ricam şu olur günlük hareketlerden kaçınmanız ve kredili işlem yapmamanız.Şirketle ilgili olumsuz bir görüşüm yok.Gayrimenkul şirketleri içinde alınabilecek senetler arasında birinci sıraya hlgyo’u yazabilirim.Bayram sonrasında azından kısa vadede bir bekleme hareketine mi gireceği yoksa müşterinin kredili mallarının satışına devam mı edileceği yada varsa gücü kaynak yaratarak tekrar başka hesaplar üzerinden malları toplamaya mı çalışacağını görmüş oluruz.Benim bilanço üzerinden yaptığım değerlemelere göre hedef fiyatı 2.20-2.30 seviyeleridir.Imf projesinin bitmiş hali bu fiyata dahil değildir.Saygılar
    Ekleme olarak Yapilandirilan kalkinma bankasinida bu işin diğer ayaği olarak unutmayiniz.Ayrica istanbul secimlerinin yenilenmeside diger bunlarla bagda******.Secimj iptale bile goturen bir nedendir.Çok ama Cok buyuk bir projedir finans merkezi projesi.Kalkinma bankasi yapilandirilmasi hlgyo ,-vkgyo ve İstanbul belediye secimlerini birlikte degerlendirirseniz olay çozulur.

  6.  Alıntı Originally Posted by Royalci Yazıyı Oku
    Ekleme olarak Yapilandirilan kalkinma bankasinida bu işin diğer ayaği olarak unutmayiniz.Ayrica istanbul secimlerinin yenilenmeside diger bunlarla bagda******.Secimj iptale bile goturen bir nedendir.Çok ama Cok buyuk bir projedir finans merkezi projesi.Kalkinma bankasi yapilandirilmasi hlgyo ,-vkgyo ve İstanbul belediye secimlerini birlikte degerlendirirseniz olay çozulur.
    Bu finans merkezi mi bakanlık kontrollünde yapılmıyormu İstanbul seçimi ne alaka devletin faydasına olan bir şeye muhalefet partileri kazansa olmazmı diyecek derse bu vatan hainligi olmazmı Türkiye finans merkezi olacak buna karşı çıkan herkes benim gözümde vatan hainidir

  7. Kısaca ve soft bir tabirle "İstanbul'un finans merkezi olması" şeklinde lanse edilen bu projeyi sadece ekonomik çıkarlara dayalı masum bir talep şeklinde görmek ve bunun üzerinden analiz yapmak son derece sakıncalıdır. Şöyleki, küresel anlamda güçlü network ağlarıyla birbirine organik ya da inorganik bir şekilde bağlı olan bu devasa güçler, hükümetler hatta devletler tarafından aynı zamanda ciddi birer tehdit olarak görülmekteler. Nitekim I. ve II. Dünya Savaşları, ülkeleri bu savaşlara zorlayan güçlerin bu yolla elde ettikleri kazanımlar, 1929 ve 2009 küresel finans krizleriyle yapılan aleni sermaye aktarımları, Sterlin spekülasyonu ile Dünyanın en güçlü yapılanması olarak bilinen İngiltere Merkez Bankasının resmen dize getirilmesi gibi herkesçe bilinen operasyonlar yanında çeşitli ülkelerde uyguladıkları post modern darbeler yoluyla kazandıkları milyar dolarlar...

    Mesela, Muhammed bin Selman denen aptal Suudi Arabistan'daki muhaliflerin parasına çöktüğünü zannedip daha paraların sayımını bile tamamlamamışken, Kaşıkçı cinayeti sonrasında hepsini bu timsahlara (genellikle silah satışı yoluyla ya da tablo mablo alarak, salak herifin aldığı tablo da ortada yok) verdiği gibi üstüne cebinden para da çıktı. Şimdi olsa yine aynı şeyi yapar mı, yapar; çünkü bütün bu yaşanmışlıklara rağmen iş başında bulunan siyasiler bu ekonomik büyüklükten kendi çıkarları adına maksimum faydayı sağlayabilmenin yollarını aramaktan hiç bir zaman geri durmamış ve bu güçlerle dönem dönem birlikte hareket etmişlerdir.

    Gerek geçen yıl (2018) yaşanan kur hareketleri gerekse de Türk Ekonomi Tarihine "25 Mart 2019 Londra Swap Krizi" olarak geçecek olan spekülasyonun mimarı da JP Morgan Chase'nin ta kendisidir. Ki bu banka Dünyanın en büyük ve bahsettiğim küresel sermayenin subliminal mesajlar vermekte kullandığı en etkili kuruluştur. Bu swap spekülasyonu sayesinde Türk CDS'leri yükseltilmek suretiyle faiz indirim hazırlığı yapmakta olan TC Merkez Bankası'nın bu hamlesi engellenmiş hatta faiz artışına gitmesi konusunda baskılara bile başlanılmıştır.

    Bu spekülasyonun temel amacı ise İstanbul'un finans merkezi olması konusunda bazı taleplerinde ne derece ciddi olduklarına dair belkide hükümetin kuılaklarını çekmek. Öncesindeki Gezi olayları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz hadiselerini de devam etmekte olan savaşın ayrı bir cephesi olarak görmek mümkün. Konuyu karmaşıklaştırmamak adına oralara girmiyorum. Zaten genel hatlarıyla her şeyi yazmış durumdayız.

    Bu adamlar ne istiyorlar da hükümet bu ballı kaymak gibi gözüken işten geri duruyor derseniz, bu soruyu İngiliz Kraliyet ailesine sormak bence daha uygun. Mesela ben bunları yazarken haber ajanslarından Teresa May'in istifa haberleri gelmekteydi.

    Saygılarımla.

  8. Sayın Berat Albayrak'ın çok yakın tarihte yaptığı "İstanbul’a yakışan finans merkezini en kısa sürede ülkemize kazandıracağız." açıklamasıyla, hükümetin, D.Akdeniz'de donanmamızın tüm bileşenleriyle birlikte yaptığı güç gösterisi yanında S-400 konusunda sergilediği iradeyi birlikte okuduğumuzda, küresel sermaye ile belli başlı bazı noktalarda anlaşmaya varıldığını söylemek şimdilik erken gibi görünse de bu yönde ciddi emarelerin varlığından söz etmek mümkün. Net bir analiz yapamıyorum çünkü stratejik ilişkilerde yaşanan oldukça dinamik bir süreç var ve bu sahadaki dengeler çok çabuk değişebilme potansiyeline sahip. Nitekim bütün güçler ki buna devletler de dahil ellerindeki bütün enstrümanları (silahlı kuvvetler + terör örgütleri + ekonomik yaptırımlar vs) bu dengelenme sürecinde tereddütsüz kullanabilecekleri konusunda karşılıklı olarak net mesajlar vermekteler. Netçede zor oyunu bozar.

    Yaşanan süreçteki dinamikliğe örnek teşkil etmesi bakımından; daha geçen hafta Çarşamba günü ABD Temsilciler Meclisi'ne bir yasa tasarısı sunuldu. Bu tasarının içeriğinden anlaşıldığı kadarıyla ABD'nin, Doğu Akdeniz’deki stratejisinde köklü değişikliklere gideceği anlaşılıyor. "Doğu Akdeniz’de Güvenlik ve Enerji İşbirliği 2019” isimli yasa tasarısı ile Kıbrıs Rum Yönetimine Amerikan silah ambargosunun kaldırılması ve F-35'ler konusunda Türkiye’ye yönelik kısıtlamaların olması halinde ABD’nin Rum Yönetimi’yle uzun vadeli ittifak ve ilişki kurarak bölgede aktif ve güçlü bir müttefik olma olanağı tanımak isteniyor.

    Tasarıda ayrıca Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail arasında kurulan ortaklık ilişkisine ABD’nin desteği ve bu sayede Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki nüfuz ve müdahalesinin engellenmesinin amaçlandığı vurgulanarak (isim verilmese de bizden bahsediyorlar) bölge ülkelerinin Rusya’dan tedarik ettiği askeri teçhizat kullanımını durdurmak, NATO teçhizatının alınması konusunda NATO üyesi ülkeler lehine desteklenmesi isteniyor.

    Son tahlilde tüm bu olanları, oldukça karmaşık hamleler içeren bir satranç oyunu gibi görmekte fayda var. Hükümetler, siyasiler vs gelip geçicidir; baki olan Devletin kendisidir. Allah Devletimize zeval vermesin.

Sayfa 382/615 İlkİlk ... 282332372380381382383384392432482 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •