Efendim sayın izci, beni çağırmışsınız hemen geldim
Teknik analizle ilgilenmeye 2009 yılında başladım. İlk başta öğrendiğim hareketli ortalamalardı.Mesela; 5 günlük hareketli ortalama 20 günlük hareketli ortalamayı yukarıya doğru kestiğinde, bunun anlamı "al", aşağıya doğru kestiğinde "sat" demek oluyordu.
Aaaa... Ne kadar da kolaymış dedim. Gerçekten de öyleydi. Oturdum bilgisayarın başına; 5 günlük H.O 20 günlük H.O'yı yukarı kesene kadar bekliyor sonra da alıyordum. Hep kâr ediyordum. Zarara girersem bekliyordum birkaç hafta sonra maliyetine satıyordum. Peki...
Kaybedenler nasıl kaybediyorlardı diye düşündüm. Bunlar demek ki hareketli ortalamaları bilmiyorlardı. Birisi çıkıp bunlara hareketli ortalamaları anlatmamış mıydı acaba..
Bahsettiğim zamanda, kâr gördüğümde satıyordum. Daha da yükseldiğinde başkalarının da hakkı var kazanmaya diyordum, tekrar peşine takılıp aynı hisseyi almıyordum.
Her neyse, zaman geçti 2 yıl kadar.
Artık benim hareketli ortalama su kaynatmaya başladı. Yani bu kadar basit bir strateji ile kazanmaya değil kaybetmeye başlamıştım. Çünkü endeks sürekli düşüyordu. H.O yukarı kesiyordu ama niçin düşüyordu? Bu sefer bunun nedenlerini araştırmaya başladım.
H.O'nın üstüne bir de M.A.C.D ekleyerek bir kombin yaptım. Bu indikatör aşağıdan yukarıya doğru çizik çizerse bu "Al" sinyaliydi. Buna göre alım yaptığımda bazen kazanıyor, bazen de kaybediyordum. Bunu biraz daha geliştirmeliydim.
MFI ve RSI ekledim, tabi ki ne işe yaradıklarını öğrendikten sonra. Bollinger bantları da çok kullanışlıydı. Fiyat mumlarının birbiri ardına dizilmesinin farklı anlamları olduğunu da keşfettim. Mesela, iki kırmızı mumun ardından 1 yeşil mum yanınca düşüşün geri dönüş sinyali olabileceğini farkettim.
Ama yok... Kayıplarım arttı. Kurtulmak gittikçe zorlaşıyordu. Paramı geri alamayacağımı anlamıştım. Kaybettiğim zaman içerisinde paramı vadeli hesaba koysaydım faiziyle birlikte vade sonunda geri alabilecektim. Ama yok. Bakiye her daim ekside ve geçen zamanın enflasyon değeri ile birlikte iyice değerini yitirmişti.
Hatalarımla yüzleştim.
Bir hisseye bel bağlamıştım; bu çok yanlışmış meğer. Daha önemlisi; endeks al konumunda değilken alım yapmışım. Belki iyi bir hisse almış olabilirken tutturabilirdim ama, kâr gördüğümde çabucak çıkmalıymışım. Çünkü endeks değer kaybediyor ve ben bunu dikkate almıyor, sadece bir hissenin hareketli ortalamalarını kesip kesmediğine bakıyormuşum. Bu bağlamda endeksin durumunun çok önemli olduğunu anlamış oldum.
Ben bundan ne anladım? Ders almalıydım. Aldığım dersten şunları çıkardım:
1- Endeks "sat" konumunda iken teknik analizin pek işe yarayamayacağını anladım.
2- Endeks "al" konumunda olsa bile, likitidesi düşük, günlük işlem hacmi 2 ya da 3 milyondan az hisselerin riskinin küçük yatırımcı için çok fazla olduğunu anladım.
3- Günlük analizlerden ziyade haftalık analizlerin, rüzgarın yönü hakkında daha aydınlatıcı olduğunu anladım.
İşte teknik analiz böyle bir sonuca götürebiliyor. Yani başta yormadığınız kafanın cezasını fazlasıyla çekebiliyorsunuz.
Teknik analiz kısaca, alıcı ve satıcıların psikolojisini ve yapmak istedikleri şeyi idrak etmeye çalışmaya yardımcı olan bazı grafiksel verilere dayanır. Kimisi bunu böyle ölçerken başka birisi bunu takaslara bakarak anlar. Takas verilerine göre hissenin toplanmakta veya dağıtılmakta olduğunu bulabilir veya zannede bilir. İşte teknik analizde de hissenin toplanmakta veya dağıtılmakta olduğunu anlamaya çalışırız. Toplanmakta olan hissenin ileride yükseleceği beklentisi oluşur. Dağıtılanın da ileride düşebileceği varsayılır. Bunu gösteren A/D eğrisi bir nebze aydınlatıcı olabilir. Ancak bir göstergeye bakarak işlem yapmak hüsranla sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle birden çok indikatör, birden çok kıstasa dayalı objektif bir tutum izlemek yatırımcıya faydalıdır.
Saygılar.
Yer İmleri