-
Sırp keskin nişancıların sivilleri vurmaya başlaması üzerine Bosnaya gelip Boşnakların tarafında savaşan Sırp kızı..
"Günde 12 saat siperde kalıyorum ve sadece üniformalıları vuruyorum" 1992
-
Dumlupınar'ı Kaybettik... 1953 Çanakkale


1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu.Sisli ve rüzgarlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü.

Ne varki saatler 02:15'i gösterdiği sırada, Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin en acı kazası yaşandı.
Dumlupınar, İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile Boğazın orta yerinde çarpıştı. Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç dakika içinde yutuverdi. Çarpışma sırasında nöbet tuttukları köprü üstünden denize düşen 5 denizci hayatta kalmaya çalışıyordu...
Tarih 4 Nisan 1953... Saat 06:40
Günün ilk ışıkları etrafı aydınlattığında, Boğaz'ın 90 metre derinliğindeki soğuk karanlıkta korkunç bir can pazarı yaşanıyordu.
Aldığı yara sonucu batan ve manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar'ın kıç torpido bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış, kurtarılmayı bekliyordu.
Facianın üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti. Denizaltının yerini belli eden ve kazazedelerle telefon irtibatı sağlamak üzere yüzeye bırakılan denizaltı battı şamandırası balıkçılar tarafından bulunmuştu.
İlk telefon bağlantısında "Oğlum merak etmeyin... sizi kurtaracağız.." sözlerine karşılık Astsubay Selami'nin cevabı göz yaşartıcıydı; "Sağ olun…Vatan sağ olsun"
Dumlupınar'ın kıç torpido dairesi dışındaki her bölümü yangın ve su dolması sonucu kullanılamaz hale gelmiş, bir kısım mürettebat torpido dairesine sıkışmıştı.
Kıç Torpido Dairesi
Bir süre sonra kurtarma gemisi Kurtaran, Dumlupınar'ın imdadına koştu. Hemen şamandıradan içeriyle bağlantı kuruldu.
Astsubay Selami Özben’in o saatlerde Dumlupınar'la yaptığı konuşmaların kayıtları, bugün denizcilik tarihinin acı dolu sayfaları arasında yer alıyor:
"-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..."
"-Evet Dumlu..."
"-Ben Üsteğmen Suat...".
"-Evet efendim, ben Selami..."
"-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat".
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı.
Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..."
"-Kaç kişisiniz orada...?"
"-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?"
"-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar".
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız".
"-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?"
"-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim".
"-Peki efendim...".
Üsteğmen Suat, bu konuşmayı komutanlarına rapor ettikten sonra yeniden şamandıraya dönüp denizaltıdakilere moral vermeye çalıştı.
Ama durum biraz daha kötülemişti:
"-Alo... Dumlu...?"
"-Evet... Dumlu..."
"-Efendim hava biraz fenalaştı."
"-Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin".
"-Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. karanlıktayız".
"-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak".
"-Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı".
Kurtaran gemisi kurtarma çalışmalarını sürdüredursun yarım saat sonra denizaltıyla yeniden bağlantı kuruldu. Suat Üsteğmen yeniden Dumlu... Selami..." diye seslendi.
Ancak bu kez duyulan, sadece iniltiler ve Allah... sesleriydi.
-

VATAN SAĞOLSUN ÖRTÜSÜ İLE GİZLENEN DUMLUPINAR GERÇEKLERİ
Savaş Karakaş, Dumlupınar faciasını şu sözlerle tanımlıyor; "Akıntının tetiklediği yanlış kumandanın sebebiyet verdiği bir kaza" Ardından ise hamasi dille perdelenen, Vatan Sağolsun örtüsü ile gizlenen gerçekler"
Peki nasıl ? Karartılan gerçekler ne ? Uydurulan yalanlar hangileri ? Savaş Karakaş tespitlerini şöyle paylaşıyor; ilk günden beri gerçekler kamuoyuna anlatılmadı. Kaza nasıl ve neden oldu ? Gemi neden çabuk battı ? Kurtarma çalışmaları neden başarız oldu ? Bunlar hiç sorgulanmadı. Sorgulatılmadı.
HATALI KOMUT BATIRDI
Üsteğmen Hasan Yumuk Dumlupınar personeli değildi. Tatbikat için görevlendirilmişti. Verdiği sancak komutu doğruydu. Ancak gemi komutanı muhtemeldir ki, kendi denizaltısının personeli olmadığı için Hasan Yumuk un komutunu iptal etti. Ona güvenmedi. Bir ihtimal karaya oturtmak istemedi. İskeleye kaçıp Naboland dan kurtaracağını düşündü. Çanakkale boğazındaki akıntı ise buna imkan tanımayacak kadar güçlüydü. Adeta yağmurdan kaçarken doluya tutuldular
BÖLMELER AÇIKTI
Gemide 8 bölme vardı. Boğazdan geçiş sırasında bu bölmelerin kapalı olması gerekirdi. Ancak bölmeler açıktı ve çarpışmadan sonra denizaltı hızla su aldı. Sadece kıç torpido dairesinde bölmeleri kapatabilmişlerdi. Orda da elektrik astsubayı Selami Özben dahil 22 kişi hayattaydı
ALKOLLÜYDÜLER YALANI
Kazanın ilk saatlerinden itibaren yalan mekanizması işlemeye başladı. Bu yalanların ilki gün ışımaya başlarken kazazede 5 askerin kurtarılması sonrasında halk arasında oluşan dedikodu ile başlayan yalan rüzgarıydı. Kurtarılan 5 asker saatlerce buz gibi soğuk suyun içinde kalmıştı. 10 numaralı gümrük motoruna alınan soğuktan titreyen kazazedelerin birkaçına ısınmaları için alkol verildi. Karaya çıktıklarında bunlar denizde yuttukları suyun ve motorinin etkisiyle kusunca gemi personelinin alkollü olduğu ve kazanın bu nedenle olduğu yalanı dolaşmaya başladı. Halbuki gerçek bu değildi.
Deniz Kuvvetleri de bu yalanı bertaraf edebilmek için başka yalanlara başvurdu. Büyük bir hamasi dil kullanılmaya başlandı. Kıç torpido dairesinde hayata tutunmaya çalışan 22 askerin son sözlerinin Vatan sağolsun olduğu kamuoyuna anlatıldı. Halbuki kurtarma çalışmaları sırasında şamadıra teli kopmuş. Denizaltıdakilerle irtibat kopmuştu
BUNLAR KOMUNİST
Yıllarca Vatan sağolsun örtüsü ile gerçekler gizlendi. Hatta kazadan sonra yapılan yargılamalar sırasında Nabboland ın İsveç bandıralı olmasından dolayı, Bunlar koministtir. Göz göre göre denizaltımızı biçtiler gibi yorumlar, savunmalar bile oldu. Nabboland ın kaptanı 6 ay tutuklu kaldı. Gerçek uzun süre gizlendi
KURTARAN GEMİSİ TAŞIMA İŞİ YAPTI
Kurtaran gemisi 10 saat 25 dakika sonra kaza yerine ulaşmıştı. Ancak Kurtaran gemisinin kurtarma çalışmalarına başlaması ancak 25 nci saatte sağlanabildi.
Kurtaran gemisi kaza yerine ulaştığı ilk dakikalarda kazazedeler ulaşmak yerine olay yerine gelen bürokrat ve üst rütbeli subayları taşıma görevi yaptı. O değerli saatler boş yere harcanmış oldu.
ŞAMANDIRA BAĞLANTI TELİ KOPTU
Şamadıradaki bağlantı teli ise ilk manevra sırasında yanlışlıkla kopartıldı. Bu telin kopması aşağıdaki denizcileri hayata bağlayan pamuk ipliğinin de kopması demekti.
EN BAŞARILI DALGIÇ YOK
Kurtarma çalışmalarında o gün bir talihsizlik daha vardı. O yıllarda Türk Deniz Kuvvetlerinin kurtarma ekibinde yer alan en başarılı kurtarma dalgıcı Vedat Dora Kurtaran gemisinde yoktu. Disiplin cezası almıştı. Kızaktaydı. Olay yerine gelen ABD liler bile Vedat Dora yı sordular. Böylesine başarılı bir dalgıç nasıl kurtarma alanında olmazdı ?
ÇOCUĞUNU GÖRMEK İÇİN DENİZALTIDAN ÇIKTI
Dumlupınar Denizaltısının içinden sadEce bir denizci çıkıp kurtulmayı denedi. Yüzeyde cesedi bulundu. O da kazadan 2 gün önce çocuğu Hüseyin Akış ile birlikte çocuğu olan astsubay Ulvi Erhezar dı.
Ulvi Erhezar yeni doğan bebeğini bir umutla görebilmek için denizaltıdan çıktı. 90 metreden su yüzüne çıkmaya çalıştı. Ancak ciğerleri parçalandı ve şehit oldu.
-
Martin Luther King "Bir Hayalim Var" 1963
Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile yargılanacağı bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var

Amerikan yurttaş hakları hareketi önderi.
Dünya genelinde şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınmaktadır ve 1964 yılında Nobel Barış Ödülü'nü kazanmıştır.
Ayrıca, 1977 yılında, ölümünden 9 yıl sonra, eski ABD başkanı Jimmy Carter tarafından Başkanlık Özgürlük Ödülü'ne layık görülmüş ve onuruna Martin Luther King Günü kutlanmaya başlanmıştır.
King'in en bilinen ve etkili konuşması "Bir Hayalim Var"'dır.
-
Süper Mario 1995

Donkey Kong'dan günümüze kadar 200'den fazla video oyununda yer almıştır. Super Mario Japon video oyun tasarımcısı Shigeru Miyamoto tarafından üretilen, İngilizce konuşabilen, dış görünüşüyle Meksikalı'ya benzeyen İtalyan tesisatçıdır.
Mario, kardeşi Luigi ile tesisatçıdır. Prenses Peach'i kaçırmaya çalışan kablumbağa benzeri bir karakter olan Bowser'ı durdurmaya çalışmaktadır. Mario'nun Donkey Kong ve Wario da dahil olmak üzere birçok düşmanı bulunmaktadır.
-
Sultan Abdülaziz'in avrupa seyahatı 1867

Fransa - Paris
Paris halkı ellerinde bayrak ve çiçeklerle uzak ve mistik diyarlardan gelen bu ilgi çekici İmparatoru görmek için Lyon Garına toplanmış, Fransa İmparatoru III. Napoleon ve Fransanın tüm önemli diplomatları da Sultan Abdülaziz i karşılamak üzere peronda dizilmişlerdi

Londra - İngiltere
12 temmuz 1867 de de Londra da Kraliçe Victoria kendisini karşılamış ve Sultan Abdülaziz e genellikle Winsdor Kalesi St. George Kilisesinde baş rahibin huzurunda yapılan bir törenle verilen İngilterenin en yüksek şövalyelik nişanı olan Haç şeklinde tasarlanmış Order of the Garter (dizbağı nişanı) İslam Dünyasının Halifesi söz konusu olduğu için özel bir hassasiyet göstererek bir İngiliz Savaş gemisinde elleri ile takdim etmiş ve Abdülazizi Garter Şövalyesi ilan etmişti.
Ne ilginç bir rastlantıdır ki Abdülazizden 141 yıl sonra 14 mayıs 2008de, yine bir Kraliçe tarafından Türkiye Cumhuriyetini temsilen İngiltereyi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Güle de aynı nişanın haçsız olanı, ortasında üç taç ve etrafında üzerinde güneş batmayan imparatorluk yazan güneş formundaki, Knight Grand Cross of the Bath nişanı takılmıştı
Bu arada, söz konusu olan Dizbağı Nişanı İngiliz Hükümeti tarafından Mustafa Kemal Atatürke de teklif edilmiş, ancak Atatürk bunu Dizbağı nişanı sonra bize ayakbağı olur!.."diyerek kabul etmemişti.

Bir Osmanlı İmparatoru olarak Garb'e ordusunun başında olmaksızın ve sadece seyahat ve ikili ilişkiler kurmak üzere, barış içerisinde gitmek ilk ve son kez Osmanlının 32. hükümdarı Sultan Abdülazize nasib olacaktı...
Her ne kadar, o sırada Abdülaziz ile birlikte Garb Seyahatine katılmış olan Veliahd Şehzade Murat Efendi ve Şehzade Hamid Efendiler de daha sonra Padişah olmuşlarsa da o sırada henüz 27 ve 25 yaşlarını sürmekte olan birer Osmanlı şehzadesiydiler.
Bu arada Sultan Abdülaziz, sırf kendisi ile tanışabilmek için Paris Evrensel Sergisini bahane ederek binlerce kilometrelik yolu katederek gelen Rus Çarı II. Alexander ile de tanıştırılmıştı
-
Rus savaş anıtı Ayastefanos 1895

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında ölen Rus askerlerinin anısına yaptırılmış mimari yapıdır. Şenlikköy Mahallesinde yapılmıştır.
Anıtın yapılma nedeni görünüşte oldukça makul ve insancıldı. Savaş sırasında yaşamını yitiren 5.000 civarında Rus askeri çok dağınık bir biçimde ve çeşitli mezarlıklarda gömülmüştü. Bunların gözetimi ve bakımı zor, hatta olanaksızdı. Rus hükümeti soruna çözüm olarak dini gerekler için bir şapel eşliğinde mezarları bir kemik gömütlüğünde birleştirmek isteğindeydi.
Anıt, Osmanlı Devleti tarafından Rus Devletine savaş tazminatı olarak yapılmıştı. Yapımına 1895 te başlanan anıt ise önerinin amacını aşan bir biçimde ve boyutta gerçekleşti.
Aslında Rus hükümetince istenen, Rus Zaferini simgeleyen bir anıtın dikilmesi idi. Dikilen anıt ise, II. Abdülhamit in itirazı üzerine varılan bir uzlaşmanın sonunda kabul edilen haliydi.
Aslında Ruslar, Osmanlı-Rus savaşı sonunda İstanbul a doğru ilerleyişlerinde vardıkları en ileri nokta olan Yeşilköy de bu olayın anısına bir zafer anıtı dikmek istemişlerdi. Bu yüzden de anıtın yapımı iki devlet arasında uzun çekişme ve tartışmalara neden oldu, daha sonra uzlaşmaya varıldı.

I. Dünya Savaşı başlaması ve Rusya ya savaş açılmasıyla birlikte 14 Kasım 1914 tarihinde yıkıldı.
Mahmut Şevket Paşa, I. Dünya Savaşının ilan edildiği tarihlerde bu anıtın utanç kaynağı olduğunu düşünüyordu. Önce çanı indirtip askeri müzeye göndertti daha sonra da eşyaları toparlatıp polis müdürlüğüne teslim etti.
Osmanlı devletinin İttifak Devletleri nin yanında yer almasının kesinleşmesiyle Ayatefanos Rus Abidesi nin yıkılması Milli bir dava haline geldi, özellikle yazdığı makalelerle Aka Gündüz konuyu bütün halkın sorunu haline getirmişti.
Savaşın resmen ilan edilmesinden 13 gün sonra 14 Kasım 1914 te saat 08:30 da abide bütün halkın gözünün önünde havaya uçuruldu.
Son düzenleme : metin; 06-04-2017 saat: 02:30.
-
Semiha Yankı - Seninle Bir Dakika (Eurovision 1975 Stockholm,İsveç)
Semiha Yankı'nın unutulmaz şarkısı "Seninle Bir Dakika" Eurovizyon şarkı yarışması görüntüleri ile senkronize edilmiştir.
Giriş intro bölümündeki ses kaydı Piyanist Richard Clayderman'a aittir.
Seninle bir dakika umutlandırıyor beni
Bir dakika siliyor canım yılların özlemini
Hasret tükenmez gibi, kavuşmak bir dakika
Sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir dakika
Seninle buluşmamız bir dakikada geçti
Gözlerim gözlerini canım, bir dakikada içti
Hasret tükenmez gibi, kavuşmak bir dakika
Sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir dakika
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri