Sayfa 1771/7020 İlkİlk ... 77112711671172117611769177017711772177317811821187122712771 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 14,161 - 14,168 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. En Iyi Erkek Oyuncu Akademi Odullu ( Afrika Kralicesi - The African Queen, 1951) Amerikali aktor Humphrey (DeForest) Bogart’in dogum yildonumu (25 Aralik 1899)








  2. Ingiliz yazar, ressam modeli ve aktor (Denis Charles Pratt) Quentin Crisp'in dogum yildonumu (25 Aralik 1908)



    "Ana rahminden dusersiniz; acik arazide ates altinda surunursunuz; mezarinizin icine dusersiniz."

  3. Don Juan'in Ogretileri romaniyla taninan Peru asilli Amerikali yazar ve antropolog (Carlos César Salvador Arana Castañeda) Carlos Castaneda’nin dogum yildonumu (25 Aralik 1925)

    “Davranislarinin onemine inaniyorsun. Aslinda hic de onemli degildirler. Ama, hicbir sey onemli degilse benim neden olmeyi degil de yasamayi sectigimi soruyorsun. Cunku yasam hakkinda dusuncelere sahipsin. Ayni sekilde, gormek hakkinda da belli dusuncelerin var. Fakat, gormek eylemi dusunce ile tanimlanamaz. Sana tanimlamami istiyorsun. Ayni sekilde kontrollu deliligi de tanimlamami istiyorsun. Sana tek diyebilecegim. Kontrollu delilik ile gormek yetisi iliskilidir. Ikisini de aciklamaya dusunce yetmez.”



    “You think about your acts, therefore you have to believe your acts are as important as you think they are, when in reality nothing of what one does is important. Nothing! But then if nothing really matters, as you ask me, how can I go on living? It would be simple to die; that’s what you say and believe, because you're thinking about life, just as you're thinking now what seeing would be like. You want me to describe it to you so you can begin to think about it, the way you do with everything else. In the case of seeing , however, thinking is not the issue at all, so I cannot tell you what it is like to see . Now you want me to describe the reasons for my controlled folly and I can only tell you that controlled folly is very much like seeing ; it is something you cannot think about.”

  4. Yonetmen George Cukor, 25 Aralik 1938 Pazartesi gunu Vivien Leigh’in Ruzgar Gibi Gecti filminde Scarlett O'Hara rolunu oynayacagini acikladi.


  5. 20.yuzyilin onemli Cekoslovak roman yazari Karel Čapek’in olum yildonumu (25 Aralik 1938)

    “Bir insana bir seyi yapma gorevi verildiyse, en azindan insan o seyi yapmaya hakki oldugunu bilir. Bakin, carpim tablosu ne kadar sorgulaniyorsa, adalet de o kadar sorgulanmalidir. Her hirsizligin yanlis oldugunu kanitlayabilir misiniz bilmiyorum, ama ben size her hirsizligin kanunlara aykiri oldugunu kanıtlayabilirim, zira her seferinde sizi tutuklayabilirim.”



    "When it's someone's duty to do something, then at least he knows he's authorized to do it. Look, justice has to be as unquestioned as the multiplication tables. I don't know if you could prove that every theft is wrong; but I can prove to you that every theft is against the law, because I can arrest you every time.."




    “Bay Rybka, o gece eve yururken her zamankinden daha neseliydi; cunku birincisi, satranc macindan galip ayrilmisti (rakibini atla ne de guzel mat etmisti, yol boyunca kendini tebrige devam etti); ikincisi, yerdeki taze ve yumusak karin o muhtesem, saf sessizlikte ayaklarinin altinda ezildigini duyabiliyordu. "Bu ne guzellik Tanrim" diye dusundu Bay Rybka; karla kaplanmis bir sehir birdenbire kucucuk bir kente, metruk bir kasabaya donusur. Insan neredeyse birdenbire gece bekcilerinin ve at arabalarinin belirecegine inanir. Karin her seye kirsal bir goruntu vermesi, her şeyi zaman kavramindan uzaklastirması ne ilginctir.”



    “That night Mr. Rybka was walking home in a particularly good mood, first because he’d won his game of chess (that was a nice checkmate with the knight, he congratulated himself as he walked along), and second because fresh snow had fallen and it crunched softly beneath his feet in the fine, pure silence. Good heavens it’s beautiful, thought Mr. Rybka; a city covered with snow is all of a sudden such a small town, such an old-fashioned little place — it almost makes you believe in night watchmen and horse-drawn carriages; it’s funny how snow makes everything seem timeless and rustic.”

  6. Jennifer Jones, Joseph Cotten ve Ethel Barrymore'un rol aldigi romantik drama Hayal kadin (Portrait of Jennie - Il ritratto di Jennie), 25 Aralik 1948'de Los Angeles, California'da gosterime girdi.




  7. Akademi Odullu (Madencinin Kizi - Coal Miner's Daughter - La ragazza di Nashville, 1980) Amerikali aktris Mary Elizabeth 'Sissy' Spacek'in dogum gunu (25 Aralik 1949)




  8. Meksikali sair Xavier Villaurrutia y González'in olum yildonumu (25 Aralik 1950)

    Sonunda uzun sessizligiyle coker gece
    O buyuk golgesiyle her seyi orten.
    Incecik bir ses yukselir ansizin
    Sonra aciyla yitip giden.

    Kulak, dikkat kesilir uzak bir yankiya
    Ya da gelip gecen birilerinin sozlerine
    bir dizi sestir sadece geride kalan.

    Sonunda gelir gece izmaritlerin delik desik ettigi
    Ortuleri sererek, sondurup isiklari
    Kapatir son pencereyi de.

    Agir, golgeden ellerini uzatir sessizlik
    Golge sessizliktir. Ve biz hic bilemeyiz
    Nerede baslayip nerede bittigini
    Hatta baslar mi biter mi.

    Faydasizdir yani basimdaki lambayi yakmak
    Kipirdamaksizin kendimden inerken
    Sessizlik kuyusunu daha da derine kazir cunku isik.

    Sonunda gelir gece baska insanlarin
    Sozlerini uyandirir; kurumus, eskimis
    Sararmis sozleri: Kalp, gizem, dolunay, karanlik…

    Sonunda hepsi coker: gece, umut, yalnizlik.

    Gece eski bir dusun denizidir hep
    Soguk, bos bir dus. Batik bir unutustan baska
    Denizinde geriye bir seyin kalmadigi.

    Gecenin dalgalari surukler
    Keder veren anilari, soguk korkulari
    Bir seye susayisi… Ve titreyerek

    Bitiririz iste bir gunu daha
    Artik hatirlayamadigimiz bir seyin acisiyla.

    Sonunda coker gece basimi iterek
    Sessiz, bilinmeyen bir dalganin icine.
    Olu kirpiklerle ortup gozlerimi
    Bos bir not birakir ellerime.



    Al fin llegó la noche con sus largos silencios,
    con las húmedas sombras que todo lo amortiguan.
    El más ligero ruido crece de pronto y, luego,
    muere sin agonía.

    El oído se aguza para ensartar un eco
    lejano, o el rumor de unas voces que dejan,
    al pasar, una huella de vocales perdidas.

    ¡Al fin llegó la noche tendiendo cenicientas
    alfombras, apagando luces, ventanas últimas!

    Porque el silencio alarga lentas manos de sombra.
    La sombra es silenciosa, tanto que no sabemos
    dónde empieza o acaba, ni si empieza o acaba.

    Y es inútil que encienda a mi lado una lámpara:
    la luz hace más honda la mina del silencio
    y por ella desciendo, inmóvil, de mí mismo.

    Al fin llegó la noche a despertar palabras
    ajenas, desusadas, propias, desvanecidas:
    tinieblas, corazón, misterio, plenilunio...

    ¿Al fin llegó la noche, la soledad, la espera!

    Porque la noche es siempre el mar de un sueño antiguo,
    de un sueño hueco y frío en el que ya no queda
    del mar sino los restos de un naufragio del olvidos.

    Porque la noche arrastra en su baja marea
    memorias angustiosas, temores congelados,
    la sed de algo que, trémulos, apuramos un día,
    y la amargura de lo que ya no recordamos.

    ¡Al fin llegó la noche a inundar mis oídos
    con una silenciosa marea inesperada,
    a poner en mis ojos unos párpados muertos,
    a dejar en mis manos un mensaje vacío.

Sayfa 1771/7020 İlkİlk ... 77112711671172117611769177017711772177317811821187122712771 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •