- 
	
	
		
		
		
				
				
		
			
				
					
Şükran Akannaç
Fethiye'nin Şükran teyzesi, 71 yaşında ve kendini "200 yıllık İstanbullu" olarak tanıtıyor. "İstanbul'un İstanbul olduğu zamanlardı" dediği çocukluk yıllarını takiben dönemin şartlarına göre çok iyi bir eğitim alır ve Güzel Sanatlar Akademisi'ne girer. Devrin ünlü ressamlarından dersler alır. Akademiden mezun olduktan sonra ailesinin "sanattan para kazanılmaz" telkiniyle memuriyete başlar. Çocukluğunun Erenköy'ünün gittikçe bozulduğunu görünce İstanbul'dan kaçmaya karar verir: "İstanbul 30 yıl öncesinden bozulmaya başlamıştı" diyor Şükran Akannaç: "200 yıllık İstanbullu bir ailenin kızıydım; fakat sokağa çıktığımda hiç kimseyle selamlaşmadan eve dönmeye başlamıştım. Artık İstanbul benim İstanbul'um olmaktan çıkmıştı".
İstanbul'da sergiler açar, söz yazarlığı yapar. Tanju Okan'a altın plak kazandıran şarkısını verir. Fakat İstanbul'da bir şeyler ters gitmektedir. Çözüm arayışına girerek önce Karayolları Genel Müdürlüğü'ndeki teknik ressamlık görevini Bursa'da sürdürmeye karar verir. Resim çalışmalarına Bursa'nın tenha bir semtinde devam eder. 1998'de Fethiyeli akrabalarının izini sürmek için tatil planlarına güneyin bu sakin beldesini de katar. İki haftalığına geldiği Fethiye'de kalır ve bir daha da geri dönmez.
Dedesi Fethiyelidir. Hiç görmediği akrabalarını arar bulur ve hayatı yeniden tanır; "İnsanlar beni ilk kez görüyorlardı. İstanbul'da kaybettiğim samimiyeti, dostluğu burada bulmuştum." Fethiye'nin Şükran teyzesi hayatının "üçüncü baharını" yaşıyor bugün. İlerleyen yaşına rağmen inanılmaz bir dinamizmle resim kursları düzenliyor, seramik eğitimi veriyor. Kırmızı, sarı, beyaz begovillerle dolu bahçesinde hayat deneyimini genç nesillere aktarıyor. Yazdığı şiir kitabı belediye tarafından yayınlanır. Şehrin içindeki kötü görünümlü elektrik trafolarını öğrencileriyle birlikte boyar, okulların istinat duvarlarına resimler yapar.
Önce İstanbul'dan, sonra Bursa'dan kaçışını "emeklilik dolayısıyla hayattan çekilme" olarak tanımlamıyor: "Zaman zaman düşünüyorum. Ben hasta ve yaşlı olduğum için mi buraya yerleştim, yoksa burası benim yaşamak istediğim yer mi diye? Bedenim mi bana hükmediyor yoksa beynim mi diye bir test yaptım. Kahve içmek için İstanbul'a gitmeye karar verdim. Akşam otobüse binip sabah Harem'e indim. Vapurla Eminönü'ne geçerek Mısır Çarşısı'nı dolaştım. Şark Kahvesi'nde kahve içtim. Oradakilere sadece kahve içmek için İstanbul'a geldiğimi söyleyince bana 'deli' muamelesi yaptılar. Sonra Cağaloğlu ve Sahaflar'ı dolaştım. Beyazıt Meydanı'nda çay içip aynı günün akşamı Fethiye'ye geri döndüm. Gördüm ki bedenim beynime değil, beynim bedenime hakim."
Şükran teyze kendini sınarken Fethiye karışır. Elinde palet ve fırçaları sokaklarda resim yapan Şükran teyzenin ortadan kaybolması ile panikleyen komşuları ve öğrencileri tüm şehri dolaşıp hocalarını arar. Otobüs şirketinden İstanbul'a gittiğini ve ertesi gün döneceğini öğrenen Fethiyeliler ellerinde çiçeklerle garajda bekler. Şükran teyze, "İşte bunu İstanbul'da bulamazdım" diye açıklıyor, doğup büyüdüğü şehri terk etme gerekçesini.
				
			 
			
		 
			
				
			
			
			
		 
	 
	
	
 
		
		
		
	
 
  
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
	
		
		
		
		
			
				
				Gönderi Kuralları
			
			
				
	
		- Yeni konu açamazsınız
 
		- Konulara cevap yazamazsınız
 
		- Yazılara ek gönderemezsiniz
 
		- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
 
		-  
 
	
	
	Forum Rules
 
			 
		 
	 
 
  
  
  
 
 
Yer İmleri