İstanbul'un finans merkezi olmasıyla ilgili projenin başlangıcı 2012 yılına yani Ağaoğlu'nun aldığı ihale sürecine kadar gider. Bu kişinin ihalenin hemen sonrasında Zekeriya Öz'ün tatil harcamalarını karşılaması konusunda çıkan haberler, sonrasında yaşanan 17/25 Aralık süreci vs. olaylarıyla birlikte girilen durgunluk süreci 2016 yılına kadar devam etmiştir. 2016 yılının önemi ise sayın Erdoğan'ın 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra New York'ta etkili ve dahi yetkili sermaye gruplarıyla yaptığı toplantı ile alakalıdır. Bütün bunlara girerek kimsenin kafasını karıştırmak istemiyorum. Şu ana kadarki paylaşımlarımda anlatmak istediğim temel husus Devletin bu konudaki kararlılığıdır. Kaldı ki teknolojinin geldiği nokta itibariyle verdiğim süreler fazla bile. Girin google'a 15 günde 30 katlı bina yazıp çıkan videoları izleyin. Sonuçta denizin altından koskoca tüneller, yollar yapan bir Devlet için bu işler çocuk oyuncağı. 30 kat bina dediğin projenin inşaatı, bunun maliyeti nedir ki ? Kimse kusura bakmasın ama bu minvalde yazılanları çocukça buluyorum.

Buradaki temel sıkıntı, küresel sermaye dediğimiz güçlerin talep ettiği imtiyazlar vs. Zaten hepsini en ince ayrıntısına kadar yazdık. Yarattığı fırsatlar kadar barındırdığı riskler de mevcut ve bu risklerin bir kısmı mevcut siyasi sistemi tehdit eder nitelikte. Bu konuda daha da fazla bir şey yazmayı çok gerekli görmüyorum, bundan sonra yapılacak iş gelişmeleri sabırla izlemek olacaktır. Sonuçta bakan düzeyinde yapılmış bir irade beyanı var ve biz yatırımcılar için bu fevkalade önemlidir.