Kasabanın birinde zengin bir tüccar yaşarmış. Öleceği vakit vasiyetinde: “Ben mezara konulduğum gün kim gelir benimle bir gece* mezarda kalırsa ona servetimin yarısını bırakacağım” demiş.
Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılmasına rağmen bunu yerine getiremiyeceklerini düşünüyorlarmış. Kısa bir müddet* sonra adam ölmüş.
[http://www]
Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş. Bunu duyanlardan biri de kasabanın en ücrâ köşesinde yaşayan hamalmış. Adamın* öldüğü haberini duyunca yakınlarına kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş. Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra* hamalı da adamla birlikte kabre koymuşlar.
Hamal: “Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var. Kaybedecek bir şeyim yok. İyi ettim de bu adamla buraya girdim. Çıktığımda* kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım” diye düşünüyorken bir gürültü kopmuş ve dünyada daha önce hiç karşılaşmadığı yüzlere orada rastlamış.
Gelen melekler aralarında konuşuyorlarmış: “Bu ölü olan zaten elimizde. Onu istediğimiz vakit hesaba çekebiliriz. İlk önce şu canlı olandan başlayalım”.
Adam tir tir titriyorken başlamış melekler peşpeşe sorular sormaya: “Söyle bakalım ey falan oğlu filan. Küfenin ipini nereden* buldun? Satın aldıysan ne kadara aldın? Kimden aldın?
Aldığın kişiyi dolandırdın mı? Hakiki değerinde mi verdin ücretini?”
Adamın dili dolanıyor sorulan sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor, ancak o cevap verdikçe ip ile ilgili bir başka soru ile karşılaşıyormuş.
Gün ağarırken zengin adamın akrabaları gelmiş ve adamı mezardan çıkarmışlar. Sonra: Artık kasabanın sayılı zenginlerindensin. Anlat bakalım bir gece mezarda kalmak nasıl bir duygu? demişler.
Hamal:
“Aman, lanet olsun! İstemiyorum! Bütün mal mülk sizin olsun!
Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim, o kadar malın hesabını kıyamete kadar veremem herhalde...’’
Biliyor musun Olric, benim bir çok dostum var.
Görüyorum efendim, hepsinin sırtınızda izleri var.
Yer İmleri