Sayfa 1023/1060 İlkİlk ... 235239239731013102110221023102410251033 ... SonSon
Arama sonucu : 8474 madde; 8,177 - 8,184 arası.

Konu: PRTAS - ÇBS Printaş

  1. Gençliğimde Şişhane'de, "Sarı Madam" adında bir kahve vardı. İnsanlar oraya gelir, oyun oynardı. Aileler de gelir çay içer, simit yer, sohbet ederdi. Çok güzel bir Haliç manzarası vardı. Şişhane'den Hasköy'e dönen köşedeydi. Eskiden kahvenin anlamı, sadece oyun oynanan yer olmaktan çok uzaktı, tam anlamıyla sosyal bir ortamdı. Kaçamak sigara içmek için de çoğu zaman oraya giderdik..
    Bir gün oranın müdavimlerinden Şapat diye bir bey geldi. Biz de yandaki masada arkadaşlarla oturmuş, çay içiyorduk. Adamın orta halli bir görüntüsü vardı ama sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. Arkadaşları da bu durumu fark etmiş olacak ki, içlerinden biri, "Hayrola Şapat, bir derdin mi var?" dedi.
    "Sormayın..."
    İlk bulduğu boş sandalyeye çökercesine oturdu.
    "Anlat be Şapat."
    Adam anlatmaya başladı. Yanımızdaki masada oturduğu için anlattıklarını bir bir duyuyorduk.
    "Benim dört tane dairem vardı. Bankada param vardı. Karımdan kalan ufak tefek birkaç mücevher de vardı. İki kızımı ve damatlarımı çağırdım ve 'Bunları size taksim edeyim, sonra birinizin evinde kalırım, yalnız yaşamak istemiyorum,' dedim. Yaptım da. Her şeyimi onlara verdim. İki kızımda birer yıl kalacaktım, böyle konuşmuştuk. Baştan her şey yolunda gitti. Sonra bu anlaşma aylara, haftalara, şimdi de günlere indi. İkisi de kendi düzenleri bozulduğu için beni evinde istemiyor. Anlayacağınız, beni kapının önüne koyacaklar."
    İshak Efendi diye bir adam, "Bu mudur senin bütün derdin?" dedi ; "Sen merak etme, yarın sabah burada buluşalım, senin derdini çözeceğim."
    Biz olanları sonradan kahvenin sahibine sorarak öğrendik. Zavallı amcanın sonunu çok merak etmiştik. Bu iki amca, ertesi gün buluşmuş, İshak Efendi cebinden bir anahtar çıkarmış ve Şapat'a vermiş. Bu bir banka kasası anahtarıymış ve üstünde "OB" harfleriyle bir de numara varmış. "OB", Osmanlı Bankası'nın kısaltmasıydı. Bankanın itibarı da çok büyüktü.
    "Bak, bu anahtarı hangi kızının evinde daha çok kalmak istiyorsan o evde kaybetmiş gibi yapacaksın. Dikkat et de nereye attığını unutma. Sonra 'anahtarım kayboldu' diye ortalığı ayağa kaldıracak, sonra da bulacaksın. Kızın sana 'Bu ne anahtarı?' diye sorduğunda, 'Ne anahtarı olacak, kasa anahtarı. Sen bütün varlığımı size verdiğimi mi zannediyorsun? Paralarım, tahvillerim, banka kasasında duruyor. Kimin evinde ölürsem, anahtar ve kalan servetim onun olacak. Kafamdaki plan bu' diyeceksin."
    Şapat Bey, İshak Efendi'nin bütün dediklerini yapmış ve sonradan takip ettiğimize göre de küçük kızının evinde krallar gibi yaşayıp ölmüş. Öldükten sonra kızı ve damadı anahtarı alıp bankaya gitmiş. Banka da onlara, "Ne böyle
    bir kasa numaramız var, ne de böyle bir anahtarımız," demiş.
    Şapat Bey bir de yazı bırakmış ardından :
    "Sizi ancak böyle adam edebilirdim!"
    A L I N T I

  2. Holdingin sahibi her sabah ve akşam gelip geçer iken kambura,
    -Günaydın kambur , iyi akşamlar kambur, nasılsın kambur, işler nasıl kambur..? diye seslenirmiş...

    Seneler sonra bir sabah günaydın kambur der, kambur ; döner bıçağını çekip iş adamını öldürür.

    Hiç bir avukat kamburun savunmasını yapmak istemez ve kabul etmez.

    Kamburunda ağzını bıçak açmaz hapiste idam kararını bekler.

    Fransa'da olayı duyan bir avukat İngiltere'ye gelerek kamburun savunmasını üstlenir.
    Mahkeme heyeti toplanır herkes ayağa kalkar söz savunmadadır.

    Fransız Avukat ( şimdi hayal edin Avukatı ellerini masaya yavaş yavaş vurarak ve tek tek kelimeleri seçerek) Yargıca döner saygı değer Yüksek İngiliz mahkemelerinin yargıçları size Yüksek Fransız saygı değer mahkemelerinin yüksek yargıçlarının sevgi ve saygılarını getirdim.

    Hakime döner; yüksek İngiliz mahkemelerinin saygı değer hakimleri size yüksek Fransız mahkemelerinin sevgi ve saygılarını getirdim.

    Savcıya döner yüksek İngiliz mahkemelerinin saygı değer savcıları size yüksek Fransız saygı değer mahkemelerinin savcılarının sevgi ve saygılarını getiriyorum.
    jüriye döneeeeeer ve Hakim sert bir şekilde masaya vurarak; yeter be adam ! Savunmana geç der hiddetlenir.

    Avukat da;aman efendim ben size ne dedim hakaret etmedim, küfür etmedim, siz neden hiddetlendiniz..?
    Beni susturup bağırarak, iki saniye daha dayanıp beklemediniz, sevgi ve saygı getirdiğim halde rencide ettiniz beni der.

    Bakın müvekkilim senelerdir taşıdığı kamburu, iş adamı tarafından günün düzenli ve belirli saatlerinde hatırlatılarak ona daha da ağır bir yük haline getirilmiştir.
    Günaydın kambur, nasılsın kambur, iyi günler kambur, senelerdir buna katlanmıştır.
    Siz şurada iki dakika sevgi selama katlanamadınız der ve kamburu beraat ettirir.

    Evet dostlar bu gerçek yaşam hikayesinden alınmıştır.

    Elgiz Hayudini
    Son düzenleme : garibanca; 13-10-2024 saat: 15:01.

  3. Cahil doğduk cahil ölmüyoruz.
    Masum doğduk masum ölmüyoruz.
    Merhametle doğan güç büyüdüğünde adil yaşamayı öğrense.
    Cennetle cehennemi konuşmaz mahkeme nedir bilmezdik.
    Haksızlığa boyun eğersen zalimin günü masumun gecesi bitmez.

  4. Bu dünyada müslüman olsun yada olmasın, neye inanırsa veya inanmaz kendi bilir her insan imtihanda. Kimi zenginlik ile, kimi fakirlik ile, kimi Allah'a inancı olup olmaması ile. Bir çok şey sayabiliriz. Hatasız kul olmaz ama en az hata ile imtihanımız tamamlansın. Bu dünya imtihan dünyası olduğu için rahat etme yeri değil. Dünyayı sevseydik ağlarayak dünyaya gelmezdik. Hak yiyen kendini hukukun üstünde gören kim olursa olsun sonu mutlu bitmeyecek. İnansın yada inanmasın Azrail o kişi ölmeden yüzünü ona gösterecek.

  5. Hiç kimse sana nasıl yaşaman gerektiğini öğretemez sen yaşadıkça nasıl yaşaman gerektiğine karar verirsin dün cahildin bugün ki aklım olsaydı diye başlıyorsan demekki aklın sana yaşanacak daha bir şeylerin olduğunu söylüyordur

  6. Sabahtan akşama kadar çalışıpta; zengin olamadıysak, mesaiye kalmanın bir anlamı yok...

  7. Lokantanın birinde o yörenin en tanınmış Pehlivan'ı çorba içiyormuş.
    Derken zayıf cüsseli bir müşteri daha girmiş içeriye.

    O da çorba istemiş. Garson çorbayı getirmiş, müşteri limon da istemiş. Garson "beyefendi son limonu şu karşıdaki beye verdim maalesef limonumuz kalmadı" der.

    O sıska görünümlü müşteri de " olsun o beyefendinin sıktığı limonu getir" der. Garson da " aman beyefendi o buraların en namlı pehlivanı onun sıktığı limonda suyu mu kalır" der.

    Müşteri "olsun kardeşim sen getir" der.

    Pehlivan da olanları göz ucuyla seyretmektedir.
    Garson gider pehlivanın masasındaki sıkılmış limonu getirir ve masasına bırakır.
    Pehlivan sıkılmış limonun suyunun çıkmayacağını bildiği için bıyık altı gülmektedir.

    Yeni gelen o sıska görünümlü müşteri suyu sıkılmış limonu alır ve öyle bir sıkar ki, çorbaya inen suyun şıkırtısı öbür masalardan duyulur.
    Hem Pehlivan hem de diğer müşteriler şaşkınlık içinde kalmıştır.

    Özelikle gururu da kırılan Pehlivan sıska müşterinin yanına gider ve;
    "Bu yörede gücü ile nam salmış en ünlü pehlivanım ben. Sen kimsin ki bu limondan hala su çıkartabildin? Bana adını bahşeder misin yiğidim" diye sorar?

    Tabii demiş sıska müşteri; ben Mehmet Şimşek...

  8.  Alıntı Originally Posted by garibanca Yazıyı Oku
    Lokantanın birinde o yörenin en tanınmış Pehlivan'ı çorba içiyormuş.
    Derken zayıf cüsseli bir müşteri daha girmiş içeriye.

    O da çorba istemiş. Garson çorbayı getirmiş, müşteri limon da istemiş. Garson "beyefendi son limonu şu karşıdaki beye verdim maalesef limonumuz kalmadı" der.

    O sıska görünümlü müşteri de " olsun o beyefendinin sıktığı limonu getir" der. Garson da " aman beyefendi o buraların en namlı pehlivanı onun sıktığı limonda suyu mu kalır" der.

    Müşteri "olsun kardeşim sen getir" der.

    Pehlivan da olanları göz ucuyla seyretmektedir.
    Garson gider pehlivanın masasındaki sıkılmış limonu getirir ve masasına bırakır.
    Pehlivan sıkılmış limonun suyunun çıkmayacağını bildiği için bıyık altı gülmektedir.

    Yeni gelen o sıska görünümlü müşteri suyu sıkılmış limonu alır ve öyle bir sıkar ki, çorbaya inen suyun şıkırtısı öbür masalardan duyulur.
    Hem Pehlivan hem de diğer müşteriler şaşkınlık içinde kalmıştır.

    Özelikle gururu da kırılan Pehlivan sıska müşterinin yanına gider ve;
    "Bu yörede gücü ile nam salmış en ünlü pehlivanım ben. Sen kimsin ki bu limondan hala su çıkartabildin? Bana adını bahşeder misin yiğidim" diye sorar?

    Tabii demiş sıska müşteri; ben Mehmet Şimşek...
    maşallah 82 kişi çalıların arkası an itibari ile

Sayfa 1023/1060 İlkİlk ... 235239239731013102110221023102410251033 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •