Sayfa 7/7 İlkİlk ... 567
Arama sonucu : 56 madde; 49 - 56 arası.

Konu: Borsa Felsefesi, Borsacı Kafası.

  1. Ya da petrolün işi bitmiştir belki de bunun çok iyi farkında olan Trump bitmiş okeye dönüyordur. petrol ya da doğalgaz çıkartarak Çin ile başa çıkamaz. Sonrasında acı gerçekler kabullenilince ellerinde kalan rezervlerin pek faydası olmaz. Kim alacaksa artık....

    Çin Yapay zeka işinde de ABD den önde. Yapay zeka işi ileride elektrik tüketimini % 30 civarında artıracak buna da petrol ve doğalgaz ile yetişmek pek mümkün değil. TRump yakında bir çok konularda çark ettiği gibi bu konularda da çark edecek. Ben kendisinin bunun farkında olmayacak kadar kıt akıllı olduğunu da hiç sanmıyorum. Bu acı gerçekler ABD nin işini şu an çok zorlaştıracağı için trump sadece ABD yi değil tüm dünyayı şimdilik kandırıyor. Bunun doğruluğuna da ortadoğudan çekilmeleri kanıttır.
    "Hayalleriniz için sessiz bir şekilde savaşın. Çünkü onları gerçekleştirirken yaratmış olduğu etki insanların tahammül edemediği bir şeydir."

  2. OTOMOBİL SAHİPLİĞİ KONUSUNDA YORUMLAR

    -2023 sonu itibarı ile Türkiye'de trafiğe kayıtlı araç sayısı 26,6 milyon adet; otomobil, motosiklet, kamyon, traktör, Otobüs, minibüs, özel.
    -Bunun 15,3 milyonu otomobil. 5,5 milyon dizel, 5,1 milyon LPG, 4,4 milyon benzinli 300bin EV ve Hibrit
    -Trafiğe kayıtlı tüm araçların 2023'de toplam kat ettiği mesafe 348.115.000.000 km.
    -Araç başına ortalama 13.687 km./yıl gibi düşük bir rakam çıkıyor. Ticari amaçlı araçlar ve kiralık filoları verimli kullanılıyor kabul edelim.
    -Kişisel kullanım amaçlı araçların yıllık ortalama kullanıldığı mesafe 20.000 km. dir diye tahmin ediyorum. Benim kullanımım 10.000 km.
    - Kabaca 3,5 milyon benzinli araç, 3,5 milyon LPG'lii 300bin EV ve Hibritler ile dizellerin 2,7milyonu kişisel amaçlı veya farklı nedenlerle düşük kullanımlı desek 10 milyon otomobil yılda 20bin km.'den az kullanılan guruba girer.
    -Bir arabanın hiç kullanılmasa dahi sabit giderleri; vergi, sigorta, kasko, muayene, periyodik bakım vs. ortalama 36.000 TL/yıl. Arabaya bağlanan sermayenin yıllık fırsat kazancı %60'tan her 1 milyonTL için 600 bin lira, bundan arabanın %30'lluk olası değer artışını düşersek 300bin TL. Toplamda 336bin TL/yıllık bir gider oluşur ki amortismanı, trafik cezalarını, otopark giderlerini, parça ve lastik değişimlerini hesaba katmıyoruz bile!

    SORULAR

    1-Bir milyonTL değerinde bir araba sahibi olmayan bir ailenin yıllık ulaşım harcama bütçesi min. 336binTL dersek doğru olur mu?
    2-Yatırım mantığıyla alınan milyonlarca araç aslında milli sermayenin atıl kalması olarak değerlendirilmeli mi?
    3-İkinci el arabaların değer kaybetmesi ülke için katlanılabilecek bir durum mu?
    4-Petrol fiyatı aşırı yükselirse bu dengeler nasıl etkilenir? Sonuçta 10 milyon civarı araç düşük bir kullanım için bekletilirken giderleri arttıkça artacak ve işletme maliyeti artık ince hesap yapmaya gerek kalmadan bile hissedilecek.
    5- Hesapta olmayan bir petrol şoku yaşanırsa kullanılamayacak hale gelecek, tahminen 10 milyon otomobil, traktör, minibüsün toplam sermaye değeri ne? (Petrol fiyatlarının yavaş yavaş tırmanması durumunda bu risk bertaraf olacaktır.)

    Kendi kendime yaptığım bir fikir yürütmedir. Herhangi bir tavsiye yada kesin çıkarım söz konusu değil sadece basit verilerle basit bir mantık yürütüyorum ve hatalı olma ihtimalim çok yüksek. 5milyon atıl motorlu taşıt demek ortalama 25bin$ araç bedeliyle 125 milyar$'a denk gelir.

  3. Son düzenleme : Zdx&Lunar Soul; 26-05-2025 saat: 22:49.
    "Hayalleriniz için sessiz bir şekilde savaşın. Çünkü onları gerçekleştirirken yaratmış olduğu etki insanların tahammül edemediği bir şeydir."

  4. Sn. Lunarsoul
    Petrol ve doların tahtının sarsılması ve hatta gelecekte gözden düşmeleri mümkün. Öte yandan dijital paralar ve ödeme sistemlerinde de ABD öncü şu anda. Esasen mülkiyete, vatandaşlığa, kimliğe dair herşey dijitalleşiyor ve bu durum merkezi devlet otoritelerinin işine geliyor. Belki gelecekte USD ve diğer kağıt paralar ortadan kalkacak ama Visa ve Master Card gibi kartlı ödeme sistemlerinden Paypal gibi dijital para aktarım mekanizmalarına ve son olarak Crypto paralar ile bunların ardındaki block chain teknolojisine kadar olan gelişim sürecinde ABD hala öncü rol oynuyor. Dijitalleşen dünyadan en fazla faydalanan borsalar da ABD borsaları, dış yatırımların çoğunu çekiyorlar.

    Petrolü para gibi görmeyin, bu bir endüstri ve 10 milyonlarca çalışanı var hatta ekonomisi petrole dayalı ülkeleri düşünecek olursanız milyara yakın insanın hayatını ilgilendiren bir mevzuda kolay hüküm vermeyin. Şu an içinde yaşadığınız dünyanın dengeleri 250 yıl önce petrol üzerine kurulmuşken bir şeylerin kendi kendine ve yumuşak biçimde değişeceğine inanmak doğru değil. Petrol bir fay hattıysa bundaki her kırılmayı şiddetli depremlerle hissedeceğiz. Savaşların, krizlerin ve işgallerin ana sebebi olmaya devam edecek. Bir gün tahtını kaybedecekse de bu çok gürültülü biçimde olacak. Petrolün akaryakıt olarak kullanımı konusu ise insan sağlık bariyeriyle ilgili aslında. 2020 Covid olayı ve en yaygın kanser türünün akciğer kanseri olması insanlığa, hava kirliliği konusunda sınıra geldiğini gösterdi. Elektrikli araba devrimi bu bakımdan anlamlıdır ve zamanla daha da büyüyecek. Hatta bir petrol şoku tüm petrole dayalı ulaşım araçlarında devrimi zorunlu bile kılabilir öte yandan petrolün petrokimya endüstrisi vasıtasıyla yeni uygulama alanları veya mevcutların geliştirilmesi de gündemde olacak. Kim bilir belki temiz su sıkıntısı ve fiyatları yüzünden tek kullanımlık sentetik kıyafetler giymeye başlayacağız.
    Son düzenleme : yelpaze; 27-05-2025 saat: 09:43.

  5. Borsacılar arasında geniş bir kesim 19 Mart öncesi koşullara ve dengelere döneceğimiz bir senaryoya odaklanmış. Böylece ellerindeki hisselere daha yüksek fiyat verecek birilerini bulabileceklerini düşünüyorlar. Hala faiz indirimi filan deniyor, 25 yıldır birisi de çıkıp kaynak konusunu gündeme getirmiyor. Hadi eskiden borç kolay bulunuyordu kaynak borçtu, şimdi ne? Ayrıca faiz zamanın bir fonksiyonuyken bizim siyasilerin zaman konusunda elleri ne kadar rahat?

    Ben o tarihten önce de uygulanan ekonomi programının başarılı olamayacağını iddia ediyordum şimdi de.
    Mevcut koşullarda, bizim durumumuzdaki bir ülkede enflasyon öncelik olamaz. Programın en önemli ayağı eksik, dış kaynak...
    Mevcut global koşullarda dış kaynak konusunun önemi katlanarak artmış ve siz bunu bulamıyorken iç kaynakları nasıl ucuza kullanacaksınız? Üstelik ülkenin mevcut nakit varlıklarına mutlaka dış döviz ilave etmeniz lazım yani dış kaynak bulamasanız da ihracat ve turizm gelirleriyle artı yaratmanız lazım zira enerji ithalatı, kaçan sermaye ve faiz ödemeleri yoluyla dışarı devamlı para pompalıyorsunuz.

    Bana göre eskiye dönüş en düşük olasılıklı senaryo. Faiz indirimleri başlar, piyasa morali biraz düzelir, enflasyon zaten el yordamıyla halledilir. Peki siyasetin bunlar için gereken zamana tahammüllü var mı? İnsani hata olasılıkları dikkate alınıyor mu? TL'de aşırı hareketliliğe dayalı senaryolara daha sıcak bakıyorum.
    Şunu kabul etmeliyiz ki; We're not in Kansas anymore.

  6. Dünya Borsaları genelde zirvelerine yakınken bizimki dahil birkaç tane pek iyi durumda değiller.
    Arjantin'de yerel paranın değer kaybı tüm önlemlere rağmen devam ediyor. Borsaları Politik durum güvenilir ve istikrarlı değil.
    Thailand borsası da negatif ayrışanlardan. Ekonomik bir problemi yok ama orada da siyasi tansiyon yüksek ve bazı geçmiş olumsuzlukların tekrarından korkuluyor
    Danimarka ise Grönland'ı kaybetme mevzusunun baskısını hala atlatamadı. Detayları bilemiyorum ama bir şekilde Copenhagen borsası kötü performans sergiliyor.

  7. TL faizlerinin yüksek olmasını döviz kurlarıyla ilişkilendirmeyen tek bir uzman yorumuna rastladınız mı? Faiz yüksek, bu da döviz kurlarını baskılıyor muş? Global faiz oranlarına göre bizim ülkede faiz oranları hep yüksek hatta mukayeseli faiz oranları son 20 yıldır Ecevit döneminden daha düşük olmadı? ABD gösterge tahvili %6 seviyesindeyken bizde %36 olan faiz yıllar sonra onlarda %0,5 ve bizde %5 olduğunda düşük faizden söz edebilir misiniz? Siz bunu iddia edebilirsiniz elbette ama döviz kurlarını ikna edemezsiniz. Nitekim öyle de oldu; Sözde faizlerin düşük olduğu dönemler dahil kurlar hep yükseldi.2018'de 4,1 lira olan USD/TL 2025'de 41 lirayı test ettiyse yüksek faiz kurların katili diyemeyiz. Bizde kurların stabil kaldığı bir dönem oldu ama bu faizler değil varlık satışlarıyla sağlandı. Kamu ve özel sektörde 100 milyar$'ları aşan el değiştirmelere şahit olduk.

    Uzmanlarımız nerede hata yapıyor?

    Ülkenin kaynak sıkıntısını bir türlü anlayamıyorlar. Türkiye'de yerleşiklerin döviz mevduatları da TL mevduatlarla eşit önemde kaynaktır. Faizi yüksek tutmanız bu gerçeği değiştirmez sadece zamanlama farklılığı yaratır. Eninde sonunda döviz mevduatlarının getirilerini de TL'ye yaklaştıracak şekilde fiyat düzeltmesi kaçınılmazdır. Aksi halde aynı önem derecesindeki iki kaynağınızdan birinin kümülatif değeri düşük kalmış olur. Bu durum öncelikle bir sermaye yetersizliği sorununu karşınıza çıkarır. Yükümlülüklerinize nazaran önemli bir varlık kaleminizin değeri düşük kalmıştır. İlave olarak dışsal etkiler de görünmeye başlanır, örneğin dövize spekülatif bir talep artışı görürsünüz ve siyasi bunalımlar sürecin tuzu, biberi olur. Kaynak sıkıntısı olan ülkede faizler kurları baskılayamaz zira döviz mevduatları da bir kaynaktır ve bunu borç olarak almaya en hevesli merci bizzat devlet hazinesidir, ne de olsa en büyük giderler onun elinden çıkmaktadır ve ironik biçimde, kaynak ihtiyacı yeterince yükseldiğinde kurların artması onun kısa vadeli dengeleri sağlamasına yardımcı bile olabilir.

    Ülkemizde ekonomi uzmanı bol. Böyle zor koşullar altında herkesin ekonomi ve hukuk gibi alanlarda fazladan bilgi sahibi olması normal.
    Akademisyenlerimiz de bol ve iyiler ama hiçbiri birisi iktisat ve tarih altyapısı sağlam olan, mühendislik formasyonuna sahip borsacılarla yarışamazlar.

  8. Spekülatif güçlerin borsayı kısa vadede yükseltebileceği tezini ay başında dile getirmiştim ve borsa da bir canlanma belirtisi vermişti ancak bu süreç siyasi tercihlerle sonlanmış gibi gözüküyor. Herkesçe malum olan, orta ve uzun vadede olumsuzluğa işaret eden ekonomik, siyasi, finansal ve jeopolitik faktörlerin psikolojik baskısı kısa vadeli beklentileri de bozacak kadar güçlü olabilir.

    Ülkenin çözümsüz gözüken dış kaynak problemi ve bunun neden olduğu olumsuzlukların zamansal bir yakınsamayı imkansız kılması hisse senetleri gibi sahiplik temelli varlıkların fiyatını baskılıyor doğal olarak. Dış kaynak sorununun ekonomik ve finansla sonuçları olan, başta pahalılık ve krediye erişim problemlerine ilişkin şikayetler nedeniyle, siyasi otoritenin önceliğini ekonomiden kendi siyasi çıkarlarına kaydırdığını görüyoruz. Ekonomi alanında çözüm üretemediklerinden, kısaca dış kaynak bulamadıklarından agresifleşen tavırlara şahit oluyoruz ve piyasa gerginleşiyor.

    Geleceğe ilişkin en muhtemel senaryoların temelinde kaynak problemine ilişkin sonuçlar yer alıyor bence. Acil durumlarda başvurulan son merci de olabilir TL'nin değerinde artan bir dalgalanma da. Piyasanın büyük oyuncuları keskin sermaye kayıplarından kaçınmak istiyorsa bunları simüle etmek durumunda. Borsanın siyasetten gelecek bir iyi haber beklemediği, hareketlerinden anlaşılabiliyor.

Sayfa 7/7 İlkİlk ... 567

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •