
Originally Posted by
Realtor
Sadun Boro'nun kitaplarını, makalelerini çoğumuz okumuşuzdur. Kendisi ilk Dünya seyahatinden, uzun yıllar sonra ikinci uzun bir seyahat gerçekeştirmişti. Bir notunu unutamadım. Sanırım şöyle bir cümleydi ' Turistik olarak ziyaret ettiğiniz ve sizi etkileyen bir yere bir daha asla gitmeyin. Çünki bozulmasını görüp hayalkırıklığına uğrayacağınıza, aklınızda eski hatıraları ile olumlu olarak kalsın' Bunu söylerken sadece büyük şehirlerden bahsetmiyor. Dünyanın en izole köşelerindeki küçük yerleşim birimlerinin bile yıllar sonra çok çirkin bir şekilde bozulduğunu tecrübe etmiş. Yani bozulma bize özgü değil. İnsanın yaşadığı, nüfüsun arttığı neredeyse tüm Dünyada bu böyle. (Batı ve Kuzey Avrupanın medeni ülkeleri hariç diyebiliriz ama Dünya geneline bakınca Batı Avrupa oldukça küçük bir yerleşim)
Ayrıca o ve diğer Dünyayı dolaşan neredeyse tüm seyyahlar Türkiyenin doğal güzellik açıısndan eşi benzeri olmadığını vurgularlar. (Özellikle kıyılar için) Bunun vatanseverlikle alakalı duygusal bir görüş olduğunu düşünürdüm. Kendi seyahatlerimde Akdeniz, Kızıldeniz, Basra körfezi, biraz Atlantik ve Ege'yi gezme şansim olunca, gerçekten bizim sahip olduğumuz kıyıların eşi benzeri olmadığını bizzat gördüm.
Son döneme kadar bu ülkede yaşadığımız hayat inanılmaz konforlu ve rahat bir hayattı. İş hayatında tanıştığım Alman, Hollandalı kişiler buraya kapak atmaya çalışırdı. Yaşam tarzımıza tanık olan kıskanırdı. Birde eğitimli, işi gücü iyi olan çalışansanız sahip olduğunuz lükslerin kıymetini bile bilmezdiniz. (örnek: eve yardımcı alabilmek, apartman görevlisi, yazlık sahibi olmak, çocuklu ailelerin çocuklarını yazları emekli büyükanne, büyükbaba yanında göndermesi, canlı sosyal hayat, vs vs günlük hayatta bir çok konfor) Günlük hayat şu an bile o kadar kötü değil. Endişemiz daha kötüye gitmesi. Bunun sorumlusu olarak iktidar yada muhalefeti suçlamak bana yersiz geliyor. İktidarda, muhaleffette biziz. Burada yetişmiş, bizim içimizden, kültürümüzden insanlar. iyiniyetin zayıflık olarak algılandığı, hala kadının eşit olması gereken konumunu benimseyememiş, cinsel açlık çeken, entellektüel birikim ile alay etmeyi matah sayan, bir toplum yapısı var. Bu eskiden de böyle.
Sahip olduğumuz ülke toprakları, iklimi ve kaynakları inanılmaz güzel. Bu ülkeye sahip olmaya devam edebilmek için yeterli aklımız ve politik becerimizin varlığı, maalesef tartışılacak seviyede. Bilimsel eğitime kavuşmadıkça, nesilleri eğitemedikçe, bu trendi geri çevirmek mümkün gözükmüyor. Belki bilgiye ulaşımın nispeten kolaylaşması bir umuttur.
Yer İmleri