
27 Mart Pazartesi sabahından herkese günaydın! 67 yıl önce, 26 Mart 1956'da Milliyet yazarı Refi Cevad Ulunay, İktisat Fakültesi'yle münazara müsabakasına girecek hukuk öğrencilerinin kendisini ziyaret ettiğini yazdı. Öğrenciler, “Din, medeniyetin gelişmesine engel midir, değil midir?” başlıklı münazarada “engeldir” tezini savunma kurası çekmişlerdi. Yalnız Ulunay'ın aktardığına göre “Dindar ailelerin evlatları olarak bu tezi değil savunmak ağzımıza bile alamayız” diyorlardı. Ulunay, bu "isyan" karşısında münazaranın engellenmesi yönünde çağrı yapmış, polis de münazarayı yasaklamıştı. Demokrat Parti iktidarının baskılarını artırdığı 1950'li yılların ikinci yarısıyla birlikte bu tip yasakların başlamasından önce, münazara turnuvaları gazetelere haber olacak kadar önemsenirdi.
Sözlük tanımı “Bir jüri ve izleyiciler önünde kurala uygun tartışma” olan münazarada kimin doğru söylediği değil, hangi tezi ne kadar savunabildiği değerlendiriliyordu. İlk turnuvanın 1932’de düzenlendiği Türkiye’de münazaraların altın çağı 1940’lı yılların ikinci yarısı ve 1950’li yıllardı. Bu dönemde münazarada jüri üyesi olmak da en az tartışmacı olmak kadar havalı ve saygın bir uğraştı. Ünlü akademisyenler, gazeteciler ve yazarlardan oluşan jüriler büyük sükse yapıyordu. Münazarayı kazanan ekibin savunduğu görüş ne kadar “cins” ise gazetelere haber olma ihtimali o kadar artıyordu. “Yalan ahlaksızlık mı yoksa zaruret mi?” tartışmasını “zaruret” diyenlerin, “Kadınlar çalışmalı mı evde mi oturmalı?” tartışmasını “evde oturmalı” diyenlerin, “Striptiz güzel sanatların bir dalı olabilir mi?” tartışmasını “olabilir” diyenlerin kazanması daha çok haber değeri taşıyordu.
1950'lerin sonlarında gelindiğinde ise artık “hafif” konuların seçildiği münazaraların bile yasaklandığı görülmeye başlandı. Sözgelimi, 9 Mayıs 1958’de üniversitelilerin flört konusunda yapacakları tartışmaya izin verilmemişti. 4 Nisan 1959’da ise “İnsan meramını en iyi nesirle mi anlatır, şiirle mi” başlıklı bir münazara yapmak isteyen CHP Eminönü teşkilatından gençlere, “Tartışmak yasak ama sohbet edebilirsiniz” diyen polis engel olmuştu. Bunun üzerine gençler polise “Böyle bir münazaraya müdahale etmeye lüzum var mı, yok mu?” konusunda sohbet edeceklerini söylemişti. Polis bunun da bir tartışma sayılacağı gerekçesiyle gençleri parti binasından çıkarmıştı.
Öğrenci münazaraları dışında başka ilginç münazaralar da yapılıyordu. Örneğin ayakkabı üreticileri, fiyatlarını yükselttiği gerekçesiyle deri ve köselecileri, manavlar kabzımalları münazaraya çağırırdı. 1959’da ise Tarsuslu yirmi şişmanın zayıflama ilaçlarının yararlı olup olmadığı konusunda yaptığı ve iki gün süren münazara gazetelere haber olmuştu.
Türkiye, kazığın her türlüsünü ayrı ayrı deneyimleyebilmek için mükemmel bir yer. Burada yetişen biri dünyanın başka bir yanında sıkıntı yaşamaz.
Re-twittlediklerim katıldığım anlamına gelmez!
Yer İmleri