-
Fransiz ressam Jules Joseph Augustin Laurens'in dogum yildonumu (27 Temmuz 1825)
La Mosquée bleue à Tauris, 1872 (Montpellier, musée Fabre)

Tête de voie romaine en Bithynie, Amasserah (Turquie d'Asie), XIXe siècle (musée des beaux-arts de Marseille)
-
Hollandali ressam Gerardina Jacoba van de Sande Bakhuyzen’in dogum yildonumu (27 Temmuz 1826)
A quince with dandelions, daisies and grapes, 19th century

Stil life with flowers and fruit, 1869
-
Sirp ressam, sair, oyun ve roman yazari Georgije Đura Jakšić'in dogum yildonumu (27 Temmuz 1832)
Uprising of Montenegrins, 19th century

The Uprising at Takovo, 1878
-
1906 yilinda Nobel Edebiyat Odulu kazanan Italyan sair Giosuè (Alessandro Giuseppe) Carducci’nin dogum yildonumu (27 Temmuz 1835)


Ah bu sokak lambalari, nasil da izliyor biribirini
agaclarin ardindan miskin miskin,
yagmur damlatan dallar arasindan
esneyip isiklarini camur uzerine yansitarak.
Aci dolu, keskin, tiz dudugunu otturuyor
yakinlarda lokomotif. Kursun renkli
gokyuzu, sonbahar sabahinda
cepecevre sariyor bizi devasa bir hayalet gibi.
Sen de Lidia, dalgin dalgin uzatiyorsun bileti
kesmesi icin biletciye,
daralan zamana birakiyorsun
guzel yillari, mutlu anlari, anilari.
Carpilip kapanan kapilar
sanki hakaret dolu; alay eder gibi son
cagri hizla kulaklarda cinlayan,
yagmur iri damlalarla dovuyor camlari.
Madeni govdesinden emin canavar
pufluyor, hirildiyor, sarsiliyor, ates sacan
gozlerini aciyor; karanligi kat ediyor dev,
cevreye meydan okuyan bir ciglikla.
Hareket ediyor acimasiz canavar hizli vagonlariyla,
ucarcasina alip goturuyor askimi da.
Ah, o guzel tullu beyaz yuz,
el sallayip kayboluyor karanlikta.
Ah, o tatli yuz pembe beyaz,
o, yildizlar gibi parlak huzur dolu gozler,
o beyaz puruzsuz alin,
gur, luleli saclarin cevreledigi.
Titresiyordu yasam ilik havada,
yaz yaklasiyordu bana gulumsediginde;
Haziranda ilkbahar gunesi
piril piril, mutluydun ben operken seni
ve kestane renkli isil isil saclarinin arasindaki
korpe yanagini; gunesten daha guzel
duslerim, hale gibi,
sariyordu seni, narin kadinim.
Ve ben yagmur altinda, yogun sis icinde
donuyorum simdi; karismak isterdim yagmura, sise;
yalpa vuruyorum sarhos gibi, yokluyorum vucudumu:
ben de mi hayaletim yoksa?
Ah, bu dusen yapraklar, donduruyor icimi,
devamli, suskun; yuregimi parcalayarak...
Sanirim, tek ebedi bir kasim
var dunyanin her yerinde.
Ne iyi, yasamin anlamini yitirenlere,
ne hos bu golge, bu sis:
ben isterim, isterim ben de kapilmak
ebediyete dek surecek bu sise.
-
Rus yazar, sair ve ressam Mihail Yuryevic Lermontov’un olum yildonumu (27 Temmuz 1841)
"Kadinlar! Ah su kadinlar! Kim anlayabilir ki onlari! Gulumsemeleri bakislariyla celisir, sozleri buyuk umutlar verir, ceker seni, ama seslerinin tinisi iter... Kimi zaman en gizli dusuncelerimizi, duygularimizi hissederler, kimi zaman da en acik secik imalarimizi anlamazlar..." Zamanimizin Bir Kahramani

"Women! Women! Who can understand them? Their smiles contradict their glances, their words promise and allure, but the tone of their voice repels... At one time they grasp and divine in a moment our most secret thoughts, at another they cannot understand the clearest hints..."
"Alcak gonulluydum , beni hesapli olmakla sucluyorlardi; sustum. Iyilik ve kotulugu derinden duyuyordum; beni anlamiyorlardi, hep kiriyorlardi; kinci oldum. Nesesizdim, oteki cocuklar gibi sen ve geveze degildim; kendimi onlardan ustun goruyordum ama herkes beni onlardan asagi gormekte sozbirligi etmisti; kiskanc oldum. Butun dunyayi sevebilirdim; beni kimse degerlendirmedi; ben de dunyadan nefret etmeyi ogrendim. Renksiz gencligim kendimle ve cevremle savasmakla gecti. En guzel duygularimi alay ederler diye, kalbimin derinliklerine gomdum. Onlar da orada olduler."

“I was modest--they accused me of being crafty: I became secretive. I felt deeply good and evil--nobody caressed me, everybody offended me: I became rancorous. I was gloomy--other children were merry and talkative. I felt myself superior to them--but was considered inferior: I became envious. I was ready to love the whole world--none understood me: and I learned to hate. My colorless youth was spent in a struggle with myself and with the world. Fearing mockery, I buried my best feelings at the bottom of my heart: there they died."
Episode of the Battle of Valerik, 19th century

Attack, 19th century
-
Italyan ressam Giuseppe Gabani'nin dogum yildonumu (27 Temmuz 1846)
Derby reale, XX secolo

Cavalieri arabi al galoppo, prima del 1900
-
Italyan ressam Arturo Faldi'nin dogum yildonumu (27 Temmuz 1856)
Ragazza in giardino, XX secolo

Junge Ziegenhirtin auf einer Lichtung sitzend, XX secolo
-
Ingiliz Egyptolog, Oryantalist ve filolog Sir Ernest Alfred Thompson Wallis Budge'in dogum yildonumu (27 Temmuz 1857)
"Ilkel zamanlarda buyuk sayilarda kadin ve erkek koleler, firavun oldugunde oldurulmusler ve firavunun mezarina gomulmuslerdir. Boylece kolelerin bedenleri firavuna dunya uzerinde nasil hizmet etmislerse ruhlari da ayni sekilde firavunun ruhuna hizmet etmek icin otedunya'ya geciyordu." Antik Misir Edebiyati

"In primitive times a large number of slaves, both male and female, were slain when a king died, and their bodies were buried in his tomb, whilst their spirits passed into the Other World to serve the spirit of the king, just as their bodies had served his body upon earth."
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri