-
Ernest Hemingway, Varlik ve Yokluk (To Have and Have Not) romanini 15 Ekim 1937 tarihinde yayinladi.
Sabahin erken saatlerinde Havana'nin nasil oldugunu bilirsiniz. Aylaklar duvar diplerine dayanmis henuz uyurlarken, birahanelere buz getiren buz arabalari daha gelmemisken! Iste boyle bir sabah, rihtimdan dogru geldik, meydani gecip San Francisco Kahvesi'ne kahve icmeye, meydanda uyanik bir tek dilenci vardi, cesmeden su iciyordu.
Kahveye girip oturunca, ucunun de orada bizi bekledigini gorduk. Iclerinden biri yanimiza geldi.
“E, na haber?” dedi.
“Yapamayacagim,” dedim. “Sizin hatiriniz icin yapmak isterdim ama, dun gece de soyledim size, yapamayacagim.”

You know how it is there early in the morning in Havana with the bums still asleep against the walls of the buildings; before even the ice wagons come by with ice for the bars? Well, we came across the square from the dock to the Pearl of San Francisco Café to get coffee and there was only one beggar awake in the square and he was getting a drink out of the fountain. But when we got inside the café and sat down, there were the three of them waiting for us.
We sat down and one of them came over.
“Well,” he said.
“I can’t do it,” I told him. “I’d like to do it as a favor. But I told you last night I couldn’t.”
-
Arjantin dogumlu Ingiliz-Irlandali sarkici ve sarki sozu yazari Chris de Burgh’un dogum gunu (15 Ekim 1948)


-
Charles Chaplin’in yonetip oynadigi The Great Dictator (Sarlo Diktator), 15 Ekim 1940 tarihinde vizyona girdi.



-
Turk sair Fazil Husnu Daglarca’nin olum yil donumu (15 Ekim 2008)
Bu eller miydi masallar arasindan
Ruyalara uzattigim bu eller miydi.
Arzu dolu, yasamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyelerin aydinlik dunyacıklari
Bu eller miydi hayatı o dunyalarin.
Altin bir oyun gibi eserdi
Altin tuylerinden mevsimin ruzgari.
Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki simdi degmekte toprak olan evlere.
El isi vazifelerin onunde
Tirnaklarini yiyerek dusunmek ne iyiydi.
Kaybolmus o cizgilerden
Falcinin saadet dedikleri.
O koylu cakisinin kestigi yer
Sogut dallarindan duduk yaparken...
Bu eller miydi kesen mavi serceyi
Birkac damla kan ki zafer ve kahramanlik.
Yorganin altina saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrilmis sevgili oyuncaklardan
Kirmis kucucuk siselerini.
Ve her seyden ve her seyden sonra
Bu eller miydi Allaha acilan !

Erano queste mani che attraverso le favole
Tendevo ai sogni, erano queste mani?
Piene di desiderio, piene di vivezza
Erano queste mani a dormire mentre tenevano immagini?
Piccoli mondi chiari di biglie
Erano questa mani la vita di quei mondi?
Uguale ad un gioco d'oro soffiava
Il vento di stagione tra piume d'oro.
A fare casa di terra erano queste mani
Che ora poggiano su case che sono di terra?
Davanti ai compiti di lavoro a mano
Com'era bello pensare mangiandosi le unghie.
Da quelle linee è scomparsa
Ciò che gli indovini chiamano felicità.
Dove ha ferito quel temperino da campagnolo
Modellando lo zufolo dai rami del salice...
Erano queste mani ad uccidere il passero azzurro
Per qualche goccia di sangue ch'è vittoria e coraggio?
Nascoste sotto le coperte
Erano questa mani a non amare la notte?
Si sono separate dai cari giocattoli
Han rotto quelle minuscole bottiglie.
E dopo ogni altra, ogni altra cosa
Erano queste mani ad aprirsi a Dio!
-
"Bir kentte hayran kaldigin sey onun yedi ya da yetmis yedi harikasi degil, senin ona sordugun bir soruya verdigi yanittir.Ya da onun sana sordugu ve ille de yanitlamani bekledigi sorudur."

“D'una città non godi le sette o le settantasette meraviglie, ma la risposta che dà a una tua domanda. O la domanda che ti pone obbligandoti a rispondere, come Tebe per bocca della Sfinge.”
-
“Kimiz biz, deneyimlerin, bilgilerin okunmus metinlerin, imgelerin olusturdugu bir bileske degilsek neyiz her birimiz? Her yasam her seyin akla gelebilecek her sekilde yeniden karistirilip yeniden duzenlendigi bir ansiklopedi bir kitaplik, bir nesneler envanteri, bir usluplar dizisidir.
Ama belki de yuregimin en derinliklerindeki yanit bir baskasi: Keske benlik disinda tasarlanmis, bireysel benin sinirli bakis acisindan cikmamizi saglayacak bir yapit mumkun olsaydi. Yanlizca bize benzeyen baska benlere girmek icin degil, dili olmayanlari konusturmak icin. Olugun uzerine konan kusu, ilkbahardaki agac ile sonbahardaki agaci, tasi, cimentoyu, plastigi.”

“Chi siamo noi, chi è ciascuno di noi se non una combinatoria d’esperienze, d’informazioni, di letture, d’immaginazioni? Ogni vita è un’enciclopedia, una biblioteca, un inventario d’oggetti, un campionario di stili, dove tutto può essere continuamente rimescolato e riordinato in tutti i modi possibili.
“Ma forse la risposta che mi sta più a cuore dare è un'altra: magari fosse possibile un'opera concepita al di fuori del self, un'opera che ci permettesse di uscire dalla prospettiva limitata di un io individuale, non solo per entrare in altri io simili al nostro, ma per far parlare ciò che non ha parola, l'uccello che si posa sulla grondaia, l'albero in primavera e l'albero in autunno, la pietra, il cemento, la plastica.”
-
-
Fransa Kralicesi ve Avusturya Arsidusesi Marie Antoinette’nin olum yil donumu (16 Ekim 1793)
“Kendi bahtsizliklarina ragmen, bizlere boylesine iyi davranan bu insanlari gordukce, onlarin mutlulugu icin kesinlikle daha SIKI calismamiz gerektigini dusunuyorum. Bu gercegi kral da gormektedir. Kendi adima konusmam gerekirse, tac giydigim gunu (yuz yil bile yasasam da) hayatboyu unutmayacagim."

“It is quite certain that in seeing the people who treat us so well despite their own misfortune, we are more obliged than ever to work hard for their happiness. The king seems to understand this truth; as for myself, I know that in my whole life (even if I live for a hundred years) I shall never forget the day of the coronation.”
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri