-
Police Squad isimli tv dizisinden uyarlanan, David Zucker’in yonettigi, Leslie Nielsen, Priscilla Presley ve O.J. Simpson’in rol aldigi komedi Ciplak Silah (The Naked Gun: From the Files of Police Squad) 2 Aralik 1988’de vizyona girdi.




-
Kanadali roman yazari Robertson Davies’in olum yil donumu (2 Aralik 1995)

“Icsel vizyonun sahtesini yapmak kadar kolay bir sey yoktur.”

“Yazarlar kedileri sever cunku kediler sessiz, sevilesi ve bilgedir. Ve kediler de yazarlari sever; ayni sebeplerden.”
-
“Dunyadaki kotuluk neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanir ve eger aydinlatilmamissa, iyi niyet de kotuluk kadar zarar verebilir. Insanlar kotu olmak yerine daha cok iyidir ve gercekte sorun bu degildir. Ancak insanlar bir seyin farkinda degillerdir, su erdem ya da kusur denilen seyin; en umut kirici kusur, her seyi bildigini sanan ve boylece kendine oldurme hakki taniyan cehalettir. Katilin ruhu kordur ve insan her turlu sagduyudan yoksunsa guzel ask ve gercek iyilik diye bir sey olamaz.” Albert Camus, Veba

“The evil that is in the world always comes of ignorance, and good intentions may do as much harm as malevolence, if they lack understanding. On the whole, men are more good than bad; that, however, isn’t the real point. But they are more or less ignorant, and it is this that we call vice or virtue; the most incorrigible vice being that of an ignorance that fancies it knows everything and therefore claims for itself the right to kill. The soul of the murderer is blind; and there can be no true goodness nor true love without the utmost clear-sightedness.”
-
“Martin simdi biliyordu ki onu gercekte sevmemisti. Onun sevmis oldugu idealize edilmis bir ruh, kendi yaratmis oldugu tanrisal bir yaratik, onun ask siirlerinin parlak ve aydinlik ruhuydu. Butun burjuva yetersizlikleri ve kafasindaki burjuva psikolojisinin umitsiz engeli ile gercek burjuva Ruth'u hicbir zaman sevmemisti.” Jack London, Martin Eden

“Martin knew, now, that he had not really loved her. It was an idealized Ruth he had loved, an ethereal creature of his own creating, the bright and luminous spirit of his love-poems. The real bourgeois Ruth, with all the bourgeois failings and with the hopeless cramp of the bourgeois psychology in her mind, he had never loved.”
-
“Pek yasadin denemez, oysa her sey coktan soylendi, coktan bitti. Topu topu yirmi bes yasindasin, ama yolun cizilmis bile. Roller hazir, etiketler de, bebekligindeki oturaktan yasliligindaki tekerlekli sandalyeye varana kadar oturulacak tum yerler orada durmus siralarini bekliyorlar. Seruvenlerin oyle iyi betimlenmis ki, en siddetli isyan bile kimsenin kilini kipirdatmayacaktir. Sen istedigin kadar sokaga cikip insanlarin sapkalarini baslarindan ucur, basina igrenc seyler tak, ciplak ayakla yuru, bildiriler yayinla, onune cikan bir kapkacciyi gecerken kursunla, bosuna, bir ise yaramayacak, duskunler yurdunun yatakhanesinde yatagin coktan yapilmis, lanetli sairler sofrasinda yerin ayrilmis. Her sey ongoruldu, her sey en ufak ayrintisina kadar hazirlandi, buyuk asklar, soguk alaycilik, istirap, bolluk, egzotizm, buyuk seruven, umutsuzluk. Sen ruhunu seytana satmayacak, ayaklarinda sandaletlerle gidip kendini Etna’ya atmayacak, dunyanin yedinci harikasini yikmayacaksin.” Georges Perec, Uyuyan Adam

“Non hai vissuto granché, eppure tutto è già deciso e definito. Hai solo venticinque anni, ma la tua strada è tracciata. Tutti i ruoli sono pronti, e così le etichette: dal vasino della prima infanzia alla sedia a rotelle della vecchiaia tutti i sedili sono lì che aspettano il loro turno. Le tue avventure così ben dettagliate che anche davanti alla più violenta delle ribellioni nessuno batterebbe ciglio. Hai un bel scendere in istrada e sbatter per terra il cappello alla gente, cospargerti il capo di spazzatura, andar scalzo, pubblicare manifesti politici e sparare revolverate all'usurpatore di turno, non servirà a niente: hai già un letto fatto nel dormitorio dell'ospizio, un posto apparecchiato alla tavola dei poeti maledetti. Battello ebbro, miserabile miracolo: lo Harar è soltanto un parco divertimenti, un viaggio organizzato. Tutto è previsto, preparato nei minimi particolari: i grandi slanci del cuore, la fredda ironia, la lacerazione, la pienezza, l'esotismo, la grande avventura, la disperazione. Non venderai l'anima al diavolo, non andrai a gettarti nell'Etna coi sandali ai piedi, non distruggerai la settima meraviglia del mondo. “
-
Amerikali portre ressami Gilbert Stuart’in dogum yil donumu (3 Aralik 1755)
Miss Dick and her Cousin Miss Forster 1792-97
-
Fransiz deniz manzarasi ressami Claude-Joseph Vernet’nin olum yil donumu ( 3 Aralik 1789)
Naufragio (A Shipwreck in Stormy Seas, 1750)
-
Polonya asilli Ingiliz yazar Joseph Conrad’in dogum yil donumu (3 Aralik 1857)
“Zihnimi, dusuncelerimi bos yere isgal ediyorlardi. Bana gore bu insanlar, hayat bilgilerini sinir bozucu yalan ve hileler uzerine kurulu isgalcilerdi; cunku benim bildigim seyleri onlarin bilmelerinin mumkun olmadigindan son derece emindim. Kendilerini kusursuzca emniyette hissederek gundelik yasamlarini surduren siradan insanlarin davranislarindan farksiz olan davranis ve duruslari bana gore, idrak edemedigi bir tehlikenin karsisinda olcusuzce ve abes bir bicimde gosteris yapan bir delinin davranislari kadar iticiydi. Onlari aydinlatmak gibi belli bir hirsim yoktu, fakat kendilerine verdikleri o aptalca onemi yansitan yuzlerine bakip kendimi gulmemek icin tuttugum zamanlar oluyordu. O donemde pek de iyi olmadigimi söyleyebilirim. Son derece saygideğer insanlara aci aci siritarak, sokaklarda yalpalayarak dolasiyordum; halletmem gereken cesitli meseleler vardi. Davranisimin affedilmez oldugunu kabul ediyorum fakat o gunlerde atesim nadiren normal sevilerde seyrediyordu. Sevgili yengemin ‘gucumu toparlama’ cabalari tümüyle bosuna gorunuyordu. Toparlanmasi gereken fiziksel gucum degildi. Hayal gucumun yatistirilmaya ihtiyaci vardi.” Karanligin Yuregi

“No, they did not bury me, though there is a period of time which I remember mistily, with a shuddering wonder, like a passage through some inconceivable world that had no hope in it and no desire. I found myself back in the sepulchral city resenting the sight of people hurrying through the streets to filch a little money from each other, to devour their infamous cookery, to gulp their unwholesome beer, to dream their insignificant and silly dreams. They trespassed upon my thoughts. They were intruders whose knowledge of life was to me an irritating pretence, because I felt so sure they could not possibly known the things I knew. Their bearing, which was simply the bearing of commonplace individuals going about their business in the assurance of perfect safety, was offensive to me like the outrageous flaunting of folly in the face of a danger it is unable to comprehend. I had no particular desire to enlighten them, but I had some difficulty in restraining myself from laughing in their faces so full of stupid importance. I dareway I was not very well at that time. I tottered about the streets—there were various affairs to settle—grinning bitterly at perfectly respectable persons. I admit my behaviour was inexcusable, but then my temperature was seldom normal in these days. My dear aunt’s endeavours to `nurse up my strength´ seemed altogether beside the mark. It was not my strength that wanted nursing, it was my imagination that wanted soothing.”

“Kimse bana Arsimet'in kaldiracindan bahsetmesin. Arsimet, matematiksel imgeleme sahip dalgin bir adamdi. Matematige olan saygim sonsuz ama bu noktada formüllere ihtiyacim yok. Bana dogru vurguyu ve dogru sozcugu verin, sizin icin dunyayi yerinden oynatayim.”
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri