TÜRK ASKERİ
Kişi egemenliğine dayanan devlet anlayışlarında ulusların savaş
meydanlarındaki zaferleri dâhil bütün başarılarında tek pay sahibi ülkeyi
yöneten ailedir. Başarısızlık ise hangi alanda olursa olsun egemen aile üyesi
olmayan herkesindir. Bu kural Osmanlı devlet anlayışı için de geçerliydi.
Savaşlardaki başarı padişahın, başarısızlık ise onun kulu durumundaki
komutan ve askerlerindi. Oysa bir ülkedeki başarı ve başarısızlıkta yönetici
yönetilen ayrımı yapmaksızın toplumun ortak sorumluluğu vardır.
“Ben yaptım, ben başardım, benim eserim.” gibi kaynağını bencillikten
alan yaklaşımlar ufku dar günü yaşayan insanların anlayışıdır. Yarının adamı
olmayı hedefleyen ATATÜRK, her türlü bencil yaklaşımı şiddetle reddetmiş ve
her başarının sahibi olarak yüce Türk ulusunu görmüştür. Millî Kurtuluş
Savaşı’nın önderi olmasına rağmen başarıyı sahiplenmemiş, cephede omuz
omuza savaştığı askerlerinin hakkını teslim ederek kendi başarısını
önemsememiştir. O, alçakgönüllü kahraman,.ulusunu ve ordusunu .yücelterek
kendisine yakışanı yapmıştır. Aşağıdaki anekdot bu gerçeği yansıtan sayısız
örnekten sadece birisidir:
Şafak söküyordu. Doğacak güneş 30 Ağustos sabahının güneşi idi.
Bütün İstanbul, bu büyük zafer bayramının hazırlıklarını tamamlamıştı.
Sofrada bulunanlardan bir kısmı, o sabah Taksim meydanında yapılacak olan
kutlama törenine gidecekti.
Hep birden kalkıldı. ATATÜRK’ü, Türk yurdunu ve Türk ulusunu
kurtaran en büyük zaferin yıl dönümünü kutluyorduk.
Ulu önder, kutlamaları -derinlere bakan gözlerinin dalgınlığı içindedinledi,
dinledi:
“Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak
atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden
düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman
askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe sırtlarına
yazmak mümkün değildir. Fakat hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri.
Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum.”
İbrahim Necmi Dilmen77
Yer İmleri