Piyasalarda neler oluyor...ne oldu...
-Türkiye ekonomisi üretim yapısı dışa bağlı,yıllardır cari açık veren bir ülke.Üretim yapısını düzeltip,dış ticaret açığı vermeyecek hale getirmesi gerekirken,-özellikle Özal döneminden itibaren-, yurt dışından borçlanarak ve portföy yatırımları ile bir miktar da doğrudan dış yatırımlarla cari açığını finanse ediyordu.
-Yatırım ortamının kötüleşmesiyle zaten uzun zamandır doğrudan yatırım gelmiyordu ama kamu otoritelerinin swap kısıtlamalarından aktif rasyosuna kadar aldıkları arka arkaya oyun devam ederken oyunun kurallarını değiştiren kararlar dışarıdan portföy yatırımları kanalıyla giren döviz girişini kuruttu,sadece portföy girişlerini kurutmadı Türkiye'nin CDS risk puanını 600'e kadar çıkarttı,yurt dışından dolar cinsinden borçlanmanın yıllık maliyeti %8.5'ın üzerinde çıktı,bu maliyetlerle borçlanmak şirketler için intihar olduğundan şirketler ve bankalar borç çevirme oranlarını döviz nakit pozisyonlarına göre düşürebildikleri kadar düşürmeye başladılar,son 1 yılda 22.8 milyar dolar net dış borç ödemesi yaptılar.
https://www.paraanaliz.com/2020/dovi...altiyor-49884/
-Sonuç olarak;bu yıl cari açık hızla artarken,bu açığı kapatmak için portföy yatırımı gelmek bir yana yılbaşından bu yana kabaca 11.8 milyar dolar portföy yatırımı döviz yabancıların ellerindeki TL cinsinden tahvil ve hisse senetlerini satmalarıyla yurt dışına çıktı,şirketlerimiz ve bankalarımız dış borç çevirme oranını düşürerek son 1 yılda yurt dışına 22.8 net dış borç ödemesi yaptılar,borçlanmanın maliyetinin zirve yapmasıyla muhtemelen önümüzdeki aylarda borç çevirme oranı daha da düşecek(şu anda %75),şirketlerin borç ödemeleri için piyasadan döviz talebi artacaktır.(Not:Önümüzdeki 1 yıl içinde 169.5 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç ödememiz var ve bu miktar gsyih'ımıza göre çok yüksek bir oran)
-Diğer yandan da merkez bankası çok yüksek oranlı parasal genişleme yaptı,para bastı,emisyon oranı zıpladı,bütçe açığı rekor kırdı,piyasada büyük TL bolluğu oldu,tüketici kredileri patladı,bunların sonucunda da enflasyon beklentileri çok yükseldi,yurt içi yerleşikler yıllarca binbir emekle kazandıkları birikimlerin enflasyonda erimemesi için faizlerin reel olarak negatif olduğu bir ortamda hızla dövize ve altına hücum etmeye başladılar.Zaten temel ekonomi kanunundur.TL'nin arzı hızla artarken ,dövizin arzı hızla azalırsa döviz,TL karşısında hızla değer kazanır.
-Yine ekonominin temel kanunlarındandır,"imkansız üçleme" vardır,yani sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülkede aynı anda hem faizi hem de döviz kurunu kontrol edemezsiniz.Buna rağmen bizim ekonomi yönetimimiz bu teorinin gerçekliğini sınamak için geçen yılbaşından bu yana 10 milyar doları kamu bankalarının gerisi merkez bankasının kabaca 103 milyar dolar dövizini hovardaca harcadılar,üstelik bu harcamanın önemli bir bölümünü kendilerine ait olmayan ödünç alınan dövizlerle yaptılar ve milletin parasıyla çok pahalıya mal olmuş bir ders almış oldular.
-Şimdi ortada ,iktisat fakültelerinin birinci sınıflarında ekonomiye giriş dersini almış olan ,başlangıç düzeyde ekonomi öğrencilerinin bile yapmayacağı hataları yapmış,liyakat sahibi olmayan ekonomi yönetiminin yarattığı büyük bir enkaz var.Bu enkaz nasıl kaldırılacak...Ekonomi yönetiminin önünde az sayıda seçenek var;birincisi tam sermaye kontrollarına geçmek,bu durumda Özal öncesi dönemde olduğu gibi sadece Hazine dışarıdan borçlanabilir,net borç ödeyici olarak ekonomimizin büyüme hızı düşer,hatta daralır,zaten tarihi yüksek oranlarda olan işsizlik daha da artar.Siyasi iktidarların pek hoşuna gitmeyecek bir seçenek.İkincisi ya faizi ya da kuru serbest bırakmak.
Yüksek faizde bankalar BDDK'nın aktif rasyosu zorlamasıyla verdiği çok düşük faizli sabit tüketici kredileri ve düşük faizli Hazine tahvillerinden büyük zarar yazar,zaten geçen yılın sonunda banka öz kaynaklarının %98'ine ulaşan sorunlu kredi vardı,pandemi ve yüksek faiz ortamında batık krediler daha da artar,şirketler gsyih'nın %70'ine yaklaşan aşırı borçlu oldukları için bu sadece yüksek oranlı bir iflas yaratmaz,bankacılık sektörünü de sallar.Döviz serbest bırakılırsa,bankaların kamular hariç açık pozisyonları olmadığı için kur artışından etkilenmezler,sadece kur riskini hedge etmemiş şirketler batar,burada esas zararı,bizim de önceki sayfalarda yazdığımız gibi,eski tecrübeli Hazine bürokratlarının bütün uyarılarına rağmen yabancı para ile borçlanmasını arttıran,daha önce büyük çabalarla sıfıra indirilen içeriden yabancı para ve altın cinsinden borçlanmayı yeniden başlatan ve total borçlanmada yabancı para cinsinden borçlanmanın %50'ye geldiği Hazine,devasa açık pozisyonu olan merkez bankası ve kamu bankaları görür.Kırk katır mı,kırk satır mı...Bütün seçeneklerin olumsuz sonuçları var , ama içlerinde daha az olumsuz sonuçları olacak seçenek dövizi serbest bırakmak gibi gözüküyor...
Yer İmleri