Sermaye sadece borsa ve altında değil; bu kez toprağın en derin ve en nadir köşelerinde. Dünya genelinde sınırlı sayıda üretilen ve yetiştirilmesi "devlet sırrı" gibi saklanan bazı çiçek türleri, lüks tüketim pazarında dudak uçuklatan rakamlara el değiştiriyor. Türkiye’nin henüz tam anlamıyla keşfetmediği bu pazarın hacmi ise milyar dolarlarla ifade ediliyor.
LABORATUVARDA 8 YIL SIR GİBİ SAKLANDI
Listenin başında, Çinli bilim insanlarının tam 8 yıl boyunca üzerinde çalıştığı Shenzhen Nongke orkidesi geliyor. Doğada kendiliğinden yetişmeyen, sadece özel laboratuvar ortamında hayat bulan bu bitki, bir kez çiçek açmak için tam 5 yıl bekliyor. Geçtiğimiz dönemde yapılan bir açık artırmada yaklaşık 200 bin dolara alıcı bulan bu orkide, çiçekten ziyade "yaşayan bir tablo" muamelesi görüyor.
15 YILLIK SABRIN MİLYON DOLARLIK MEYVESİ: JULİET GÜLÜ
Bir diğer şaşırtıcı örnek ise İngiltere’den. Ünlü çiçek yetiştiricisi David Austin tarafından 3 milyon sterlinlik bir yatırımla 15 yılda geliştirilen Juliet Gülü, bugün dünyanın en lüks düğünlerinin vazgeçilmezi. Tanesinin fiyatı yüzlerce doları bulabilen bu gülün üretimi, dünyada sadece belirli lisanslı bahçelerde yapılabiliyor.
"10 BİN DOLARLIK" GİZLİ MADEN: SAFRAN VE ÖTESİ
Haberimize konu olan ve "Mor Altın" olarak adlandırılan pazarın en bilindik yüzü safran olsa da, asıl kazanç bu bitkinin "saf medikal" üretiminde yatıyor. 150 bin çiçekten sadece 1 kilogram elde edilebilen bu değerli liflerin kilogram fiyatı, kalitesine göre 10 bin dolar sınırını aşmış durumda. Uzmanlar, bu bitkinin sadece baharat değil, antikanser ilaçlarının ana hammaddesi olarak ilaç devleri tarafından kapışıldığını belirtiyor.
YATIRIMCILAR ROTAYI "NADİR TÜRLERE" KIRIYOR
Ekonomi uzmanları, geleneksel tarımın aksine "niche" (niş) bitki üretiminin önümüzdeki 10 yılın en karlı iş kollarından biri olacağını öngörüyor. Özellikle Borneo adasındaki tek bir dağda yetişen ve dalı 6 bin dolara satılan Kinabalu Altını gibi türlerin, genetik ıslah yoluyla kontrollü alanlarda üretilmesi için dev şirketler AR-GE yarışına girmiş durumda.
Türkiye'nin iklim çeşitliliği göz önüne alındığında, bu "yeşil madenlerin" yerli girişimciler için büyük bir fırsat kapısı olduğu ancak bilgi eksikliği nedeniyle bu pazarın henüz ıskalandığı vurgulanıyor.
