Bu sistemin en bilinen örneği Kur Korumalı Mevduat’tır (KKM) ancak günümüzde yalnızca mevduatla sınırlı değildir.
Kur korumalı tahviller, fonlar, döviz endeksli özel hesaplar ve hatta bazı şirketlerin bilanço koruma araçları da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Yani temel prensip değişmeden, uygulama alanı genişlemiştir.
MEKANİZMANIN TEMEL MANTIĞI
Kur korumalı yatırım araçlarının işleyişi, yatırımcıya “TL’de kal ama döviz artarsa farkı biz öderiz” temeline dayanır. Yatırımcı elindeki TL’yi belirli bir vadeyle (örneğin 3, 6 ya da 12 ay) sisteme yatırır. Banka bu paraya normal mevduat faizi uygular. Vade sonunda iki olasılık vardır:
1. Kur değişmemiş veya az artmışsa, yatırımcı sadece faiz kazancını elde eder.
2. Kur, faiz oranının üzerinde artmışsa, aradaki fark devlet tarafından karşılanır.
Örnek vermek gerekirse, yatırımcı 1 milyon TL’yi 6 aylık KKM hesabına %25 faizle yatırdı. Dolar kuru 30 TL’den 36 TL’ye çıktıysa, artış oranı %20’dir. Bu durumda yatırımcı faiz kazancını alır çünkü faiz artıştan daha yüksektir.
Ancak dolar kuru 39 TL’ye ulaşmışsa yani %30 artmışsa, devlet %5’lik farkı ödeyerek yatırımcıyı döviz karşısında korur.
Bu sistemde yatırımcı zarar etmez, ancak kur artışı düşük kalırsa yalnızca faiz kazancıyla yetinir. Kur koruması, döviz kurundaki artışın getirisini TL yatırımına entegre eder.
DEVLETİN ROLÜ VE FİNANSAL ETKİ
Kur korumalı sistemde en önemli aktörlerden biri devlettir. Çünkü faiz ile döviz artışı arasındaki fark kamu bütçesinden karşılanır. Bu, birey açısından riski sıfırlarken devlet açısından potansiyel maliyet yaratır.
2022–2024 döneminde KKM ödemeleri, Türkiye bütçesinin önemli kalemlerinden biri haline gelmiş, hatta para politikasının yönünü belirlemiştir. Merkez Bankası, bu mekanizmayı bir “geçiş aracı” olarak görür.
Amaç, piyasada ani döviz talebini frenleyip TL’ye güveni artırmaktır. Ancak uzun vadede sistemin sürdürülebilirliği, döviz rezervi, enflasyon oranı ve faiz politikası gibi makro ekonomik göstergelere bağlıdır.
AVANTAJLARI
Kur korumalı sistemin en büyük avantajı, döviz kurundaki oynaklıktan koruma sağlamasıdır. Yatırımcı, “ya kur artarsa” endişesi taşımadan TL’de kalabilir. Ayrıca faiz getirisi sabit olduğu için, hesap açıldığı anda minimum kazanç seviyesi net biçimde bellidir.
Sistemin ikinci avantajı, vergi muafiyeti ve güvenliktir. Kur korumalı hesaplarda faiz gelirine belirli dönemlerde vergi istisnası uygulanmıştır. Ayrıca bu hesaplar, devlet güvencesi altındadır ve mevduat sigortası kapsamına girer. Üçüncü avantajı ise kur tahmin riskini ortadan kaldırmasıdır.
Döviz kurlarının dalgalandığı dönemlerde yatırımcı “dolar mı artar, faiz mi yüksek kalır?” ikileminden kurtulur. Çünkü sistem her iki durumda da koruma sağlar.
RİSKLER VE ELEŞTİRİLEN YÖNLER
Her yatırım aracında olduğu gibi, kur korumalı sistemin de riskleri vardır. Birincisi, reel getiri sorunudur. Enflasyonun faiz oranlarının çok üzerinde olduğu bir dönemde, yatırımcı nominal olarak kazansa bile reel anlamda alım gücü kaybedebilir. İkinci risk, sistemin sürdürülebilirliğidir.
Kur artışının hızlandığı dönemlerde fark ödemeleri kamu bütçesine ciddi yük getirebilir. Bu da para arzının genişlemesine, dolayısıyla yeniden enflasyona neden olabilir.
Üçüncü olarak, yatırımcı davranışı açısından bazı olumsuz etkiler görülür. Kur korumalı sistem, döviz yerine TL’ye yönelimi teşvik ederken, yatırımcıyı “garanti kazanç” psikolojisine iter. Bu da piyasalarda doğal risk alma dengesini bozar.
YATIRIMCI PROFİLİ: KİMLER İÇİN UYGUN?
Kur korumalı yatırım araçları, riskten kaçınan, istikrarlı ve öngörülebilir kazanç arayan yatırımcılar için uygundur. Özellikle emekliler, sabit gelirli bireyler ve kısa vadeli güvenli yatırım arayanlar için caziptir. Kur farkı telafisi sayesinde düşük riskli bir koruma sunar.
Ancak agresif yatırımcılar veya portföyünde yüksek getiri arayan profesyoneller için uygun değildir. Çünkü sistem sabit getirili ve pasif yapıdadır; fırsat anlarında ek kazanç imkânı sınırlıdır.
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR
Yatırımcılar öncelikle vade sonunda hangi kurun esas alınacağını, faiz oranının sabit mi değişken mi olduğunu ve erken çekimde hangi haklarını kaybedeceklerini bilmelidir.
Ayrıca her bankanın uyguladığı faiz oranı farklı olabilir; bu nedenle karşılaştırma yapmak önemlidir. Likidite de dikkat edilmesi gereken bir diğer unsurdur.
Çünkü kur korumalı ürünlerde vade dolmadan çekim yapıldığında hem faiz hem de kur farkı hakkı kaybolur. Yani yatırımcı kısa vadede paraya ihtiyacı olabilecekse bu tür ürünlerden uzak durmalıdır.
KISA VADELİ VE UZUN VADELİ ETKİLER
Kısa vadede kur korumalı sistem, döviz talebini azaltarak piyasadaki spekülatif hareketleri dengeler. Özellikle seçim dönemleri, faiz indirim süreçleri veya küresel krizlerde yatırımcı güvenini korumada etkilidir. Uzun vadede ise asıl belirleyici, makro ekonomik istikrardır.
Eğer TL uzun vadede istikrar kazanırsa, sistemin cazibesi azalır ve yatırımcılar yeniden serbest piyasa araçlarına yönelir. Ancak kur artışının kalıcı hale geldiği bir senaryoda, sistem devletin üzerindeki mali yükü artırarak reform ihtiyacını gündeme getirir.
YATIRIMCI PSİKOLOJİSİ VE DAVRANIŞ ETKİSİ
Kur korumalı sistemin yatırımcı psikolojisine etkisi derindir. “Garantili kazanç” algısı, bireyleri riskten tamamen uzaklaştırabilir. Bu durum, borsa, fon veya tahvil gibi araçlara yönelimi azaltır. Oysa sağlıklı bir ekonomi, farklı yatırım araçlarının dengeli biçimde kullanıldığı ortamlarda gelişir.
Ayrıca sistem, yatırımcıların döviz kurlarına olan ilgisini azaltmak yerine, tersine “kur farkını merakla bekleyen” bir davranış biçimine dönüştürmüştür. Yani döviz düşüncesi sistemin merkezinde kalmaya devam eder. Bu durum psikolojik olarak TL’ye güveni güçlendirmek yerine, geçici bir denge sağlar.
UZMANLARIN GÖRÜŞÜ
Ekonomistler, kur korumalı ürünlerin kısa vadede döviz talebini frenlemede etkili olduğunu, ancak uzun vadede yapısal reformlarla desteklenmediğinde sürdürülebilir olmadığını savunur. Sistemin kalıcı bir çözüm değil, geçici bir istikrar aracı olduğunu vurgularlar.
Finans uzmanları ise yatırımcıya portföy çeşitlendirmesi önerir. Portföyün %30’u gibi bir bölüm kur korumalı hesapta değerlendirilebilir, kalan kısım hisse, fon veya altın gibi araçlara yönlendirilebilir. Böylece hem güvenli liman etkisi korunur hem de enflasyon karşısında reel getiri sağlanabilir.
FARKLI STRATEJİLER VE ÖRNEK SENARYO
Bir yatırımcı düşünelim: Elinde 1 milyon TL var. Yatırımının yarısını 6 aylık kur korumalı mevduata yatırıyor, kalanını Borsa İstanbul’daki temettü hisselerine yönlendiriyor. Bu sayede hem döviz artışına karşı kendini koruyor hem de uzun vadeli gelir potansiyeli yaratıyor.
Eğer bu dönemde dolar %20 artar, faiz getirisi %25 olursa, yatırımcı faiz gelirini alır ve döviz artışından etkilenmez. Ancak dolar %35 yükselirse, devlet %10’luk farkı ödeyerek yatırımcıyı korur.
Bu strateji, hem güvenlik hem fırsat dengesini sağlamış olur.Kur korumalı yatırım araçları, ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde TL tasarruflarını koruma amacıyla tasarlanmış güçlü bir mekanizmadır. Sistem, yatırımcıya garanti getirili bir model sunarken döviz baskısını azaltır.
Ancak bu araçların başarısı, makroekonomik dengelere ve sürdürülebilir para politikasına bağlıdır. Yatırımcılar açısından bakıldığında, KKM ve benzeri ürünler kısa vadede koruma sağlasa da uzun vadede tek başına çözüm değildir.
En iyi yaklaşım, bu araçları portföy çeşitliliğinin bir parçası olarak görmek ve risk-getiri dengesini korumaktır. Çünkü gerçek finansal güven, sadece korumayla değil, aynı zamanda bilinçli yatırım planlamasıyla sağlanır.
