Ünlü gazetecinin söz konusu yalıyı 2000 yılında 4,5 milyon dolara satın aldığı biliniyor. Aradan geçen 25 yılda mülkün değeri yaklaşık 4,5 kat artarken, sosyal medyada yapılan “altın hesabı” tartışmaları yeniden alevlendi.
2000 yılında altının ortalama ons fiyatı 279,11 dolar seviyesindeydi. O dönemde 4,5 milyon dolarla yaklaşık 16.123 ons altın alınabiliyordu. Bugün (4 Ekim 2025) itibarıyla altının onsu 3.886 dolar. Yani Reha Muhtar o dönemde bu parayı altına yatırsaydı, bugünkü karşılığı yaklaşık 62,6 milyon dolar olacaktı.
Bu fark, sosyal medyada “Boğaz yalısı bile altını geçemedi” yorumlarına neden oldu. Bazı kullanıcılar “Reha Muhtar bile enflasyona yenilmiş” derken, kimileri “Altın kazandırır ama Boğaz manzarası satılmaz” ifadelerini kullandı.
Yine de tartışmanın temelinde şu soru öne çıktı: Ev gerçekten bir yatırım aracı mı, yoksa sadece bir yaşam biçimi mi?
Türkiye’de son yıllarda yükselen konut fiyatları, yatırım amacıyla gayrimenkul alımını cazip hale getirse de, artan vergiler, bakım giderleri ve alım-satım maliyetleri düşünüldüğünde tablo her zaman göründüğü kadar parlak olmayabiliyor. Özellikle enflasyonist dönemlerde, konutun reel getirisinin altın ve borsa gibi varlıkların gerisinde kaldığı sık sık dile getiriliyor.
Reha Muhtar örneği de bu tartışmanın en somut örneklerinden biri oldu. 25 yılda 20 milyon dolara çıkan yalı fiyatı etkileyici görünse de, altın ya da finansal enstrümanlarla kıyaslandığında getirisi sınırlı kalıyor.
Sonuçta, Boğaz manzarası paha biçilemez olsa da, “Ev hâlâ yatırım aracı mı?” sorusu, Türkiye’de ekonomiden çok yaşam tercihlerinin cevabını barındırıyor.