Türkiye’nin daha önce FATF gri listesinden çıktığı bilinirken, sosyal medyada son günlerde “Türkiye yeniden denetime girdi ve bu kez sonuç temiz çıktı” yönündeki iddialar gündeme geldi. İddialar, hem finans çevrelerinde hem de piyasalarda yeni bir beklenti oluşturdu.

Türkiye, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından 2021 yılında gri listeye alınmış, kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadeledeki eksiklikler nedeniyle uluslararası finans sisteminde yakın izlemeye tabi tutulmuştu. Bu süreçte MASAK’ın yetkileri artırılmış, bankacılık sistemi yeniden yapılandırılmış, kripto varlık işlemleri ve uluslararası para transferleri sıkı denetime alınmıştı. Yapılan uzun soluklu düzenlemelerin ardından Türkiye, 2024 yılında yapılan resmi FATF değerlendirmesiyle gri listeden çıkarılmıştı.

“Yeniden Denetim ve Temiz Sonuç” İddiası

Sosyal medyada son günlerde yer alan paylaşımlarda, Türkiye’nin gri listeden çıktıktan sonra da rutin izleme kapsamında yeniden bir denetime girdiği ve bu son denetimden “temiz geçtiği” yönünde iddialar dile getiriliyor. İddiaya göre, son dönemde uygulamaya giren yeni finansal düzenlemeler, kripto varlık platformlarına getirilen lisans zorunlulukları, şüpheli işlem bildirimlerindeki artış ve paravan şirketlere yönelik operasyonlar bu denetimde Türkiye’nin avantaj hanesine yazıldı.

Ancak “yeniden denetime girildi ve sonuç temiz çıktı” yönündeki bu iddialara ilişkin şu ana kadar FATF tarafından yapılmış, gri listeden çıkış kararından ayrı ve yeni bir resmi kamu duyurusu bulunmuyor. Buna rağmen piyasalarda söz konusu iddiaların etkisi şimdiden hissedilmeye başlandı.

Bu İddianın Borsaya Etkisi Ne Olur?

Finans çevrelerine göre, iddiaların resmi olarak teyit edilmesi halinde Borsa İstanbul’da özellikle yabancı yatırımcı davranışları üzerinde belirgin bir değişim görülebilir. Gri liste süreci boyunca Türkiye’ye yönelik risk algısı yüksek seyrettiği için birçok uluslararası fon Türkiye pozisyonlarını sınırlı tutmuştu. Denetimlerin “temiz” geçtiğine dair algının güçlenmesi, yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarına yeniden ilgi göstermesine zemin hazırlayabilir. Bu durum özellikle BIST 30 hisseleri, sanayi şirketleri ve likiditesi yüksek büyük ölçekli hisselerde alım iştahını artırabilecek bir unsur olarak değerlendiriliyor.

Bankacılık sektörü açısından bakıldığında, gri liste döneminin en fazla baskı oluşturan başlıklardan biri olduğu görülüyor. Bankaların yurt dışı borçlanma maliyetleri yükselmiş, sendikasyon kredileri daha pahalı hale gelmişti. Denetimlerin olumlu sonuçlandığına yönelik algının güçlenmesi, bankaların dış finansmana erişimini kolaylaştırabilir ve bu durum banka hisseleri üzerinde pozitif bir fiyatlama oluşturabilir.

Döviz ve CDS Cephesinde Ne Bekleniyor?

Uzmanlara göre böyle bir gelişme, Türkiye’nin risk primini gösteren CDS üzerinde de aşağı yönlü bir baskı yaratabilir. CDS primindeki gerileme, dış borçlanma maliyetlerinin düşmesine ve döviz piyasalarında risk algısının azalmasına katkı sağlayabilir. Bu durumun dolaylı olarak Dolar/TL ve Euro/TL üzerindeki yukarı yönlü baskıyı sınırlayabileceği değerlendiriliyor. Merkez Bankası açısından da dış finansman tarafındaki stresin azalması, para politikası manevra alanını genişleten bir unsur olarak görülüyor.

BIST’te Orta Vadeli Güven Ortamı Güçlenebilir

Gri liste süreci boyunca Borsa İstanbul’da yerli yatırımcı ağırlığı öne çıkarken, yabancı yatırımcı payı tarihi düşük seviyelere gerilemişti. Bu durum piyasada dalgalanmanın artmasına ve işlemlerin daha kısa vadeli bir spekülasyon zemininde şekillenmesine neden olmuştu. Denetimlerin olumlu sonuçlandığı yönündeki beklentiler, BIST’te orta ve uzun vadeli yatırımcı profilinin yeniden güçlenmesine katkı sağlayabilecek bir gelişme olarak yorumlanıyor.

Kripto ve FinTech Sektörü de Yakından Etkileniyor

Son dönemde hayata geçirilen kripto varlık düzenlemeleri ve finansal teknoloji şirketlerine yönelik lisanslama süreçleri de bu iddiaların merkezinde yer alıyor. Türkiye’nin bu alanda uluslararası standartlara uyum sağladığı algısının güçlenmesi, kripto borsalarına yönelik belirsizlikleri azaltabilirken, FinTech şirketlerinin yurt dışı ortaklık ve yatırım görüşmelerini de hızlandırabilecek bir zemin oluşturabilir.