Altın, binlerce yıldır insanların güvenli liman olarak gördüğü bir değerdir. Modern finans sisteminde bile, altın ekonomik dalgalanmaların ve enflasyonun karşısında korunma aracı olarak önemini korumaktadır. Altın ile enflasyon arasındaki ilişki, ekonominin “değer saklama” dinamiklerini anlamak açısından son derece kritiktir. Çünkü para birimleri zaman içinde değer kaybederken, altın sınırlı arzı nedeniyle genellikle satın alma gücünü korur.
Bu durum, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde yatırımcıların altına yönelmesinin temel nedenidir.
TARİHSEL KORELASYON: ENFLASYON YÜKSELİRSE ALTIN DA YÜKSELİR Mİ?
Tarihsel veriler, enflasyonun yükseldiği dönemlerde altın fiyatlarının genellikle aynı yönde hareket ettiğini gösterir. 1970’li yıllarda ABD’de yaşanan stagflasyon dönemi bunun en güçlü örneklerinden biridir. O dönemde doların değer kaybetmesiyle birlikte altın fiyatları birkaç yıl içinde dört katına çıkmıştı. Çünkü yatırımcılar, değerini koruyacak bir varlık arayışına girmişti.
Benzer şekilde 2008 küresel finans krizinde parasal genişleme politikaları devreye girince, altın fiyatları 2011’e kadar rekor seviyelere yükseldi. Bunun nedeni, piyasadaki para arzının artması ve yatırımcıların “enflasyon tehdidi”ne karşı koruma arayışına girmesiydi. Günümüzde de benzer bir eğilim devam etmektedir; enflasyon beklentileri yükseldiğinde, altına olan talep genellikle artar.
Ancak bu korelasyon birebir değildir. Bazı dönemlerde altın fiyatları, enflasyon yükselse bile sabit kalabilir. Bunun nedeni, faiz oranları ve dolar endeksi gibi diğer makroekonomik faktörlerin devreye girmesidir.
REEL FAİZ: ALTININ GÖRÜNMEYEN DÜŞMANI
Altın, faiz getirisi olmayan bir varlıktır. Bu nedenle yatırımcılar, “reel faiz”e yani enflasyondan arındırılmış faiz oranına dikkat eder. Eğer reel faiz negatifse, yani faiz oranları enflasyonun altında kalıyorsa, altın cazip hale gelir. Çünkü yatırımcı, bankada parasını tuttuğunda reel olarak kayba uğrayacaktır.
Örneğin ABD’de 2020 yılında faiz oranları sıfıra yaklaşmış, enflasyon ise yükselmişti. Bu dönemde reel faiz eksiye düşmüş ve altın fiyatı 2.000 dolar seviyesine kadar tırmanmıştı. Tersine, Fed faiz artırımlarına başladığında reel faiz pozitif alana geçti ve altın fiyatları geriledi.
Bu nedenle yatırımcılar, altın fiyatlarını değerlendirirken nominal faize değil reel faize bakmalıdır. Çünkü altın, yalnızca faiz gelirinin düşük olduğu ortamlarda parlamaz; aynı zamanda enflasyonun tasarrufları eritmeye başladığı dönemlerde de güvenli liman görevi görür.
ENFLASYONA KARŞI KORUNMA ARACI OLARAK ALTIN
Altın, doğası gereği sınırlı bir kaynaktır. Dünya üzerinde çıkarılabilir altın miktarının az olması, arzın hızlı biçimde artırılamayacağı anlamına gelir. Bu nedenle para arzı genişlediğinde, yani ekonomiye fazla para sürüldüğünde, altının göreceli değeri yükselir. Kısacası altın, paranın değer kaybına karşı doğal bir sigorta görevi görür.
Örneğin Türkiye’de son yıllarda enflasyon oranlarının çift hanelere ulaşmasıyla birlikte gram altın fiyatı da tarihi zirvelerini gördü. Burada hem dolar/TL paritesindeki artış hem de küresel ons altın fiyatının yükselmesi etkili oldu. Bu tablo, altının sadece global değil, yerel enflasyona karşı da koruma sağlayabildiğini gösterir.
Altın, uzun vadeli yatırımcı için “değer saklama aracı”dır. Kısa vadede dalgalansa da, uzun dönemde enflasyonun etkisini dengeleyerek satın alma gücünü korur. Bu yüzden merkez bankaları bile rezervlerinin bir kısmını altın olarak tutar.
ALTIN FİYATLARINI ETKİLEYEN DİĞER FAKTÖRLER
Altın fiyatları yalnızca enflasyonla değil, aynı zamanda dolar endeksi, faiz kararları, jeopolitik riskler ve merkez bankalarının rezerv politikalarıyla da yakından ilişkilidir. Dolar güçlendiğinde, altın genellikle baskılanır çünkü dolar üzerinden fiyatlandığı için diğer para birimlerine göre daha pahalı hale gelir.
Merkez bankalarının altın rezervlerini artırması veya azaltması da fiyatlar üzerinde etkilidir. Özellikle Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkelerin rezerv artırma eğilimleri, uzun vadede altın talebini destekler.
Jeopolitik belirsizlikler de altının değerini yükseltir. Savaşlar, enerji krizleri veya ekonomik yaptırımlar gibi olaylar, yatırımcıları riskten kaçmaya iter. Böyle dönemlerde altın, güvenli liman özelliğini güçlendirir.
KISA VE UZUN VADELİ YORUMLAMA
Kısa vadede altın fiyatları, haber akışına ve piyasa beklentilerine göre dalgalanır. Örneğin Fed faiz kararı açıklandığında, doların güçlenmesiyle altın birkaç gün içinde gerileyebilir. Ancak bu hareketler genellikle geçicidir.
Uzun vadede ise enflasyon, para arzı ve global ekonomik trendler belirleyici olur. Para birimlerinin satın alma gücü düştükçe, altın uzun vadeli değerini korur. 10 yıl önce 1.200 dolar seviyesinde olan ons altın bugün 2.500 dolar civarındaysa, bu fark yalnızca talep artışından değil, aynı zamanda küresel enflasyonun etkisinden kaynaklanmaktadır.
YATIRIMCI PSİKOLOJİSİ VE ALTIN
Altın yatırımcısının psikolojisi, diğer piyasalara göre farklı işler. Çünkü altın yatırımcısı genellikle “güven” arar. Hisse senetlerinde büyüme, kriptoda fırsat aranırken, altında korunma ve istikrar ön plandadır. Özellikle belirsizlik dönemlerinde insanlar “elimde bir şey kalsın” düşüncesiyle altına yönelir. Bu davranış kalıbı, binlerce yıldır değişmemiştir.
Ancak bu psikoloji bazen abartılı beklentilere yol açar. “Altın hep kazandırır” düşüncesi doğru değildir. Altın uzun vadede koruma sağlar ama kısa vadede sert dalgalanmalar da yaşayabilir. Bu yüzden yatırımcılar, altını bir “kazanç aracı” değil, “değer koruma aracı” olarak görmelidir.
UZMANLARIN DEĞERLENDİRMESİ
Uzmanlara göre altın, özellikle enflasyonist ortamlarda portföylerde mutlaka yer alması gereken bir varlıktır. Ancak tek başına değil, dengeli bir portföyün parçası olarak değerlendirilmelidir. Portföyün %10-20’sinin altına ayrılması, riskin dengelenmesine yardımcı olur.
Ayrıca yatırımcılar yalnızca fiziki altın değil, gram altın, ons altın, altın ETF’leri veya vadeli işlemler gibi çeşitli araçlarla da yatırım yapabilir. Önemli olan, yatırım amacını ve vade beklentisini doğru belirlemektir.
Altın ve enflasyon arasındaki ilişki, tarih boyunca değişmeyen bir ekonomik gerçeğe dayanır: Paranın değeri zamanla azalır, ancak altının kıtlığı ve evrensel kabulü onu kalıcı bir değer saklama aracına dönüştürür. Enflasyon yükseldiğinde insanlar altına yönelir, çünkü güvenli liman arayışı doğası gereği refleksiftir. Bu ilişki, hem duygusal hem de ekonomik bir dengedir.
Kısacası altın, enflasyona karşı bir panzehir gibidir. Zaman zaman parlayan, zaman zaman geri çekilen ama hiçbir zaman tamamen değerini yitirmeyen bir varlık olarak, finansal sistemin denge unsurudur. Uzun vadeli yatırımcı için altın, sadece bir metal değil; ekonomik belirsizliklere karşı yüzyıllardır süregelen bir güven sembolüdür.


